(Mollalıoğullarından
Gazi Molla Hasan’ın Hikayesi )
Sarıkamış Harekâtı, I. Dünya Savaşı sırasında, 22 Aralık
1914 ve 6 Ocak 1915 arasında Osmanlı İmparatorluğu ile Rus İmparatorluğu
arasında Sarıkamış ve çevresinde (Oltu, Narman, Penek, Horasan, Bardız,
Mecingirt, Karaurgan, Divik) gerçekleşen muharebeler olup Osmanlı
İmparatorluğu'nun askeri taktik hatalarıyla büyük bir başarısızlıkla sonuçlanan
bir askeri felakettir.
Bilindiği üzere, Sarıkamış Harekatı (Savaşı), Osmanlı
Genelkurmay Başkan Vekili (Başkomutan)
Enver Paşa tarafından, 22 Aralık 1914 tarihinde, 3. Ordu’ya verilen, Rus Ordularına taarruz emri ile başlamış ve sonuçları itibariyle, tarihimize
en büyük acılar ve kayıplar verdiren bir
harekat olarak geçmiştir. Bu hazin
savaşın yıldönümünü kutladığımız bu
günlerde, program kapsamında hazırlanan “ Türkiye Şehitlerine Yürüyor “
yürüyüşü, Kars’ın Sarıkamış ilçesinde güneşli ve sakin bir günde yapılmıştır.
Başkomutan Enver Paşa’nın amacı, Osmanlı Ordularının Ruslara
karşı kaybettiği 93 Harbi (1877-1878) sonrası elden çıkan yerleri (Batum, Ardahan,
Artvin ve Sarıkamış/Kars gibi) geri almak ve Rusları Kafkaslardan geri atarak
Osmanlının kaybolan itibarını yeniden kazandırmaktı. Taarruz emrinin, kış mevsiminde ve yörenin en yüksek
dağlarının yürüyerek aşılması, sonra,
düşmanla buluşulması şeklinde verilmiş olması, bir kısım birliğin, Filistin – Yemen – Basra
cephelerinden yeni dönmüş olması, ordunun silah, teçhizat, giysi ve erzak
bakımından yetersizlikleri, coğrafik ve iklimsel koşullar dikkate alınmadan
verilmiş bir emir olması hazin bir şekilde
öğrenilecektir. Ordu Komutanı Hasan İzzettin Paşa bu eksiklikler ve harekatın
risklerini görmüş olacak ki, orduya saldırı emrini vermemiş, bu durum üzerine,
ilk yazılı emri veren Enver Paşa, önce Komutanları görevden almış ve cepheye gelerek
taarruz emrini bizzat kendisi vermiştir.
Osmanlı Ordusu, aldığı bu
emir üzerine, yetersizliklere rağmen Allahüekber dağlarını aşmak için
harekete geçmiş olup, dağlar aşılıp düşmanla karşılaşmadan, ağır kış şartları,
açlık ve hastalıktan, Genelkurmay Başkanlığı kayıtlarına göre 90.000 asker topluca kırılmış, sığındıkları
kovuklar, ağaç araları ve inlerde, üst üste can vermişler ve karla kaplı
dereleri doldurmuşlardır. Bu savaşın kayıpları konusunda 1933 yılında yayınlanmış
resmi bir belgeye göre de 109.274 şehit verilmiştir.
Savaşın büyük bir hezimetle sonuçlanmasından sonra,
İstanbul’a gelen Enver Paşa, basına sansür uygulatarak, cepheden gelen haber,,
bilgi ve belgelerin yayınlanmasını önlemiş, halk bu hezimet hakkında uzun süre
bilgi sahibi olamamıştır. Tarihi kaynaklardan öğrendiğimize göre, bu savaş
sonrası, Enver Paşa ve Mustafa Kemal Atatürk İstanbul’da karşılaşırlar. Mustafa
Kemal, Enver Paşa’ya, Sarıkamış
cephesinde neler olup bittiğini, sorar. Enver Paşa, cevaben “ biraz, savaştık işte. “ şeklinde kısa bir cevap
veriri. Mustafa Kemal ise, bu cevaba “
önemli olan, mümkün olduğu kadar sağ
kalarak savaşmaktır “ diye anlamlı bir karşı cevap vermiştir. Sarıkamış Harekatında
topluca can vererek şehitlik şerbetini
için, sayıları yüz binleri aşan bu vatan evlatlarını rahmetle ve saygı ile
anıyoruz.
Sarıkamış Harekatını hakkında, Osmanlının Şark Cephesinde
yer alan ve bu bölgedeki tüm savaşlara katılarak sağ kalmayı başaran az sayıda
askerden biri olan Kazancılı Molla Hasan Hoca’nın anlatımlarını dinleyelim.
Bizim çocukluğumuzda, yani 1950’li yılların sonlarında, Kazancı Kasabası Yukarı
mahallede Şark Cephesinde savaşmış 3 gazi yaşamaktaydı. Bunlar, şimdi anılarını
yazacağımız Gazi Molla Hasan, Gazi Akbaş Hoca (Goca) ve Gazi (Uçan Süvari) Mehmet
Çavuş idiler. Okullarda öğrendiğimiz bilgiler ve tarih merakımızın verdiği
cesaretle bu gazilerin anılarını dinler, merak ettiğimiz kısımları tekrar
anlatmalarını isterdik. Bazı
kaynaklarda, bu savaşta bir tek bile kurşun atmadan bu kadar kayıp verildiği
yer almakta ise de, Allahüekber dağlarına tırmanmadan önce, bazı kesimlerde
Ruslarla çatışmalar yaşandığı ve Rusların geri çekildikleri bilinir.
Sırtlarında silah ve teçhizatları, yüklü at ve katırlar ile
diğer ağır silahlarla birlikte Soğanlıdağ tepelerini aşan yüz binin üzerindeki
asker, aldığı emir üzerine, geniş bir cephe teşkil eden Allahüekber dağlarını
aşmak için hareket eder. Birlikler dağın yamaçlarında aşırı rüzgar ve tipi
nedeniyle tutunamaz, vadiler, küçük dereler (goyak) ve kısmen engelsiz olan
kesimlerden ilerlemek ister. İlk günün akşamında herkes adım atamaz durumdadır.
Geceyi geçirmek için kuytu bir ağaç veya kaya dibi bulmak imkansızdır. Rüzgar
almayan tepe arkasına kümelenen askerler bir birine sarılarak sabahı çıkarmak
ister. Gökyüzünden yağan kar ve rüzgarın etkisiyle yerden sürüklenen karlar
birleşerek iki kat etki yapmaktadır. Sabah uyandıklarında üzerlerinin metrelerce karla kaplandığını
görürler. Atlar bile ayakta donakalmıştır. Atları çeken seyislerin parmakları
zincirlere perçin olmuş, süvarilerden kurtulanların el ve ayak parmakları donmaktan dolayı ömür
boyu hissiz kalmıştır.
Askerlerden ve hayvanlardan donanlar olduğu yerde
bırakılmış, sağ kalanlar umutsuzca dağa tırmanmaya çalışmıştır. Belli bir
mesafeden sonra geri dönmek bile imkansız hale gelir. Gazi Molla Hasan,
anlatımlarında, kendisi gibi güçlü kuvvetli ve dağ havasına dayanaklı
askerlerden bir gurup oluşturulduğunu ve ön saflara sürüldüğünü söylerdi.
