Efsaneye göre;
“Bir zamanlar beyaz
bir gül goncası, inatçı bir şekilde açılmayı reddedermiş. Bülbül güle duyduğu sevgisinin
karşılık bulacağı anın hayaliyle yaşarmış.
Bülbül, baharın
gelişiyle birlikte gülün en üst dalına konup beklemeye koyulmuş. Ancak günler
ve geceler süren bu bekleyiş, bülbülü yorgun düşürmüş.
Bir an dayanamaz ve
dalda uykuya dalmış. Uyandığında ise gülün açıldığını, ancak güzelliğini başka
bir âşıkla paylaştığını görmüş.
Bu manzara bülbülü
derinden yaralamış. Büyük ve bir kedere boğulmuş. Acısına dayanamayıp kendini
konduğu daldan aşağı bırakıvermiş. Düşerken gülün dikenleri bülbülün bedenini
parçalamış. Kan revan içinde gülün dibine ulaşıp oracıkta can vermiş.
Rivayete edilir ki; o
günden sonra güller, bülbülün dökülen kanları nedeniyle kırmızı açmaya başlamışlar.
(Anonim)”
Sonuç:
Gül İle Bülbül, eski zamanlardan bugüne kadar
anlatılagelen hüzünlü bir aşk efsanesidir.
Derler ki; beyaz bir gonca gül ile ona delicesine âşık olan bülbülün
trajik öyküsüdür. Gül, bülbülün aşkına karşılık vermez ve onun sevgisine
kayıtsız kalır. Buna rağmen, bülbül umudunu hiç kaybetmez, gülün açmasını
sabırla bekler.
Bu efsane, insanın sevgi uğruna çektiği acıları ve fedakârlıkları
anlatırken, aynı zamanda karşılıksız aşkın hüzünlü yanını da gözler önüne
serer. Aşkın bazen karşılık bulmadığında bile ne kadar güçlü olabileceğini ve
sevgi uğruna yapılan fedakârlıkların nasıl unutulmaz izler bırakabileceğini
anlatır.
Gülün beyazdan kırmızıya dönüşmesi, bülbülün çektiği acıların ve onun
saf sevgisinin bir sembolü olarak kabul edilir. Gül ve bülbül arasındaki bu ilişki, edebiyat ve sanat
dünyasında da sıkça işlenen bir tema olmuş, şiirlere, şarkılara ve hikâyelere
ilham vermiştir.
Sonuç olarak, bu masal
bize sevginin ne denli güçlü bir duygu olduğunu ve onun izlerinin nesiller
boyunca nasıl taşınabildiğini gösterir. Gülün kırmızı rengi, bülbülün aşkının
ve fedakârlığının bir hatırası olarak her zaman hatırlanacaktır.
***
BÜLBÜL
*
Nemrut’un ateşi harlanıp yandı,
Bunu gören bülbül bir suya bandı,
Gagasına su alıp ateşe kondu,
Bu suyla bu ateş, sönmez dediler.
*
Cibril yetişti de tuttu bülbülü,
Bülbülün gözünden kalkmış da tülü,
Gülistan kokuyor İbrahim gülü,
Tutuldu da dili onmaz dediler.
*
Cibril gül gösterdi, senindir dedi,
Sevinçten yüreği tir tir titredi,
Bülbül kondu gülü zikre ekledi
Dikensiz güllere konmaz dediler.
*
Göç eylerken bülbül Mısır’da Nil’e,
Hediye mi geldi sana bu çile,
Gül mü dikilir hiç bulanık mile,
Bülbüle gülünden dönmez dediler.
*
Özbekoğlu sen de derdini deşme,
Kazılırsa su çıkar çöldeki eşme,
Rabbini zikreder göz iki çeşme,
Kalbinde sızısı dinmez dediler.
*
11.12.2024 Ankara
Durmuş Ali ÖZBEK
Kültür Bakanlığı Halk Şairi
*
"NOT: Bu şiir bir hikâyeden yola
çıkılarak yazılmıştır. İslami kaynaklardan ayrı olarak hikâye edilmiştir."
Hiç yorum yok:
Yorum Kuralları
Yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret, küfür, aşağılayıcı, küçük düşürücü, pornografik,
ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici,
yorumların her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluğu yorumcuya aittir.
İsimsiz yazılan yorumlar bir saat içinde sistem tarafından otomatik olarak silinir.