Doğudan batıya
Kuzeyden güneye
Dağları vardır
Tek tek
Sıra sıra
Her birinde yaşanmış
Onca tarih
Onca hatıra
Ve yine de
Onların arasında
Toroslar gelir ilk hatıra
Toroslar
Bir zincir gibi uzanan sıra dağlar
Yüzlerce dağ
Dizilmiş birbiri ardı sıra
Yan yana, uç uca
Yaslanmışlar birbirinin sırtına
Bölük bölük
Tabur tabur
Tümen tümen
Yenilmez bir ordu gibi
Uzanır
En doğudan en batıya
Demir Kazık tepesi
Torosların görkeminin simgesi
Bir bayrak gibi dikilmiş en yükseğe
Selam verir oradan
Bir yanda Anadolu’nun kalbine
Bir yanda Akdeniz’e
Bey Dağları, Akdağlar, Geyik Dağları
Her biri büyük Torosların parçaları
Bolkar Dağları, Aladağlar uzanır
Birkaç yiğit göğe ulaşmak için
Medetsiz’e tırmanır
Ve sonra
Doğuya doğru
Nurhak Dağları
Saydığım saymadığım başkaları
Büyük Toros zincirinin halkaları
Kuş uçmaz kervan geçmez kayaları
Belki görürsünüz
Bir alageyik, dağ keçisi
Eski zamanların hatıraları
Uçurumlarda süzülen şahin ve atmacaları
Kızılçamlar örter alçağını dağların
Ulu karaçam ağaçları süsler yüksek yamaçların
Sedir ağaçları Torosların ev sahibi gibidir
Bin yıllık gövdeleriyle anıtsal
Toros yaylalarını bekler
Ardıç ağaçları çıkar tek tük daha yükseklere
Uzaktan görünen dağcılar gibidir
Tırmanırken doruklara
Dragon, Lamas, Berdan, Manavgat Suyu
Seyhan, Ceyhan ve Göksu
Hepsi akar gelir dağlardan, Toroslardan
Ulaşır Akdeniz’e ve Kıbrıs’a
Kavuşturur bir ulusu
Bir köy görünür uzaklardan
Kimsesiz, gariban
Ve kimse yok sanırsınız
Bakınca buralardan
Onlar
Yediden yetmişe
Ekmeğini kazanmaktadır
Taştan, topraktan, ağaçtan
Medet umarlar sadece
Karış karış bildikleri dağlardan
Ve Tanrı’dan
Çubuk Beli, Gülek, Sertavul
Ve daha nice geçitler, beller
Torosların kapısı olur
Kaç bin yıldır kim bilir
Yolcular, kervanlar, ordular
Geçmek için Torosları sağ salim
Dua edip yalvarır usul usul
Belki bir yörük çadırı karşılar sizi
Gökyüzüne süzülürken dumanı isi
Bir devenin boynundan gelen çan sesi
Kayanın başında bir kıl keçisi
Papatyalı bir çayırda zıplayan oğlak
Ya da bir kuzu melemesi
Hepsi, hepsi
Geçmiş atalarından kalan
Bir hayatın nişanesi
Bir yanda Dadaloğlu’nun sesi çınlar kulaklarda
Bir yanda Karac(a)oğlan’ın türküsü duyulur uzaklardan
Dağların, kayaların, ulu ağaçların
Vardır anlatılan bir efsanesi
Bir kavala üfleyen çobanın nefesi
Bir kadının okuduğu ağıt
Ya da bir mani sesi
Torosların bin yıllık hikâyesi
Toroslar
En büyük kalesidir memleketin
Geçit vermez düşmana
Her doruk bir burç olur dikilir
O dağlar
Vatana
Gövdesiyle bir ulu siper
Ve o dağlarda her insan
Bir nefer
Her ev, her çadır
Son ocak gibi tüter
Ey Toroslar, Toroslar
Dumanın var, rüzgârın var, karın var
Kekliğin var, geyiğin var, arın var
Geçit vermez bellerin var, yarın var
Senin her gönülde ayrı yerin var
Ey Toroslar, Toroslar
Sende
Bütün memleketin ruhu var
Bu dağlar bu kadar güzel anlatılır.kalemine sağlık.
YanıtlaSil