Günlerce, dik yamaçların direnci, metrelerce
kar yığınları, rüzgar ve yorgunluk üzerine, bir de, açlık ve hastalık
eklenmiştir. Bu sırada, anlatımını Kurtuluş Savaşına getiren gazimiz “ Afyon
cephesinde zaman yaz, arazi düzdü, aç kaldığımızda hayvanları yedik, sonra
araziye çömelerek yerdeki ebegömeci, kuş gözü, gerdeme gibi yenebilen otları
toplayıp yedik. Bu cephede, karlı dağlarda yiyecek bir şey bulmak imkansızdı”
diye iki cepheyi kıyaslardı.
Dağlarda ilerlemesini sürdüren gazimizin birliği, geniş bir
tepenin doruklarına yaklaşmıştır. Rüzgar durmuş ve güneş görünmüştür. Güneşe
rağmen havanın ayazı silahı elle tutmayı zorlaştırmaktadır. Bir köşeye toplanan
askerlerin komutanı, günlerdir hiçbir düşmanla karşılaşmamış olmalarını
anlayamaz. Bu kadar dağın cephesi ve arkası boş bırakılamaz, diye düşünür.
Askerleri arasından güçlü kuvvetli olanlardan bir manga hazırlar ve dağın
tepesine kadar gidilmesi, tepenin arkasının gözetlenmesini ister. Gazimiz Hasan
Hoca’nın da dahil olduğu manga karlar üzerinde düşe kalka ilerler. Silahlar
omuzda, eller ceptedir. Dağın zirvesine çıkmaya birkaç adım kalmıştır ki,
zirvenin arkasından, kendilerine doğru yürümeye çalışan Rus askerlerinin önce
başları, sonra gövdeleri gözükür. Belli ki, onlar da, tepenin arkasını görmek
için zirveye ulaşmaya çalışmaktadırlar. İki düşmanın asker mangası, göz göze
geldiklerinde, şaşkınlık içinde bir birlerine bakarlar. Her iki taraftan da
omuzlardaki silaha yeltenen olmaz. Kısa bir bakışmadan sonra, Rus askerlerinin
geri geri gitmeye başladıkları görülür. Bizimkiler de bu harekete uyarak geri
geri giderler. Nihayet, her iki tarafta bir birini göremez olur. Böylece,
düşmanla karşılaşılmasına rağmen bir tek kurşun bile atılmaz. Günümüzde yapılan
konuşmalarda “ bir tek kurşun ile atmadan yüz binlerce şehit verdik” ifadesi
haksız değildir.
Molla Hasan Hoca’nın anlatımlarına göre, birliklerin bir
biri ile bağları kopmuş, erzak ve diğer malzeme taşınması imkansız hale gelmiş,
sahipsiz ve korumasız halde kalan askerlerimiz topluca ve yan yana can
vermiştir. Bir zaman sonra, düşmanla karşılaşmak ve savaşmak ihtimali ve gücü
kalmamış olan askerler, canlarını kurtarmak derdine düşerler. Dağdan geriye
doğru gitmek ve harekete başladıkları köye gelmek günler alır. Belgelere göre, bu karlı dağlar
90.000 Türk Askerini geri vermez. Sağ olarak, köy ve kasabalara ulaşabilen az
sayıda asker, yarı donmuş, el ve ayakları cansız kalmış vaziyettedir. İlkel
yöntemlerle köylüler tarafından tedavi edilmeye çalışılır. Komutanlık
tarafından çevre köy ve kasabalardan toplanan perişan durumdaki askerler bir
müddet tedaviye ve beslenmeye alınır. Bir zaman sonra, terhis edilmek üzere
geri bölgelere gönderilir. Daha sonra terhis edilirler. Zamanın şartları,
bedensel zayıflık ve hastalık nedenleriyle, bu gaziler için memleketlerine ulaşmak, savaşmak kadar zor olur. Evlerine
sağ olarak dönen gaziler, bir müddet sonra başlayan Kurtuluş Savaşı nedeniyle
tekrar celp emri alırlar ve Konya üzerinden Afyon (Batı) cephesine yollanırlar.
Bu gün, bizler, sıcak evlerimizde, bağımsız ve hür olarak yaşamamızı, bu güzel
günlerimizi, cepheden cepheye koşan ve Vatan-Millet uğruna canlarını hiç
çekinmeden feda eden tüm şehitler ve gazilerin çabalarına borçluyuz. Hepsini
Saygı ve Rahmetle anıyoruz.
Bu vesile ile, Şark Harekatı ve Rus işgali ile ilgili başka bir Karaman-Ermenek bağlantısından da
bahsedelim. Rusların 93 harbi sonrası işgal ettiği doğu vilayetlerinin
halkından bir kısmının batıya ve orta
Toroslara (Taşeli) doğru göç ettirildiği
bilgisi tüm kaynaklarda mevcuttur. Bu zorunlu göçler sırasında, Artvin ili,
merkeze bağlı Aşağımaden (eski adı Hod) köyünden bazı sülaleler, 1900
yıllarında, topluca, Karaman ve Ermenek ilçe merkezine göç ettirilmişler, bu topraklar Ruslardan
geri alındıktan sonra, tekrar yurtlarına geri göçmüşlerdir. Bu ailelerden
birinin mensubu olan Polis Memuru Orhan YEŞİLIRMAK, bize başvurarak, geri
göçler sırasında, hastalık veya yaşlılık nedenleriyle, zamanın şartlarında iki
yılda tamamlanabilen bu yolculuğu göze alamadıkları için buralarda kalmış olan
ailelerin bulunmasına yardımcı olmamızı istemiştir. Bu kişinin verdiği
bilgilere göre, Ermenek ilçesine gelen sülalelerin isimleri, Nebioğulları,
İsmetoğulları, Alikoğulları, Kavigiller
şeklindedir.
Sarıkamış Harekatı
şehitlerini saygı ve rahmetle anıyoruz. Mekanları Cennet olsun.
Yazan ; Av. Naci SÖZEN
, 22 Aralık 2021
SARIKAMIŞ HAREKÂTI
Kafkas cephesindeki Ruslar’a karşı kış mevsiminde girişilen
büyük askerî harekât.
Osmanlı ordusu tarafından I. Dünya Savaşı esnasında 22
Aralık 1914 – 4 Ocak 1915 tarihlerinde Alman ve Avusturya cephelerinde ferahlık
sağlamak üzere Kafkas cephesinde tatbik edilen bu büyük harekât, sadece askerî
açıdan değil uğranılan kayıplar sebebiyle de mânevî bakımdan kamuoyunda önemli
bir yere sahiptir. Sarıkamış Harekâtı, I. Dünya Savaşı’nın ilk yıllarında
Ruslar’ın 1 Kasım 1914’te saldırıya geçerek Erzurum istikametine doğru
ilerlemesiyle başlayan çarpışmalar içerisinde farklı bir özellik gösterir.
Aslında Ruslar genel bir saldırıdan çok sınırlı bir harekâtla savaşı Türk
topraklarına taşımak, böylece Kafkasya müslümanlarının direnişe geçmelerine
engel olmak istiyorlardı. Üçüncü Türk Ordusu, Rus taarruzunu Köprüköy
yakınlarında karşılayarak şiddetle karşılık verdi. Azap-Zanzak-Hoşap hattına
çekilmek zorunda kalan Ruslar, Tiflis’teki 2. Türkistan Kolordusu’nu da cephe
hattına sürüp kuvvetlerini takviye ettiler. Devam eden muharebelerden bir sonuç
alınamayınca kasım sonlarında çarpışmalara son verildi. Kış aylarında hüküm
süren aşırı soğuklar, yoğun kar ve tipi sebebiyle bir harekât icrasına ihtimal
vermeyen Ruslar gözetleme faaliyetlerini bile sınırlandırdılar.
