M|E Medya Ermenek HAYAT BİR HİKÂYEDİR - Medya Ermenek Medya Ermenek
Facebookta Paylaş

HAYAT BİR HİKÂYEDİR


Zaman nasılda akıp gidiyor! Bazen ufacık bir ayrıntı; bir hatıra ya da herhangi bir şey, tıpkı bir zaman makinesi gibi insanı alıp yıllar öncesine götürüyor. Hiç farkında olunmadan geçen günlerin üzerinde, sanki bir örtü varmış da kaldırılmış gibi, hayatımızda kimlerin/nelerin eksildiği ortaya çıkıveriyor!

Yıllar önce bir ahbabım, Kızılay’da birlikte yürürken cadde üzerindeki bir binayı işaret ederek:_ Şu binayı görüyor musun? Demişti, bunun bir kusuru var… Daha yeni yapıldığı ilk anda belli ve modern tarzda inşa edilmiş olan binaya bakarak cevap vermiştim: _Hayır, bir kusur göremiyorum… Sorunun cevabı aslında benim de yabancısı olmadığım bir duyguyla ilgiliydi: _Kusuru şu ki bir gün yıkılacak!

Bir şehre uzun bir aradan sonra tekrar gittiğinizde, o şehrin nasıl değiştiğini, içinde yaşayanlardan çok daha iyi görürsünüz. Bir zamanlar her gün gelip geçtiğiniz bir caddede, aradığınız bir binayı hiç bulamama ihtimaliniz vardır. Belki de şu köşede, samimi bir arkadaşınızla, tatlı bir sohbete daldığınız bir çay ocağı olmalıydı, ama yoktur. O arkadaşınız da kim bilir nerelerdedir?

Zaman, günlük hayatın telaşı içinde bütün çocuklukları, gençlikleri, yaşama biçimlerini ve nihayet var olan her şeyi sessiz sedasız sürüklemekte, sadece toplumlar ve şehirler değil, Dünya da değişmekte, her gün aynı güzellikte doğan Güneş bile artık bir daha doğmayacağı güne kadar yaşlanmaktadır. Değişmeyen tek şey ölümdür!           

Zamanın insanı alıp götürdüğü yer, hep bir hasret ve hüzündür. Abdülhak Şinasi Hisar, “Fahim Bey ve Biz” romanının son sayfalarından birinde, ihtiyarların ölmeden önce karşı karşıya kaldıkları ve “Ölüm, onlar daha hayat içindeyken böyle yalnızlık, sükût ve inziva hali ile başlar” cümlesiyle dile getirdiği bir ‘Araf Hayat’ından bahseder. Vaktiyle bu haldeyken ziyaret ettiğim bir aile büyüğüm olmuştu. Bu evin daha dün gibi yakın bir geçmişte, nasıl çocuk sesleriyle dolduğunu anlatırken sesine hâkim olan hüzün, hangi kelimelerle ifade edilebilir? Sahiden, günlük hayatın yıllarca süren seslerinin içine gömüldüğü bu dört duvarın, birer mezar taşından ne farkı vardı? Zamanın bunca aceleciliği, sanki insanı bir an önce bir hüznün ortasına bırakıvermek içindir! O hüzün her neyse, uzadıkça uzayan bir zaman içinde bütün teferruatıyla döner durur…

Mademki yine Abdülhak Şinasi Hisar’ın deyişiyle“…esasta mevcut olan ancak ölüm” dür, o halde, bunun insan ruhundaki tam karşılığı da “geçicilik duygusu” olmalı değil midir? Hayata bakışta temel bir yol ayrımını ifade eden bu duygu, bütün manevi hastalıklara karşı da bir şifadır aslında. Diğer taraftan geçicilik duygusuyla beraber inşa edilecek ‘bir yolcu gibi’ olma hali, zamanın önündeki iradesiz bir sürüklenişe karşı gösterilebilecek en berrak ve diri bir tavırdır. Kâinatın Efendisi (s. a. v)’nin “ Ağızların tadını kaçıran ölümü sık hatırlayınız” tembihi, bu duygunun devamlı bilinç düzeyinde tutulmasının gerekliliğine işaret eder. Böylece mümin olmakla elde edilen vasıfların yıpranması engellenmiş ve ‘bir yolcu gibi’ olma etrafındaki davranış örüntüsü de desteklenmiş olur.

Şehirlerimizin de mümin bir ruhu ve ilim, gayret, sabır, tevazu, vefa, diğerkâmlık ve merhamet gibi kelimelerin hayat bulduğu bir ahengi vardı. Hangi karakterlerin ve anlayışların elinde ve nasıl Walter Benjamin’in 1908’de “Otobüs ya da tren kullanımının yaygınlaştığı 19.yüzyıla kadar hiçbir zaman insanlar, dakikalar hatta saatler boyunca tek bir kelime konuşmadan birbirlerine bakmak zorunda kalmamışlardı” şeklinde tasvir ettiği manevi bir yoksunluğa doğru savruldu?

           Uhrevi bir havayı, serin servilerin gölgelediği küçük ama kaç asırlık bir hazirede, daha derinden soluyabilmenin nasıl bir anlamı vardır?

Hayatın hiç bitmeyecekmiş gibi yaşandığı bir vasatta bir mana iklimi neşvünema bulabilir mi? İnsanların ortak hikâyesi olan medeniyetler de, tıpkı bir yolcu gibi yaşayanların eseridir.  Velhasıl hayat bir hikâyedir ama ölenler için bitmiş, yaşayanlar için devam eden bir hikâye…

Mustafa KENARLI

YAZARLAR SAYFASINA ==>>>
Medya Ermenek Taşeli Edebiyat Güncesi yayınlanan makalelerin içeriği hakkında mali, hukuki, cezai, idari sorumluluğu makalesi yayınlanan yazara aittir.Yayınlanan makale karşılığında yazarlara telif ücreti ödenmez. Yazarlar bunu peşinen kabul etmiş sayılırlar.

1 yorum:

  1. "Ölüm en güzel nasihattır" hakikatini ne güzel ifade etmişsin. Kalemine yüreğine sağlık dostum.

    YanıtlaSil

Yorum Kuralları
Yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret, küfür, aşağılayıcı, küçük düşürücü, pornografik,
ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici,
yorumların her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluğu yorumcuya aittir.
İsimsiz yazılan yorumlar bir saat içinde sistem tarafından otomatik olarak silinir.

sanalbasin.com üyesidir
Düzenleme | Copyright © 2013-2023 | MedER |Medya Ermenek
BİZE ULAŞIN
ghs.google.com
ghs.google.com