Mehmet Çınarlı
1925 yılında Ermenek İlçesinde doğdu. İlkokulu orada, orta okulu
Konya’da, liseyi de Antalya’da okudu.1948 yılında siyasal Bilgiler Fakültesini
bitirdi. Maliye Bakanlığı’nda Devlet
memurluğuna başlayıp, çeşitli görevlerde bulunduktan sonra 1960 yılında Bütçe
ve Mali Kontrol Genel Müdür Yardımcılığına getirildi. Bu görevde iken Amerika
Birleşik Devletlerine verilen bir bursu kazanarak, 1961 yılında sekiz ay süre ile yurt dışına gönderildi. Bu süre içinde
Amerikan Üniversitesindeki kamu yönetimi ile ilgili bazı derslere devam etti. Amerika’nın çeşitli
eyaletlerinde inceleme ve araştırmalarda bulundu.
1964 yılında, Maliye Teknik Kurulu
Üyeliğine getirilen Çınarlı 1967 yılında, Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından Sayıştay Üyeliğine getirildi. Bu görevde dört yıl çalıştıktan sonra
1981 yılında Sayıştay Genel Kurulu’nca Anayasa Mahkemesi Üyeliğine seçildi.
1990 yılında bu görevden emekli oldu. Yapılan üst düzey emeklilik töreninde başkan Yekta Güngör Özden yazdığı uzun şiirinde
şöyle der:
“Çınarlı üstadımız edebiyat çınarı
Güzel eserleriyle sanki
şiir pınarı.”
Türk Edebiyatı’nın köşe taşı, Hisar
Dergisi’nin kurucusu ( Derginin baskı
sayısı bir edebiyat dergisi için büyükçe
bir rakam olan “ 7000 “ lere kadar yükselmi, tir” Milli kültürümüzün direği Ermenek sevdalısı Mehmet Çınarlı doğru
ve çalışkanlığından dolayı kısa süreler içinde yukarıda yazıldığı gibi
Anayasa Mahkemesi üyesi iken emekli
olur. (13) kitap yayınlar. “ Hatıraların
Işığında, Halkımız ve Sanatımız, Söylemek Yakışır, Gerçek Hayali Aştı, Bu kitaplardan
birisi de Altmış Yılın Hikâyesi dir. Kitabevi -126, İstanbul, 1990
Bu kitabın ön sözünde Çınarlı şöyle der:
“Düşünüyorum, o halde varım” sözüne
paralel olarak bende: “Hatırlıyorum, O hâlde yaşamışım” diyorum.
“Akşama kaldık “ başlıklı şiirinin
sonunda :
“
Ne vermek ister isek, akşam olmadan verelim,
Kararmadan,
ne hüner varsa döküp gösterelim,
Ebedi
yaşamak istiyorsak, ilim yolundan dönmeyelim “
demiştim.
O
yıllarda Çınarlı Amerika, Yugoslavya, ve Mısır’a görevli
olarak gönderilir.
Mehmet Çınarlı kitabının 305.
Sayfasında “Acılı Günlerim” başlıklı
s.305-306-307 de şunları yazar. 1973 yılı eşim Nuran Hacettepe hastahanesinde oldukça uzun süren ameliyatının sonucunda ur, habis çıkmış, hastalığın kanser Olduğu
anlaşılmıştı.! Ne yapacağımı bilmeden koridorda ağlayarak bir süre dolaştım.
Biraz kendime geldikten sonra, ilk verdiğim karar durumu hastadan saklamaktı. Hastanın yanına varınca “sonuç iyi çıkmış” deyince
çığlık atıp, annesi, kız kardeşi bir birlerine sarıldılar.
Ameliyatı
yapan Profesör hastanın sinirleri çok
zayıf, tedavisinden önce, pisikoloğa maneviyatını yükseltmek gerek” dedi.
Fakültenin dekanlığını yapan Profesörle görüştüm. Hastalığı gizli tutmasını
rica ettim, Hoca “Modern tıpta hastadan
hastalığı gizlenemez. Eşinizi bana getirirseniz derdinin ne olduğunu
hastaya açıklarım, ” dedi. İçine düştüğüm çaresizliği genel cerrahi profesörü
olan Dostum ve hemşerim İbrahim Ceylan’a anlattım. O da hastalığın gizlenmesi
konusunda benimle aynı fikirde idi.