Türk ordusunun Alman karargâhınca yönlendirilen harekât
planına göre Kafkas cephesindeki kuvvetlerin aslî görevi Ruslar’ın Avrupa
cephesine yeni kuvvetler kaydırmasını engellemekti. Bu açıdan bakıldığında Rus
taarruzunu durdurarak iki düşman kolordusunu cephe hattına çeken Türk ordusu
görevini lâyıkıyla yerine getirmiş bulunuyordu. Ancak Enver Paşa bu kadarını
yeterli görmüyor, cephe savaşlarıyla alt edilemeyen zayıf düşman kuvvetlerinin
bir kuşatma harekâtıyla yok edilebileceğine inanıyordu. Türk orduları
genelkurmay başkanı olan Friedrich Bronsart von Schellendorf başta olmak üzere
müttefik Alman subayları da bu fikri destekliyordu. Cephedeki durumu yakından
takip eden Üçüncü Ordu Kumandanı Hasan İzzet Paşa ise kışlık donanım ve
teçhizat eksikliği yüzünden bir kış taarruzunu uygun bulmuyordu. Bunun üzerine
Enver Paşa, Genelkurmay İkinci Başkanı Hâfız Hakkı Bey’i durumu yerinde
incelemek üzere Kafkas cephesine göndermeye karar verdi
Cepheyi teftiş eden Hâfız Hakkı Bey bir kolordu ile cepheden,
iki kolordu ile Bardız-Oltu üzerinden başarılı bir kuşatma harekâtı
yapılabileceğini rapor etti. Ayrıca yeterince azim ve cesaret sahibi olmayan
ordu kumandanıyla kolordu kumandanlarının taarruza olumsuz baktıklarını
bildirdi (Sabis, II, 268). Aldığı bu cevap üzerine Enver Paşa gerekirse
taarruza bizzat kumanda etmek için cepheye gitmeye karar verdi. Genelkurmay
Başkanı General Bronsart, Harekât Şubesi Başkanı Yarbay Feldman ve diğer
maiyetini de yanına alarak 6 Aralık’ta Yavuz zırhlısıyla İstanbul’dan Trabzon’a
hareket etti, 15 Aralık’ta Köprüköy’deki ordu karargâhına ulaştı.
Üç kolordu ile (9, 10 ve 11. kolordular) bir süvari
tümeninden oluşan Üçüncü Ordu’nun sayı bakımından açık bir üstünlüğü vardı.
Seferberliğini tamamladığında bu ordunun mevcudu jandarma ve menzil birlikleri
hariç 96.550 savaşçıya ulaşmış bulunuyordu (ATASE Arşivi, Kls. 2, Dos. 8-B, F.
4, 4-2). Aras vadisindeki Sarıkamış grubu ile kuzeydeki Oltu grubundan oluşan
Rus ordusunun sayısı 65.000 civarındaydı (Nikolski, s. 13, 16). Muharipler
dışında her iki tarafın da çok sayıda hizmet kıtaları vardı. Ruslar kışlık
donanım ve lojistik hizmetler açısından daha iyi durumdaydı. Her türlü
ihtiyaçlarını Tiflis-Aleksandropol (Gümrü)-Kars-Sarıkamış demiryolu üzerinden
sağlama imkânına sahipti. Sarıkamış’tan ileriye ise düzgün şose yolları vardı.
Buna karşılık Türk tarafında en yakın demiryolu istasyonu (Ulukışla) cephenin
600 km. gerisindeydi. Kağnılar ve yük hayvanlarıyla yapılan sevkiyat ordunun
ihtiyaçlarını karşılamaya yetmiyordu. Kadınlar ve çocuklar bile sırtlarında
cepheye erzak taşıyordu (BA, DH ŞFR, Dos. 67, Bel. 13; Dos. 67, Bel. 53).
Hazırlanan raporlar, şu anda olduğu yerde bile erzak ihtiyacında zorlanan
Üçüncü Ordu’nun taarruz halinde tamamıyla aç kalacağını gösteriyordu (ATASE Arşivi,
Kls. 69, Dos. 15, F. 29, 29-1, 29-2, 29-3). Kışlık donanım da çok kötüydü.
Kafkas cephesine sevkedilmekte olan 100.000 takım kışlık giyim taşıyan gemiler,
Rus filosu tarafından Karadeniz’de batırıldığından güney cephesinden gelen
askerler arasında hâlâ entariyle dolaşanlar vardı (Guse, Birinci Dünya
Savaşı’nda Kafkas Cephesi, s. 43).
Enver Paşa bunları fazla önemsemiyor, başarının dış görünüş
ve elbiseyle değil her askerin kalbindeki yiğitlik ve cesaretle kazanılacağına
inanıyordu. Bu sebeple harekâta kumanda etmek istemeyen Hasan İzzet Paşa’nın 18
Aralık gecesi istifa etmesi üzerine ordu kumandanlığını üstlenerek harekâtın
sevk ve idaresini eline aldı. Harekâta muhalif görünen kolordu kumandanları
zaten bir süre önce tasfiye edilmiş, 9. Kolordu Kumandanlığı’na Ali İhsan Latif
Paşa, 10. Kolordu Kumandanlığı’na Hâfız Hakkı Bey ve 11. Kolordu
Kumandanlığı’na Abdülkerim Paşa getirilmişti. Enver Paşa 19 Aralık gecesi
taarruz emrini imzaladı. Harekât 22 Aralık sabahı başlayacaktı. 11. Kolordu, 2.
Nizamiye fırkasıyla birlikte cepheden taarruz ederek Rus kuvvetlerini oyalarken
10. Kolordu İd (Narman)-Oltu-Bardız (Gaziler) istikametinde, 9. Kolordu ise
Pitgir-Çatak-Kötek yönünde ilerleyerek Kars istikametini kapatıp Aras
vadisindeki düşman kuvvetlerini kuşatma altına alacaktı (ATASE Arşivi, No:
4/3671, Kls. 2950, H-7, F. 1-39, 40). Böylece bütün Kafkasya’nın “Moskof
boyunduruğu”ndan kurtarılacağı düşünülüyordu (Askeri Tarih Belgeleri Dergisi,
LVIII/123 [2009], s. 150-151).
Rus ordusunun ileri ikmal üssü olan Sarıkamış kasabası Türk
taarruzunun en önemli hedefi oldu ve demiryolu hattının son istasyonu olarak
Rus kuvvetlerinin âdeta can damarıydı. Birliklerin bütün levazımı, mühimmatı,
cephanesi, ihtiyat eşyası ve hastahaneleri hep burada bulunmaktaydı. Ayrıca Sarıkamış,
Kars istikametindeki ricat yollarının da kavşak noktasındaydı. Üstelik cephe
hattının 50 km. gerisinde kaldığı için oradaki depoları korumak amacıyla
bırakılmış birkaç bölük dışında neredeyse tamamıyla savunmasızdı. Kolay bir
hedef gibi görünen bu kasabanın ele geçirilmesi Rus ordusunun kapana kısılarak
yiyeceksiz ve cephanesiz kalmasını sağlayacaktı.
Harekât başladığında askerin morali oldukça yüksekti. Kar
yağışı ve yoğun sis görünmeden ilerlemeyi sağlıyordu. Enver Paşa ve ordu
karargâhı 25.000 kişilik mevcuduyla harekete geçen 9. Kolordu’yla birlikteydi.
