Meşe, pırnar, andız ormanıyla kaplı dağın zirvesinde sarp
yamaçları yabani dağ keçileri yurt edinmiş. Keçi sürüsünün insani avcılar ile
yabani hayvanlardan korunaklı olan bu sarp yerin gizemli koyaklarında şırıl
şırıl akan su, yem yeşil ot ve yeni yetişen fidanların taptaze filiz yapraklarına
ulaşmaları çok kolaymış. Sanki bir elleri yağda bir elleri balda ve yedikleri
önlerinde yemedikleri arkalarında sorunsuz bir hayat sürüyorlarmış. Yaşamları yiyip,
içip üremek ve kalan sürede gönüllerince eğlenmekle geçiyormuş. Yabani dağ keçileri
belirli sayıdaki dişi keçilere güçlü tekenin hükmettiği en fazla bir düzinelik
küçük sürüler/ boyunlar halinde yaşar.
Günlerin birinde sürülere hükmeden iki teke gönüllerince
eğlenmek ister. Kara ve ala teke kafa kafaya verip güzel bir plan yaparlar. Yaşam
için en uygun mekânın evcil keçilerin otladığı yerde olduğu, buradaki tekelerin
gizlenip saklanmadan özgürce hareket ettiği ve daha çok sevilerek yemle
beslendikleri için rahat bir yaşamları olduğun düşlerler. Bu durumu yakından
tespit için gün batıp hava kararınca korunaklı koyaklarından çıkıp düz ovaya
gizlice inerler. Tekeler sessizce ovada yol alırken bir anda üzüm bağının içine
dalarlar. Yer gök üzüm salkımı. Orta yerdeki sergi alanında bir dem
soluklandıktan sonra üzümleri tevekleriyle birlikte yemeye başlarlar. Dallarından
yere sarkan altın sarısı, karagöz habbesi üzümleri çiğnemeden mideye
indirirler. Yedikçe yedikten sonra karınların taşıyamaz hale gelen Kara Teke
sergi alanına boylu boyuna uzanır. Başı dönmektedir. Biraz sonra Ala tekede
oflayarak yanına yatar. Kendinden geçmek üzere olan ve gözünü açınca dünya âlem
fırfır dönünce dengesin bulmakta zorlanan Kara Teke mırıldanırcasına; “-Teke
gardaş. Ben seni bi kara, bi de beyaz görüyom. Bana bi haller oluyor. Sen beni
nasıl görüyorsun, iyimisin?” der.
Ala Teke cevaben; “Kara gardaş, ben seni heç görmüyom.
Yediğimiz üzümlerin keyfini çıkarmaya bak. Desene üzüm meyinden kafayı bulduk.”
Kara Teke; “Ne kafa bulması. Güzel güzel eğleniyoz, Vaktin
keyfini çıkaralım.”
Ala Teke; “Haklısın, bu yediğimiz üzümler var ya, bir nimet.
Öyle bir nimet ki; birinci salkımı yersen vücuda yarar, ikinci salkımı yemek,
makul karar, üçüncü salkımı yemek, kafayı sarar, dördüncü salkımı yemek, mal
sahibine zarar. Beşinci salkımı yemek, plan kurdurup hatır kırdırır, altıncı
salkımı yemek, feleğin şaşırtıp kurdun evini sordurur. Kendini topla vakit
varken sürümüzün yanını boylayalım. Buralar bize göre değil.”
Ala Tekenin söylemlerine bihaber olan Kara Teke kendini
hayal dünyasın da sanıp yıldızlara merdiven kurmakla meşgulken uzaktan gelen
avcı köpeklerin sesiyle uyanır.
“ Ala gardaş koş, tehlike yaklaşmakta, tabana kuvvet” deyip
hışımla koşmaya başlar. Ormana varınca bir nefes soluklanıp Ala Tekeyi göz
ucuyla arar.
“Ala Teke; “Ne güzel bir geceydi. Felekten bir gece çalıp
güzelce eğlendik.”
Süleyman YILDIZ
(Lemos5303)
Hiç yorum yok:
Yorum Kuralları
Yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret, küfür, aşağılayıcı, küçük düşürücü, pornografik,
ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici,
yorumların her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluğu yorumcuya aittir.
İsimsiz yazılan yorumlar bir saat içinde sistem tarafından otomatik olarak silinir.