“Pisikolojik tedavinin getireceği fayda, hastaya kanser olduğunu söylemekle
yapılacak tahribatın onda birini bile karşılayamaz” dedi. Hastalığı açığa
vurmadan ışın tedavisi yaptırmanın bir yolunu bulduk. Hastalığı hiçbir yere
bahsetmedim. Bu acıyı uzun süre yalnız başıma çektim.
On yılın sonunda artık tehlike
kalmadığını bildirdiler. Bunun üzerine ben de eşime geçirdiği hastalığın ne olduğunu söylemek
gafletinde bulundum. Eşim Gerçeği on yıl sonra, tehlike geçtiği halde öğrenince
çok sarsıldı. Kendine haftalarca gelemedi. Ya psikoloğun dediğini tutup, durumu baştan açıklasaydık, Neler
olacağını Tanrı’dan başka kimse bilemezdi.
MEHMET ÇINARLIı:
1974
yılında Edebiyat Armağanı,
1979
yılında Jüri Özel Armağanı,
1982
yılında Edebiyat Armağanı,
1983
yılında Yılın Şairi seçilir,
1992
yılında Üstün Hizmet Ödülü alır.
Bitmeyen
bir enerji kaynağıdır, bu ulu Çınarlı. Öncü kuvvettir. Üstün hizmet, Vatan
aşkıyla en üst zirvelere yükselen Mehmet
Çınarlı doğup büyüdüğü toprakların hasretiyle yanıp kıvranıyor.
Şairimizin kafasının içinde şimşekler çakıyor, fırtınalar esiyor. Sönmeyen
alevler sarmış benliğini. Özlemler içinde yanıyor. Bu alev. Bu ateş Ermenek hasretidir. Ermenek sevdasıdır.
Şairimiz Mehmet Çınarlı “O YER Kİ
“başlıklı şiirinde Ermenek’e özlemini
şöyle dillendirir:
O
yer ki çevrilmiş sıra dağlarla
Kışın
eksik olmaz yağmuru karı
O
yerde her taraf, bağ, bahçe, tarla.
Yem
yeşil geçirir, bütün baharı.
Kuşatır
kavaklar orda her yolu
Ceviz
ağaçları sincapla dolu
Yaz günleri
süsler hep sağı solu
Elması, armudu,
ayvası, narı.
Adı
Çağlayandır suları çağlar
Benim
meskenimdi o güzel bağlar
Benimle
gülerdi benimle ağlar
En
sıcak dostumdu soğuk pınarı.
Dalında
serçeler öter her sabah
Kah
tepesindeyim dibindeyim kah
Her imza
atışta hatırlarım ah!....
İsmini
aldığım yaşlı Çınarı.
“KOLAY DEĞİL” başlıklı bir başka şiirinde de rahmetli Mehmet Çınarlı şöyle
seslenir:
Sen
gelmedin bu yerlere, gelmek kolay değil
Yıllar
süren özlemi, bilmek kolay değil
Bağlarda
bahçelerde, geçen tatlı günlerin
Gönlümde
kalmış izleri, silmek kolay değil.
Artık uzakta
şimdi, o günler üzüntüden
Gamdan
kaçıpta kurtulabilmek, kolay değil
Baktıkça
dertli yüzlere. Kalmaz sevince yer
Gördükçe
ağlayanları, gülmek kolay değil.
Yıllarca
hasta, aç sürünen, kimsesizlere
Tek
kurtuluş ölümse de, ölmek kolay değil
Hep
şiiri dinlemek, unutup inleyenleri
Bir
taş duvarlı Köşke, Çekilmek kolay değil.
Muhterem Kardeşimiz Mehmet Çınarlı”GerçekHayaliAştı”şiir kitabındaki “Göçten Sonra” adlı iirinde de şöyle
seslenir.
Çağlar suların buz gibi billûr gibi
hâlâ
Yüzyılların ardından kalan türküyü
söyler
Birlikte yaşar eski, güzel
hatıralarla
Yüzyılları, görmüş, ulu, heybetli
cevizler
Tercih
ederek saf ve sıcak koynuna şehri
İnsanların
her biri bir semte yol almış.