Kötek yolu kar yüzünden kapalı olduğundan kolordu harekâtın ikinci günü
istikametini değiştirerek doğrudan Sarıkamış’a yöneldi. 30.000 kişilik
mevcuduyla biraz daha soldan yürüyen 10. Kolordu ise General İstomin
kumandasındaki 15.000 kişilik Oltu grubunu püskürterek ilerlemeye devam
ediyordu. Bu şekilde düşman gerilerine doğru hızla ilerleyen kuşatma kolları
çok sayıda esir, silâh, mühimmat ve bol miktarda erzak ele geçirdi. Özellikle
Oltu ve Bardız’da zaptedilen külliyetli erzak yiyecek sıkıntısını bir hayli
hafifletti. Bu sırada ana cepheden saldırıya geçen 11. Kolordu ise Aras
vadisindeki asıl Rus kuvvetlerini baskı altına almaya başlamıştı. Şaşkına dönen
Ruslar bir kuşatma harekâtına mâruz kaldıklarını anlayamadıklarından
Sarıkamış’ı takviye etmek yerine bütün güçleriyle 11. Kolordu’ya
yüklenmişlerdi. Bu sebeple 9. Kolordu’nun öncüleri, 25 Aralık akşamı
Sarıkamış’a 4-5 km. mesafede bulunan ve kasabanın kilidi konumunda olan Bardız
Geçidi’ne ulaştıklarında 2000 kişilik derme çatma bir Rus müfrezesiyle
karşılaştı. Yaşlı depo birlikleri ve demiryolu işçileriyle istasyonda mola
vermiş bazı askerlerden alelacele oluşturulan bu müfreze 2000 kişilik Türk
birliği karşısında altı saat dayanabildi.
Süngü hücumu ile geri atılan Rus müfrezesi makineli
tüfeklerin namlularını sökerek Sarıkamış’a doğru çekildi. Onları takip eden
birlikler Sarıkamış’ın yanı başındaki Çerkezköy’e (Yukarı Sarıkamış) kadar
ilerledi. Korkuya kapılan Ruslar istasyon civarındaki depoları yakarak
Sarıkamış’ı boşaltmaya niyetlendi (Nikolski, s. 43). Ancak tam da bu kritik
anda Kolordu Komutanı Ali İhsan Latif Paşa’nın ısrarı üzerine taarruz
durduruldu. Sarıkamış’taki durumun farkında olmayan ve başından beri gece
taarruzuna karşı olan Ali İhsan Latif Paşa gece hücumuna alışık olmayan yorgun
birlikleri dinlendirmek istiyordu. İlk bakışta önemsiz gibi görünen bu karar o
zamana kadar Türkler lehine devam eden harekâtın seyrini bir anda tersine
çevirdi. Taarruzun durdurulmasıyla yeniden toparlanmak için vakit kazanan
Ruslar Sarıkamış’ta tutunmayı başardı. Ruslar, Sarıkamış’ı takviye etme
kararını 24 Aralık gecesi almışlardı. Tiflis’ten Kötek’teki Rus karargâhına
gelerek kumandayı devralan Kafkas Ordusu Başkumandan Yardımcısı General Mişlayevski,
kendisiyle birlikte gelen ve içinde bulundukları durumu kavrayan Ordu Kurmay
Başkanı General Yudeniç’in ısrarı sayesinde böyle bir hayatî adım atmıştı. Ana
cepheden sevkedilen destek kıtaları 25 Aralık akşamından itibaren Sarıkamış’a
girdi ve 26 Aralık sabahı kasabadaki Rus kuvvetlerinin sayısı bir önceki güne
göre iki kat artarak 4000’i aştı. Buna karşılık geceyi civardaki ormanlarda
geçiren yorgun Türk askerlerinin birçoğu sabaha ulaşmadan donarak şehid oldu.
Sarıkamış’a yapılan ilk taarruz 26 Aralık sabahı bu şartlar
altında başladı. Rus savunması iki sahra topunun şiddetli ateşiyle
destekleniyordu. Bu iki top o sırada tesadüfen Sarıkamış’ta bulunuyordu ve yine
tesadüfen orada olan bir topçu subayı tarafından kasaba meydanındaki kilisenin yanına
yerleştirilmişti. Bu yüzden açılan ateş Sarıkamış’ta Rus topçusu
bulunmadığından emin olan Türkler için kötü bir sürpriz oldu. Öğleden sonraya
kadar devam eden saldırılardan bir sonuç alınamayınca geride yürüyüş halinde
olan birlikleri beklemek üzere taarruzun ertesi sabaha ertelenmesine karar
verildi. Bu defa Ruslar yeni destek kıtalarıyla birlikte ağır silâhlarını da
kasabaya sokmayı başardılar. 10. Kolordu hâlâ Sarıkamış önlerine gelememişti.
Tümenlerinden birini Bardız üzerinden Sarıkamış’a doğru sevkeden Hâfız Hakkı
Bey, diğer iki tümeniyle Oltu müfrezesini takip ederek Allahüekber dağlarının
kuzey yamaçlarına doğru ilerledi. Harekât planının dışına çıkarak Sarıkamış’tan
bu kadar uzaklaşması, hâlâ başarı şansı bulunan harekâtın tamamıyla kaybedilmesine
sebep olacak kadar önemli bir hata oldu.
Kuşatma kolunun aşırı derecede uzaması cebrî yürüyüşler
yapmak zorunda kalan birliklerin ağır zayiata uğramasına yol açtı. 26 Aralık’ta
başlayan ve on dört saat süren Allahüekber tırmanışında yorgun düşen askerler
kucaklarında silâhlarıyla birlikte karlar üzerine düşüp şehid oldu. Buna rağmen
sahra toplarını dağdan aşırmayı başardılar. Sarıkamış’a zamanında
yetişemedikleri için başarı şansını büyük ölçüde yitirmiş olmalarına rağmen bu
birlikler kararlılıkla mücadeleyi sürdürdü. 27 Aralık’ta Selim yakınlarında
Sarıkamış-Kars demiryolunu tahrip ederek büyük bir korku ve paniğe sebep oldu.
Rus ordusunun kapana kısıldığını zanneden General Mişlayevski ümitsizliğe
kapılarak yerini General Yudeniç’e bırakıp Tiflis’e döndü. Bütün Kafkasya’da
büyük bir kargaşa baş gösterdi.
Enver Paşa da savaşı kazandığına emin görünüyordu. Bu
sebeple bir basın bildirisiyle Sarıkamış’a kadar ilerleyen ordunun şiddetli bir
muharebenin ardından büyük başarı kazandığı açıklandı. Sarıkamış-Kars
demiryolunun tahrip edildiği, 2000’in üzerinde esir, sekiz top ve on üç
mitralyözle bol miktarda erzak ve cephane ele geçirildiği bildirildi. Haber
kamuoyunda büyük bir sevince yol açtı. Gazeteler Turan yolunun açıldığını,
Moskof’tan intikam alınacağını, Moskof zulmü altında yaşayan kan ve din
kardeşlerinin kurtarılacağını yazmaya başladı. Bu arada Çoruh vadisinden
ilerleyen kuvvetlerin de Ardahan’ı ele geçirdikleri açıklanınca coşku bir kat
daha arttı. Halbuki 28 Aralık’ta 10. Kolordu’nun da Sarıkamış civarına
ulaşmasıyla kuşatma harekâtı sadece teorik olarak gerçekleşti. Aralıksız devam
eden cebrî yürüyüşler, açlık, şiddetli soğuklar ve giderek artan donma
vak‘aları yüzünden taarruz gücü iyice zayıfladı. Üzerlerindeki şaşkınlığı
atarak toparlanmaya başlayan Ruslar harekâtın ilk günlerine oranla artık çok
daha iyi durumdaydı. Sarıkamış’ta 15.000 savaşçıları, otuz dört adet topları ve
birçok makineli tüfekleri vardı. Buna rağmen Türk taarruzu inatla devam etti.
