Bir fırıncı, dükkânının önünde titreyen, aç bir adama rastladı. Adamın üstü başı perişan, yüzü solgundu. Fırıncı, içinden bir an tereddüt geçtiyse de, tezgâhtan sıcacık bir somun ekmek aldı, adama uzattı. “Al, karnını doyur,” dedi, sesinde bir iyilik tınısı, ama gözlerinde bir hesap.
Adam
ekmeği aldı, teşekkür etti, tam bir lokma koparacakken fırıncı seslendi: “Aman,
o ekmeği yavaş ye, bu tam buğday, özel undan, ziyan etme!” Adam başını salladı,
ekmeği ısırdı. Birkaç adım atmıştı ki fırıncı yine seslendi: “Hey, o ekmeği
sakın yere düşürme, üstü susamlı, dökülürse yazık olur!” Adam durdu, ekmeğe
baktı, sustu. Biraz daha yürüdü, fırıncı bir kez daha bağırdı: “Bak, o ekmeği
hepsini yeme ha, o kadar emek verdim, paylaş başkasıyla!”
Adam
durdu. Yüzünde ne öfke ne kırgınlık, sadece yorgun bir tebessüm. Ekmeği elinde
tarttı, sonra yavaşça fırına geri döndü. Tezgâha koydu ekmeği, “Sağ ol, ama ben
açlığıma razıyım,” dedi. Cebinden buruşuk bir kâğıda sarılı bayat bir ekmek
parçası çıkardı, onu kemirmeye başladı ve yoluna devam etti.
Not: Öyküdeki olayın sizde uyandırdığı duyguyu yazar mısınız? 16.06.2025 Konya Durmuş Ali ÖZBEK
Hiç yorum yok:
Yorum Kuralları
Yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret, küfür, aşağılayıcı, küçük düşürücü, pornografik,
ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici,
yorumların her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluğu yorumcuya aittir.
İsimsiz yazılan yorumlar bir saat içinde sistem tarafından otomatik olarak silinir.