Yok
kahkahalar. Tatlı çocuk sesleri,
Bağlar
ötüşen kuşlara, sincaplara, kalmış.s.32
Ünlü şair “Bu
Yılbaşı” adlı dizelerinde de şöyle seslenir:
Kar
yağsın isterim, yine yollar kar olmalı
Camlarda
şarkı söyleyecek rüzgâr olmalı
Ağzımda
ihtirasla öpen taze bir dudak olmalı
Boynumda
sımsıcak, sarılan kollar olmalı.
Çocukça
hislerim kıyısız bir deniz gibi
Kartallaşan
hayalime dünya dar olmalı.
Birkaç
yudum değil bu kadehlerden içtiğim
Her
türlü derdi mahvedecek miktar olmalı.
Her yılbaşında yokluğa bir parça
yaklaşan
Şâir, müsaadenizle, bu akşam var
olmalı.s.15-16
Ermenekli
“Hisar Derğisi” sahibi ünlü şair Mehmet Çınarlı “Yağmur Altında” adlı şiirinde de bakınız neleri dillendirir:
Yağmur
altında yeşiller başka,
Uzatırken
beyaz dudaklarını
Dallar,
istekle düşen damlalara,
Sürüyüp
durmada ayaklarını,
Bana
arsız kaderim yaklaşma.
Kızların farkı yok çiçeklerden:
O
kadar hızlı açıp solmaları.
Arayıp
kaç kere, “buldum”derken,
Bir
nefes sürmedi kaybolmaları.
Suçu
sen kendime bul istersen.
Duyduğum
aynı sesin davetidir
Baharı
karşılayan her yerde.
Sunulan
aynı hayal cennetidir
O
günahkârca bakan gözlerde.
Nasıl
uzaklaşılır, vazgeçilir?
Gel
de sağnakları yağdır içime:
Bu
alev başka türlü sönmeyecek.
Beni
cânım kaderim terketme
Yalan
bütün, yalınız sen gerçek,
Gel
de sağnakları yağdır içime. S.11-12
Çok
değerli kardeşimiz Mehmet Çınarlı 1969 yılı “ Hemşehrim Mustafa Ertaş’a
en iyi dileklerimle!... “1969”. Yazarak bana taktim edilen”Gerçek Hayali Aştı”kıtabının (5.) sayfasında da şöyle seslenir:
Gerçek
hayali aştı, ufuklar uzak değil.
En
olmaz isteklere uzanmak yasak değil.
Uçuyor
rüzgar gibi altımdaki küheylân
Ne
kadar dizginlesem yavaşlayacak değil.
Artık
yaratan sensin havamı, iklimimi
Buzları
soğuğu yok, alevler sıcak değil;
Gül yaprağına döndü tekmesi düşmanların
Sunulan
zehir değil, saplanan bıçak değil.
Öyle
bir boşandın ki çöle benzer ömrüme
Bir
Nuh Tufanı oldu., sel değil sağnak değil.
Şair Mehmet Çınarlı, Şair Ahmet
Tufan Şentürk’e yazdığı “ALIN YAZISI”
dörtlüklerinde de Taşeli’ni şöyle
dillendirir:
Doğduğumuz
memleket taştı, çakıldı
Sert
yoğruldu mayamız, bizi dik başlı kıldı
Dağ
zirveleri gibi, yücelikler diledik
Bataklık
kuşlarının, bizden gözleri yıldı.
Yalana baş
sallayıp, susmasını bilmedik
Huysuz
geçimsiz diye, şöhretimiz yayıldı
Ne görevi
bırakıp, çıkar sağladık ne de
Değerimiz
bilindi, çabamız anlaşıldı.
Bir
çölde yapa yalnız, eriyip gitmekteyiz
Sevildik
yasaklandı, sevdik günah sayıldı.
Rahmetli koca şair, Mehmet Çınarlı’nın
bu kadar Ermenek sevdalısı, bu kadar vatan aşkı, Taşeli’nde pınarların çıktığı, derelerin aktığı, tavşanı
kaçışan, Kekliği uçuşan, bazen iniş, bazen yokuş, çam, pelit, ladin, ardıç, kavak,
kadran, andız, ormanlarının içinde
büküle, kıvrıla, zirvelerden Göksu’ ya yükseklerden Seyrederek ilk ulaştığımız
yer. “İrem –Nak” (Cennet bahçesi )
ERMENEK ten mi Kaynaklanıyor.?