Bir ara Sarıkamış sokaklarına kadar girerek süngü savaşıyla Ruslar’a önemli
kayıplar verdirildi. Albay Kravçenko bu sokak savaşları sırasında öldü. Fakat
Ruslar’ın uzun menzilli sahra topları, ormanların içerisindeki diğer Türk
birliklerini yerlerinden kıpırdayamaz hale getirince bunlar geri çekilmek
zorunda kaldı.
General Yudeniç, Türkler’in içinde bulunduğu bu sıkıntılı
durumun farkına vardı. Türk taarruz gücünün iyice kırılmasını bekledi, nihayet
1 Ocak 1915 tarihinde Bardız-Sarıkamış-Eşekmeydanı Geçidi üçgeninde bir kuşatma
harekâtı başlattı. Enver Paşa ise 9 ve 10. kolorduları Sol Cenah Ordusu adıyla
birleştirip generalliğe terfi ettirdiği Hâfız Hakkı Paşa’nın emrine verdikten
sonra Ruslar’ın ana kuvvetlerini ezemediği için Sarıkamış’a kuvvet
kaydırmalarını önleyemeyen 11. Kolordu’nun durumunu görmek üzere 3 Ocak’ta
Sarıkamış’tan ayrıldı. Hâfız Hakkı Paşa, elde kalan kuvvetleri Rus
kuşatmasından kurtarmak düşüncesiyle 4 Ocak’ta Sol Cenah Ordusu’na ricat emri
verdi. Bu emir üzerine iki haftadan beri açlık ve şiddetli soğuklarla mücadele
etmekte olan birlikler dağ yollarını takip ederek Erzurum’a doğru çekilmeye
başladı. Ruslar da yorgun ve bitkin olduklarından takip konusunda fazla ısrarcı
olamadı. Ağır zayiata uğradıkları için geriye dönebilenlerin sayısı çok azdı.
Binbir zahmetle götürülen toplar, makineli tüfekler ve önemli miktarda mühimmat
Ruslar’ın eline geçti.
Türk ordusunun Sarıkamış’ta 90.000 şehid verdiği neredeyse
genel bir kabul halini aldıysa da bu doğru değildir. Şehid sayısı konusunda en
güvenilir tesbit Ruslar’a aittir. Zira şehid naaşları, karların erimeye
başlaması üzerine Rus yetkililerinin nezareti altında müslüman köylülerden
oluşturulan işçi grupları vasıtasıyla toplanıp imamlar gözetiminde icra edilen
dinî merasimin ardından toplu mezarlara defnedildi. Büyük bir ciddiyetle
yürütüldüğü anlaşılan defin işlemlerinin tamamlanmasından sonra her bir mezarın
başına oraya kaç şehid defnedildiğini gösteren bir tabela asıldı. Böylece
18.000’i Sarıkamış civarında olmak üzere toplam 23.000 şehidin defnedildiği
tesbit edildi (Maslofski, s. 152). Ancak bunların dışında naaşlarına
ulaşılamayanlarla 11. Kolordu’nun Aras vadisinde verdiği şehidler de vardı.
Bunlar da göz önüne alındığında toplam şehid sayısının Üçüncü Ordu Kurmay
Başkanı Felix Guse’nin de ifade ettiği gibi 30.000 civarında olduğu anlaşılır
(Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi, s. 41).
General Yudeniç’in günlüğünde ifade edildiğine göre 200
kadarı subay olmak üzere 20.000 civarında Türk askeri de esir edilmişti. Rus
savaş raporlarına göre sadece 9. Kolordu’dan esir alınan 200’den fazla subay ve
6000 asker vardı. 9. Kolordu Kumandanı Ali İhsan Latif Paşa da üç tümen
kumandanı ve bütün karargâhıyla birlikte esirler arasındaydı (Nikolski, s. 92,
94, 97). Rus basını onun esaretini abartılı bir şekilde duyurdu. Hakkında küçültücü
ifadelere yer vererek 30.000 kişiyle birlikte esir düştüğünü yazdı (İhsan
Latif, s. 6-7). Osmanlı basını ise bu haberleri yalanlayarak gerçeği
kamuoyundan saklama yoluna gitti. Götürüldükleri kamplarda yaralarına
bakılmayan ve çok kötü şartlarda tutulan esirlerin önemli bir bölümü hayatını
kaybetti. Sağ kalanlar ise Bolşevik İhtilâli’nden sonra dönebildi. Şehidler ve
esirlerden başka etraftaki köylere dağılanlar, hastalar ve yaralılar da vardı.
8 Şubat 1915 tarihli kayıtlara göre hastahanelerde 15.808 hasta ve yaralı
bulunuyordu (Birinci Dünya Harbinde, II, 476). Özellikle tifüs çok can almıştı.
Hâfız Hakkı Paşa da Erzurum’da bu hastalıktan ölenler arasındaydı (12 Şubat
1915).
Ruslar’ın kayıpları da çok fazlaydı. General Yudeniç’e göre
Ruslar 26.000 asker kaybetmişti ve bunların bir kısmı donarak ölmüştü (Shaw, s.
834). General Maslofski’nin verdiği rakamlar biraz daha ayrıntılıdır. Ona göre
20.000’den fazla ölü, yaralı ve hasta, 9000’den fazla donarak ölen vardı (Umumî
Harpte Kafkas Cephesi, s. 149). Kumanda kademesinin deneyimli subayları da
ölenler arasındaydı. Bu kayıplara esir düşen 2000’in üzerindeki Rus askeri de
ilâve edildiğinde Rus ordusunun uğradığı toplam zayiatın 30.000 civarında
olduğu ortaya çıkar. Sarıkamış macerası aslında abartıldığı ölçüde yüksek kayıp
rakamları ile değil Osmanlı Devleti’nin askerî gücünün müttefiklerinin savaş
hedefleri uğruna heba edilmesinin bir göstergesi olarak tarihteki yerini
almalıdır
Savaşın tarafları, güçleri, cereyanı ve hazin sonucu
hakkında bilgi edinmek isteyenler için
yayınlanmış özetler.
