Her sabah aynı saatte uyanır, kahvesini alıp pencerenin önüne otururdu. İstanbul’un gri gökyüzüne bakarken, içindeki boşluk sanki o gökle yarışırdı. 35 yaşında, bir reklam ajansında metin yazarıydı. Günleri toplantılar, son teslim tarihleri ve bitmeyen bildirimlerle doluydu. Ama son zamanlarda, telefonunu eline aldığında, ekranın ötesinde bir şeylerin eksik olduğunu hissediyordu. Sanki biri, onun hayatından bir parçayı çalıp gitmişti.
Bir
akşam, ofisten çıkıp eve yürürken, telefonunda eski bir mesaj bildirimi gördü.
Gönderen: "Bilinmeyen Numara." Mesaj, tek kelimeydi:
"Unuttun." Kalbi birden hızlandı. Kimdi bu? Yanlış numara mıydı,
yoksa bir şaka mı? Mesajı silmeyi düşündü, ama bir şey onu durdurdu. O kelime,
"Unuttun." beyninde yankılanıyordu.
Eve
vardığında, eski kutuları karıştırmaya başladı. Yıllar önce, lise
arkadaşlarıyla yazdığı mektuplar, sararmış fotoğraflar... ve sonra, bir not
defteri. Sayfalarında, 20’li yaşlarının başında yazdığı hayaller vardı: bir
roman yazmak, dünyayı gezmek, özgür olmak. Ama en çok, bir isim dikkatini
çekti: Zeynep. Çocukluk arkadaşı, bir zamanlar gölgesi gibi peşinden ayrılmayan
Zeynep. Üniversitede yolları ayrılmış, sonra bir kavga, bir sessizlik... ve Zeynep’i
tamamen unutmuştu.
O
gece, mesajın Zeynep’ten geldiğine emin oldu. İnternette aradı, eski
numaralarını denedi, ama iz yoktu. Günler geçti, hayatı altüst olmuştu. İş
yerinde dalgın, geceleri uykusuzdu. Her an, o mesajın gölgesi peşindeydi.
Sonunda, bir akşam, Zeynep’in eski mahallesine gitti. Dar sokakta, Zeynep’in
annesinin evini buldu. Kapıyı çaldı, titreyerek.
Kapıyı
açan yaşlı kadın, Elif’i tanıyıp gülümsedi. “Zeynep mi? O yurtdışına taşındı,
yıllar oldu.” dedi. Elif, mesajdan bahsetti. Kadın şaşırdı. “Zeynep’in telefonu
mu? Kızım iki yıl önce öldü, Elif.” Bir an durdu “Kanser...” diyebildi gözlerinden
yaşlar damarken.
Elif’in
dizleri titredi. Eve dönerken, telefonu elinde, o tek kelimeye bakıyordu:
"Unuttun." Belki Zeynep değildi, belki bir tesadüftü. Ama o gece,
Elif masasına oturdu, yıllardır dokunmadığı bir defteri açtı ve yazmaya
başladı. İlk cümle, “Zeynep’in gülüşünü hatırlıyorum,” oldu. Gözyaşları kâğıda
damlarken, Elif unuttuğu şeyin sadece Zeynep olmadığını anladı. Kendi
hayallerini, kendi ruhunu da unutmuştu.
O
mesaj, kimden gelirse gelsin, Elif’i kendine geri getirmişti. Şehir uykudayken,
o yazmaya devam etti. Gölgesiyle barışmıştı.
19.06.2025 Konya
Durmuş
Ali ÖZBEK
Hiç yorum yok:
Yorum Kuralları
Yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret, küfür, aşağılayıcı, küçük düşürücü, pornografik,
ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici,
yorumların her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluğu yorumcuya aittir.
İsimsiz yazılan yorumlar bir saat içinde sistem tarafından otomatik olarak silinir.