Yoksa asil kökeninin çok okumasından, çok gezmesinden, duygularını
dizelere dökmesinden mi, ? engin kalpliliği ile insanlığının yüceliğinden midir? Nedendir?....İlk arı Türkçe dil fermanını
yayınlayan Karaman oğlu Mehmet, Bey‘in, yaşadığı
toprak, ile atalarının türbelerini seyrederken, buram buram çiçek tüten yaylaları, Karaman
oğulları’nın at beslediği tarihi ve tüm
Akdeniz yörüklerinin de yaylası Barçın, ile bağ ve bahçelerinde yufka ekmeği, döğme
yağını, arı kovanı balını, köpüklü doğal ayranını, saç kebabını, buz gibi
berrak sularını, Taşeli’ne özgü gelenek,
görenekleriyle yalçın dağlarından mıdır
bu yüce tutku.? Bu ne büyük, bu ne candan sevgi, bu ne ail bir, özlem yarabbi
!...
Türkiye’mizin
ve Dünya’nın neresinde bulunursa
bılunsun Mübarek günlerde bütün dostlarına olduğu gibi bendenize de
aralıksız tebrik gönderen şairimiz, engin kalpli yüce duygulu idi. Konya’ya her
gelişinde bizim eve buyurur, uzun, uzun dertleşirdik. Gönül alırdı. Allah bin
kere razı olsun. Cenneti bol olsun. “Ankara Halkevi Edebiyat
Kolu Ve Bir şiir yarışmasına 1944 yılı gönderdiğim GİDİLMEZ Kİ adlı şiirinde” değerli şair Mehmet Çınarlı”Ermenek’i şöyle dillendirir:
Yaylaları
kapladı kar
Ne
yol geçer ne kış uçar
Toroslarda
bizim diyar
Yaz
gelmeden gidilmez ki….
Çırpınma boş
yere gönül
Su akmadan
gürül, gürül
Açılmadan
çiğdem sümbül
Dağlar esir
edilmez ki…..
Yüklendi
de bir kır ata
Yola
çıktı belki posta
Her
gün hesap tuta, tuta
Günler
artar, eksilmez ki…..
Düştüm diye
gurbet ele
Hayatını
verdin yele
Neden
açılırsın ele ?
Eller derdini
bilmez ki….
“ERMENEK MUT ÜZERİNE”( Mehmet Çınarlı)
“
........Mut bir “kayısı bayramı icat
etti ya, biz de tuttuk “Ceviz Bayramı” düzenlemeye başladık. Yalnız kaysı yazın
olgunlaşır, cevizse so baharda kemale erer. Tatiller bitip, okullar açılıp, havalar
serinledikten sonra yapılan “ceviz bayramı “ na dışardan katılabilmek çok güç.Asıl
önemlisi, Mut’lular “Kaysı bayramı “nın
arkasına bir de “Karacaoğlan Şenliği” eklediler ve zamanla programın bu ikinci
kısmına daha çok ağılık verdiler.
Şimdi bizim ateşli ve iyi niyetli hemşehrilerimizden bazıları
(başta öğretmen Mustafa Ertaş olmak üzere ) Karacaoğlan’ın Ermenekli olduğunu ısbata çalışıyorlar. Bir
haylide delil toplamışlar. Bunlardan biri şu.“Öyle dümdüz, sıcaktan kavrulan
bir ovada Karacaoğlan gibi bir şair barınamaz.Boz bulanık akan dereler, geçit vermeyen karlı buzlu
dağlar, Mut’un neresinde var.? Karacaoğlan gibi bir şahin olsa, olsa Ermenek’in dağlarında, yaylalarında
yuva yapar.”Birkaç yIl önce bana gelip, kendilerini desteklememi
istemişlerdi…..
Karaca’ oğlan’ın Ermenekli olduğunun
isbatı, edebiyat tarihimiz için şüphesiz önemlidir. Ama, böyle bir isbatlama
yapılmadan da, asırların geçmesine rağmen eserleri canlılığından hiçbir şey
kaybetmeyen bu büyük halk şairini sevgiyle anıp, Onun adına şenlikler
düzenlememiz imkânsız değildir.”