Harekât Güçleri
3. Ordu kış
kıyafetiyle Türk Tarafı
3. Ordu, 94 tabur, 100 bin asker (75.600 tüfek), 73 makineli
tüfek, 218 top[16] – (Tuğgeneral) Enver Paşa, Kurmay Başkanı General Bronsart
Von Schellendorf, Kurmay Başkanı yardımcısı Felix Guse, Harekat Şubesi Müdürü
binbaşı Feldmann[17]
10. Kolordu Tortum çevresinde, 33 tabur, 40 bin asker (28
bin tüfek), 20 makineli tüfek, 56 top[16] – Albay Hafız Hakkı Bey
30. Tümen – Yarbay Ali Osman Bey
31. Tümen – Albay Hasan Vasfi Bey
32. Tümen – Yarbay Abdülkerim Bey
Stange Bey Müfrezesi Arhavi’de, bir piyade alayı (3 tabur: 3
bin asker) ve Teşkilat-ı Mahsusa çetelerinden ibaret (10. Kolordu’ya bağlı) –
Stange Bey
9. Kolordu Kuşa, Pertanos bölgesinde, 27 tabur, 28 bin asker
(21 bin tüfek), 23 makineli tüfek, 58 top[16] – Ali İhsan Paşa
17. Tümen – Albay Ali Rıza Bey
28. Tümen – Albay Ethem Bey
29. Tümen – Albay Arif Bey (Arif Baytın)
11. Kolordu, 34 tabur (6 taburdan oluşan 37. Tümen
muharebeye katılmamıştır. 11. Kolordu’nun kuvveti 20 bin tüfekten fazla
değildir), 23 bin tüfek, 16 makineli tüfek, 94 top[16] – Tuğgeneral Galip Paşa
18. Tümen – Albay Mustafa Nimet Bey
33. Tümen – Şevket Bey
34. Tümen – Grebeneli Bekir[18]
2. Nizamiye Süvari Tümeni, Aras Nehrinin güneyinde, 4.400
tüfek, 16 makineli tüfek, 10 top[16] – Yarbay Yusuf İzzet Bey
Ruslar Batı cephelerini takviye etmek için 2. ve 3. Kafkas
ve 1. Türkistan Kolordularını Batı cephesine yollamışlardı. Bu yüzden Rus
Kafkas Ordusu 1. Kafkas Kolordusu (32 tabur), 2. Türkistan Kolordusu (21
tabur), 3 Plaston tugayı (18 tabur), 66. Tümen (16 tabur) ve birtakım bağımsız
müfrezelerden ibaretti. Savaşın başlangıcındaki Rus kuvveti 100 piyade taburu
(100 bin asker), 117 süvari bölüğü (15 bin süvari) ve 256 toptu. Ermeni ve
Gürcü gönüllüler ve yeni oluşturulan 3. Kafkas Avcı Tugayı (8 tabur) ile takviye
edilen Rus Kafkasya Ordusu 130 bin asker civarındaydı. Başlangıçta Rus
taburları 1250-1300 piyadeden oluşurken Türkistan ve Plaston taburları nadiren
800 askerden fazlaydı. Türklerin karşısında, 1. Kafkasya Kolordu’sunun 30
taburu, 2. Türkistan Kolordusu ve 11 Plaston taburu bulunuyordu. Bunun
haricinde Kars’ta 66. Tümenin 4 taburu ve Tiflis’te yeni oluşturulmuş 3. Kafkas
Avcı tugayı (8 tabur) ve Sibirya Kazak Tugayı (12 süvari bölüğü) vardı. Bu
kuvvetler haricindeki Rus birliklerinin 12 taburu Batum ve çevresinde, 8 Taburu
ve 30 süvari bölüğü Iğdır’da, 8 tabur ve 24 süvari bölüğü İran
Azerbaycan’ındaydı ve Sarıkamış muharebelerine katılmadılar.[19] Türkler ise bu
muharebede kesin sonuç alabilmek için tüm birliklerini ileri sürmüşlerdi.
Rusların başka bir avantajı Rus askerlerinin tamamının kışlık elbise
giydirilmiş olması, sıhhiye teşkilatının Türklerden çok daha iyi durumda olması
(muharebenin başlangıcından itibaren, Türk tarafında her gün 500 asker
hastanelerde ölmüştür. Hastanede ölen askerlerin sayısı 10 binden fazlaydı)
Rus Taraf
Kafkasya Ordusu, 60 bin piyade (2 bini Ardahan’da), 4 bin
süvari, Kars’ta ve Tiflis’te 14 bin yedek kuvvet,[19] tüm Kafkasya ordusundaki
toplam top sayısı 256[20] (Türk ordusunun karşısında bulunan birliğin top
sayısı, Türk ordusuna hemen hemen eşit)[19] – Başkumandanı General Graf
Vorontsov Dashkov, Yardımcısı General Myshlayevski, Kurmay Başkanı General
Yudenich.[21]
Kuzeyden Güneye; Oltu
Müfrezesi Oltu-Narman bölgesinde, 8 tabur (8 bin piyade),[19] 700 süvari, 24
top[19] – General Istomin.
2. Türkistan Kolordusu (21 tabur, 42 top),[19] 39. Tümen (16
tabur 48 top), 80. Piyade Alayı (4 tabur),[22] Sinamir – Ardos – Horasan-
Yüzviran hattında,[23] toplam 41 tabur 30 süvari bölüğü (3000 süvari),[19][24]
138 top[19] – General Bergmann.
1. (6 taburundan 5 taburu) ve 2. Plaston (6 tabur)
Tugayları, 79. Alayın 2 taburu, Kazak (Cossack) Süvari Alayı (6 bölük) Aras
Nehrinin güneyinde.
Harekâtın aşamaları
Enver Paşa ve Otto von Feldmann cephe birliklerini
izliyorlar.
22-26 Aralık Kuşatma Manevrası[değiştir | kaynağı değiştir]
9. Kolordu
Harekatın ilk günü Enver Paşa tarafından, 9. Kolordu’ya
Lafsor-Kızılkilise hattına ulaşması emredildi.[25] 21 Aralık’ta 9. Kolordu’nun
ileri unsurlarının İd’e (Narman) doğru yaklaşması dolayısıyla General Istomin,
General Bergmann’dan yardım istedi. General Bergmann Oltu müfrezesinden gelen
bu mesajı aldıktan sonra, Oltu müfrezesini takviye maksadıyla Türkistan Avcı
Tugayı'nı bölgeye sevk etmiştir. Ancak bu Tugay karın çokluğundan ve arazinin
fazla engebeli ve kesik oluşundan dolayı "İd" e kadar gelememiş ve 22
Aralık gecesi geri dönmeye mecbur kalmıştır.[26]
9. Kolordu Rus ordusunun sağ kanadının 10–15 km kuzeyinden
hareket ederek, Rusların sağ kanadını çeviriyordu. Bu sırada önüne çıkan Rus
keşif kollarını, Ruslar tarafından Oltu müfrezesiyle iletişimi sağlamak için
görevlendiren memurları esir alıyor, bozguna uğratıyor veya kovalıyordu. Bu
olaylara rağmen Ruslar Türk ordusunun kendilerini kuşattığını fark
etmemişlerdir. Halbuki 9. Kolordu’nun kullandığı Toygarlı-Lafsor-Çatak
üzerinden geçen top yolu isimli yol Ruslar tarafından bilinen bir yoldu. Ruslar
bu yolun büyük birliklerin geçişine imkan vereceğini düşünmüyordu. Bu zamana
kadar bu yoldan 9. Kolordu gibi 28 bin askere sahip büyük bir birlik
geçirilmeye çalışılmamıştı.
General Istomin General Bergmann’a gönderdiği raporda birkaç
tabur Türk birliğinin Top Yolundan ilerlediğini bildirmişti. General Bergmann
bu haberlere önem vermemiş ve Türklerin böyle cüretkar bir kuşatma harekatına
girişebileceğine ihtimal vermemiştir. En son 24 Aralık’ta 29. Tümen Rus sınır
müfrezesini Bardız’dan kovduktan ve bu sınır müfrezesi Bardız’ın güçlü Türk
birlikleri tarafından işgal edildiği bildirildikten sonra Ruslar tamamıyla
savunmasız bulunan Sarıkamış’a asker sevk etmeye başlamışlardır.
22 Aralık akşamı 28. Tümeni diğer iki tümenden ayrı ve biraz
daha kuzeydeki yoldan ilerleyerek Şekerli Köyüne, 29. Tümen Koçkans-Sansor
arasındaki derelere, 17. Tümen de 29. Tümenin arkasında Kinzesor köyüne
ulaştı.[27] 23 Aralık’ta 32. Tümen düşman zannıyla 31. Tümenle muharebeye girişmesinden
dolayı, 9. Kolordu kumandanı Ali İhsan Paşa saat 16.25’te yeni bir emir
yayımlayarak, 28. Tümene geriye, Oltu’ya doğru ilerleme ve 17. ve 29. Tümenlere
ilerlemeyi bırakarak yerinde durma emrini vermiştir. Ali İhsan Paşa’nın verdiği
bu emir birliklerin bir kısmına gece yarısı ulaştığı için birlikler
duraklamadan hedeflerine ulaşmışlardır.[28] Böylece 23 Aralık akşamı 28. Tümen
kolbaşısıyla Pitgir’e, 29. Tümen, Norşin-Aşağı Kemhas hattına, 17. Tümen
kolbaşısıyla Lafsor’a ulaştı.[29] 24 Aralık'ta taarruz planı değiştirilmiştir.
19 Aralık’taki taarruz emrinde, 10. Kolordu’nun 24 Aralık’ta Bardız’a
(Gaziler), 9. Kolordu’nun Kötek’e hareket etmesi emredilmişken, 23 Aralık
akşamı Narman’dan 24 Aralık için verilen Enver Paşa’nın emrinde 10. Kolordu Vartanut
(Aktaş)-Beyköy hattına, 9. Kolordu Zakim’in (Şenpınar) 4 kilometre doğusundaki
Kilise’ye ulaşması emredilmişti. Felix Guse bu değişikliğin sebebinin Kötek
yolunun karlı olması olduğunu söylemektedir.[28] Türk kaynakları böyle bir
bilgiden söz etmezler. 24 Aralık’ta en önde yürüyen 29. Tümen, Rusların bir
hudut müfrezesini Bardız’dan atmış ve Bardız Köyünü ele geçirmiştir. Ruslar
Köydeki eşyaları tahrip edecek zaman bulamadıkları için Bardız’dan Kolordu’yu
günlerce besleyecek kadar yiyecek elde edilmiştir. Bugün 28. Tümen Terpenk
(Yukarıçamlı) köyüne, 17. Tümen 24 Aralık Norşin’e ulaşmıştır fakat 17. Tümen
Çatak yakınlarında kar fırtınasına yakalandığı için mevcudunun yüzde 40’ını
kaybetmiştir. Bu Tümenin dinlenerek etrafa dağılmış askerlerini toplaması gerekirdi
lakin Enver Paşa’nın Sarıkamış’a aceleyle hareket emrini aldığı için 17. Tümen
perakendesini toplayamamıştır.
Enver Paşa akşamı 14 saatlik yolculuk sonucunda Narman’dan
Bardız’a gelen Enver Paşa, kurmaylarını ve 9. Kolordu kumandanını ve kurmay
başkanını (Köprülülü Şerif İlden) karargahına çağırarak görüşlerini sormuştur.
Önce Ali İhsan Paşa, ondan sonra binbaşı Feldmann ve Bronsart Paşa Enver
Paşa’ya 3 gündür engebeli arazide zorlu yürüyüşler sonucunda yorgun düşmüş olan
9. Kolordu askerlerinin 10. Kolordu gelene kadar Bardız’da dinlendirilmesi
gerektiğini söylemiştir. Bu dinlenme esnasında 9. Kolordu etrafa dağılmış
kuvvetlerini de toplayabilecekti. Enver Paşa ise esir alınan Rus askerlerinden
Sarıkamış’ın Ruslar tarafından neredeyse savunmasız bırakıldığı bilgisine
dayanarak Sarıkamış’a hemen 25 Aralık’ta hareket edilmesi gerektiğini
düşünüyordu. Rusların Türklerle muharebeye girmeden ricat edeceğini bu yüzden
hemen Rusların demiryolunun geçtiği Sarıkamış alınırsa, Rusların geri çekiliş
yolu kesileceği için kendiliğinden teslim olacaklarını düşünüyordu. 29. Tümen
Enver Paşa’nın emri doğrultusunda 25 Aralık sabahı Sarıkamış’a doğru hareket
etti. Bardız-Sarıkamış arası sadece 24 kilometre olsa da yolun yeni yağmış 30
cm kalınlığındaki karla kaplı ve eğimli olması askerlerin çok yavaş hareket
etmelerine sebep oluyordu. Bronsart Paşa en önde yürüyenlerin dörderli
yürüyerek karı çiğnemeleri ve bu sayede geridekilere yol açmalarını emretti.
Fakat kar ezilemeyecek kadar çoktu.
Harekâtın haritası.
29. Tümen öğleyin Kızılkilise’ye, ondan biraz sonra saat
4’te Malakan Yaylasına ulaştı. Kızılkilise, Bardız köyü gibi Rus birlikleri
tarafından hiçbir eşyasına dokunulmayarak terk edilmişti. Ali İhsan Paşa
yorgunluktan ve akşama doğru havanın soğumasından dolayı askerler arasında
donma vakalarının başladığını, bu yüzden 29. Tümenin Kızılkilise ve Malakan
Yaylasında bugün geceledikten sonra 26 Aralık sabahı Sarıkamış’a yürünmesi
gerektiğini söyledi. Enver Paşa ise Rusların serbest bırakılırsa tedbir almaya başlayacaklarını
düşünerek taarruz emri verdi. Karşı tarafta 1000 demiryolu işçisi ve birkaç
hudut muhafızından ibaret olan Ruslar, 1000 demiryolu işçisini Sarıkamış’ın
kilidi konumunda olan Bardız Geçidi’ni (Türk kaynaklarında boyun veya bel
noktası olarak geçmektedir. Türk kaynaklarında Bardız Geçidi ismi geçmez)
tutmak için göndermişti. Enver Paşa topçuya düşman tarafındaki karartıların top
olup olmadığını anlaması için düşman mevziini dövme emri verdi. Binbaşı Bay
Ahmet Hamdi Enver Paşa’nın verdiği emir hakkında şunu söylemektedir:
“Bana Enver Paşa
mülaki olduğu (buluştuğu) zaman ben dürbünle uzakta, boyun noktasında görünen
karartıları teşhis etmekle meşguldüm. Enver Paşa Almanlarla konuştuktan sonra
bana “şurada bataryanızla mevzi aldırınız ve karşı düşmanı dövünüz” dedi. Olmaz
dedim. Piyademiz ilerledi. Düşman çok uzaktadır. Hem mermi yetiştiremem, hem de
Allah muhafaza etsin kendi piyademizi vururuz, paşa hazretleri, dedim ise de
anlatamadım. Tekrar emir verdi. Ben, tekrar itiraz ettim. Fakat ben hem Enver
Paşa’nın hem de maiyetinin simasının tahavvül ettiğini (değiştiğini) görünce
aklım başıma geldi ve bir Başkumandan karşısında bulunduğumu düşündüm;
emrettikleri yere bataryayı getirmesi için kumandanına emir verdim.”
Bu top ateşinin sonucu Bay Ahmet Hamdi’nin tahmini gibi
olmuş ve ateş edilen top düşman mevziine ulaşamayıp Türklerin öncü kuvvetinin
ilerisine düşmüştür. Bundan sonra Enver Paşa Bardız Geçidi’ni savunan Ruslara
taarruz etmek için cepheden 29. Tümenin 86. Alayını, diğer 87. ve 85. Alaylarını
sol taraftaki orman içerisinden Rus kuvvetlerinin sağ kanadını kuşatmak için
görevlendirdi. Dışarıdan düz bir alanda uzandığı gözüken Ormanın içi dere,
hendekler, uçurumlarla doluydu. Güneşin batışıyla soğuk da iyice
şiddetlenmişti. Buraya giren 87. Alay ve 85. Alayın bir kısmı bu ormanda
dağılarak perişan oldular. Cepheden ilerleyen 86. Alayı Enver Paşa karargahı
ile birlikte adım adım takip etti. Meraktan veya acelecilikten dolayı
karargahında Nuri Bey’e birkaç atlı alarak yol boyunca ilerlemesini ve
düşmanının kendisine ateş edip etmediğini kontrol etmesini istedi. Nuri Bey
yanına birkaç atlı alarak ilerledi ve 15-20 dakika sonra düşmandan ateş yedi,
Nuri Beye edilen ateşin serpintisi Enver Paşa ve maiyetinin bulunduğu bölgeye
de geldi ve 9. Kolordu kurmay başkanı Köprülülü Şerif İlden’in atını öldürdü.