Kaynak: Yassı Kaya Ermenek ve kültür Yardımlaşma Derneği, Prof. Dr.
Kamil İlisulu 16 Nisan 1976
“ERMENEK YOLLARI :(Mehmet Çınarlı)
Varsın
tren gibi gitmesin atlar
Yolun
tadı çıkmaz konup göçmesen
O
yollar geçilse gönül ne anlar
Her
soğuk pınardan bir su içmeden.
O yollar
yayladan, dağlardan geçer
O yollar
ardıçlı, o yollar çamlI
Baharda, her
yerden fazla çiçekler
Güz gelince
olur herkesten gamlı
Kar
eksilmez Yellibel’leri vardır
Kaya
pınarı da her dem buz gibi
Bıçakçı
vadisi başka diyardır
Yellibel
Kasımken o nevruz gibi.
Açık mavi akar Göksu’yun kolu
Köprü eski
devrin şaheseridir
Obalar, sürüler
karşılar yolu
Yörükler
yaylanın sahipleridir.
Bin
rege bürünmüş, Teke çatı var
Suyu
nazlı akar, hoş öter kuşu
Bu
yola ömrünü vermiş ne canlar
Ne
belleri bükmüş Meliz yokuşu.!...
İlk sıla
kokusu Farsak çeşmesi
Yeşil
Ermenek’in kapısı Keben
Orda
kavuşmanın sonsuz neşeşi
Orda
vedalaşır gurbete giden.
Yollar
ağaçlar başka ruh taşır
Baltadan,
ateşten çekmişler çile
Besbelli
yanıklar çabuk anlaşır
Dost
oldum onlarla ben dile gele,
Sılaya dönerken candan bir bakış
Geçer
aramızda uzunca müddet
Anlarım.
Onlara ne yapmış bu kış
Onlar görür, bana
ne etmiş gurbet!...
Ermenek
yolları sürer günlerce
Arkada
türküler söyler kiracı
Bir
pınar başında uyunur gece
Seherde
seçilir ilk dağ yamacı.
Eller gibi
yoktur birden kavuşmak
Vuslat, yudum,
yudum içilir orda!...
Yollar yavaş,
yavaş sarılan yumak
Hasret. damla,
damla zehirdir orda!...
Rahmetli şairimiz 1961 yılında
görevli olarak Amerika’ya gider. Kültür
pınarı ÇINARLI içindeki yangını şiire döker. Washington (Vaşikton ) da yazdığı şiirinde de bakınız nasıl seslenir:
SORMA:
Sorma
eski tadı yok dalların yaprakların
Altında
İlk baharım, yabancı bayrakların
Beyaz
bir taş üstüne, oturdum yapayalnız
Uzak
bir rüya gibi ellerin, dudakların.
Gözlerim yaşarmaktan. Bakamam
çocuklara
Ve sanki, düşmanıyım, bütün
oyuncakların.
Hayalimden geçiyor, terk edilmiş
bağımız
Beynimde uğultusu, upuzun kavakların,
Önümden
gelip geçen insan değil makine
Nerede
sıcaklığı, o bizim sokakların
İçmek
ne hoş olurdu, hayatı gözlerinden
Öyle
bir ilk bahar da, altında leylakların
Muhakkak benimkidir, uykudan zaman, zaman
Uzaktan bir hıçkırık, duyarsa
kulakların.
Washington Nisan –1961
Ünlü
ve büyük şairimiz Mehmet Çınarlı’ 17
Ağustos 1999 depreminde Yalova da Hakkın
rahmetine kavuştu. Kendisi bu son eseri “ ALTMIŞ YILIN HİKAYESİ’ni göremeden
aramızdan ayrıldı. Allah’ım makamını cennet etsin. Ailesine, dostlarına ve
okuyucularına baş sağlığı dileriz.
DOĞRUDAN
DOĞRUYA
Mustafa
ERTAŞ
Gazeteci.
Araştırmacı yazar
25.
Haziran 2020 Konya
Hiç yorum yok:
Yorum Kuralları
Yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret, küfür, aşağılayıcı, küçük düşürücü, pornografik,
ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici,
yorumların her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluğu yorumcuya aittir.
İsimsiz yazılan yorumlar bir saat içinde sistem tarafından otomatik olarak silinir.