Cepheden ilerleyen 86. Alay kendilerine ateş edildiğini zannederek onlar da
düşmana ateş etmeye başladılar. Halbuki taarruz süngü hücumu şeklinde
yapılacaktı. Bu yüzden erken ortaya çıkan 86. Alay ziyadesiyle kayba uğradı. En
sonunda Rus kuvvetlerini püskürterek Bardız Geçidini ele geçirdi. Bu taarruzda
29. Tümen 200 ölü ve yaralı verdi. Fakat asıl kayıplar muharebeden dolayı değil
donma ve firarlardan ileri geliyordu. 9. Kolordu Bardız’a ulaştığında 12 piyade
bölüğünü Bardız’da bıraktığı ve 3 istihkam ve 6 muhafız bölüğünü sahra
toplarını taşıma için 10. Kolordu’ya gönderdiği için Bardız’a ulaştığında 9.
Kolordu’nun mevcudu 18 bine inmişti. Her tümen 6 bin askere sahipti. 25 Aralık
gecesi yapılan gece taarruzu dolayısıyla 29. Tümen (3 alay) açık ordugahta
geçirdikten sonra, 26 Aralık’ta arkadan gelen 17. Tümenin 2 alayı ile birlikte
Sarıkamış’a taarruzunda elinde sadece 1 alay (3 bin) kuvvetinde bir birlik
geriye kalmıştı. Halbuki her alay Bardız’da 2 bin askere yani 5 alay 10 bin
askere sahipti. Türklerin elinde bulunan haritanın yanlış okunmasından dolayı,
Türkler Sarıkamış’ın Bardız Geçidi’nin hemen ilerisinde olduğu düşünüyordu.
Halbuki Sarıkamış Bardız Geçidi’nden 8 kilometre uzaktaydı. Türkler Bardız
Geçidi’ni ele geçirdikten sonra bu durumu fark ettiler. Ali İhsan Paşa bundan
sonra Enver Paşa’ya harekatın durdurulmasına ikna edebildi. Saat gece yarısını
geçmişti Gece taarruzundan sonra, 86. Alayın sadece bir taburu Rusları takip
etmeye devam etmiş ve Yukarı Sarıkamış köyünün (Türk kaynaklarında Çerkezköy
olarak geçer) batısını örten ormanlı tepelere kadar ilerlemiş fakat ihtimal ki
Sarıkamış’tan can havli ile yetiştirilmiş olan Rus kuvvetinin şiddetli ateşi
ile açıkta karşılanmışlardır. Tabur subaylarının büyük kısmını şehit ve yaralı
verdi. Birkaç defa denediği hücumlarında başarı kazanamayarak geriledi. O
sırada Sarıkamış’ı ikmal erlerinden oluşturulmuş 2000 mevcutlu derme çatma bir
müfreze savunuyordu. 9. Kolordu yorgunluğuna rağmen gece taarruzuna devam
etseydi, Sarıkamış’a alma ihtimali çok yüksekti. Ali İhsan Paşa ve maiyeti
Enver Paşa’ya büyük ısrarlar sonucu aldırmış olduğu bu karar Sarıkamış’ın ele
geçirilmesini engellemiş olsa da Ali İhsan Paşa’nın baştan Enver Paşa’ya teklif
ettiği gibi 29. Tümen 25 Aralık’ta Malakan Komunda gecelemiş olsaydı, 26 Aralık
sabahı toplu ve zinde kuvvetleriyle Rusların 26 Aralık’ta takviye kuvvetler
almasına rağmen Sarıkamış’ı ele geçirirdi. 26 Aralık’ta mevcudunun üçte ikisini
kaybetmiş 29. Tümen ve 17. Tümenin 2 alayının taarruzunu bile Ruslar büyük
güçlükle durdurmuşlardır. 26 Aralık’ta Sarıkamış’ı 1500 deneyimli asker
(seasoned troops), 1000 demiryolu işçisi, 1000 yedek asker (miltia) ve geri
hizmetlerden birkaç yüz gönüllü savunmaktaydı. Rusların aynı zamanda 2 sahra
topu ve 16 makineli tüfekleri de vardı. Ali İhsan Paşa tüm kolorduya
Sarıkamış’a taarruz etmesini emretmesine karşılık Enver Paşa Hafız Hakkı Bey’in
gece gündüz 10. Kolordu’ya yürüterek Sarıkamış’a ulaşacağını söyleyerek, 29.
Tümeni Sarıkamış’ın batısındaki Kötek Boğazına yönlendirdi. 17. Tümen eskisi
gibi Sarıkamış tarafında bırakıldı. Bugünkü taarruzda Türkler kayıplarını
dikkate almadan ellerindeki tüm kuvvetlerle taarruz etseler de ilerleme
kaydedemediler. Kayıpların çokluğundan ve iki tarafından vadinin yamaçlarında
karşı karşıya yerleştiği ve ilerlemek için vadinin çukurluğuna inmek lazım
olduğu için Türk kumandanları taarruzu durdurmaya kararı aldı. General Nikolski
Türklerin 26 Aralık taarruzunu durdurmasının sebebini şu şekilde açıklanmaktadır:
“…Sarıkamış 'ta Rus topçusunun bulunmadığını bilen Türkler,
4 toplu bir bataryasını geçide ve açığa mevzilendirmişti. Açıkta mevzilenen bu
batarya; hiç beklemediği bir anda iki toplu bir Rus bataryasının ateşine maruz
kalarak, en kısa zamanda üç topunu kaybetti...”[30]
Türkler Rusların sahra toplarını kullandıkları için topları
olduklarını biliyorlardı. Türklerin toplarının (Türklerin elinde sadece kısa
menzilli dağ topları vardı. Sahra topları arazinin uygun olmaması sebebiyle
getirilememişti) ileri alınması emrini Enver Paşa Rus birliklerini daha etkin
ateş altına almak için vermişti. Bu karar Türk toplarının lüzumsuz yere
kaybedilmesine sebep olmuştu. Taarruzun durdurulmasının sebebi bu topların
Ruslar tarafından imha edilmesi değildir, kayıpların çokluğu ve 10. Kolordu’nun
yetişerek, savaşı Türklerin lehine çevirebileceğinin düşünülmesidir.
26 Aralık taarruzunda birçok düşük rütbeli subayla birlikte
86. Alay kumandanı Binbaşı Agah Bey de şehit düştü. 27 Aralık taarruzunda da
85. Alay kumandanı Binbaşı Sabit Bey şehit oldu. Bu şekilde Sarıkamış
harekatında sayısız değerli Türk subayı şehit verilmiştir.
26 Aralık gecesi Sarıkamış garnizon kumandanı General
Voropanof, garnizondaki kayıpların çokluğundan dolayı, depoların tahrip
edilerek Sarıkamış’ın terk edilmesini General Myshlayevski’den talep etti.
General Myshlayevski Rusların geri çekilmesi için en iyi yolun Sarıkamış-Kars
demiryolu olduğu için Sarıkamış’ın kesinlikle bırakılmaması gerektiğini
bildirdi. General Myshlayevski ve Bergmann Türklerin kuşatma manevrası
karşısında paniğe kapılmış ve yenilgiyi baştan kabul etmişlerdi.
Karakurt-Kağızman yolu tekerli araçların geçişine uygun olmadığı için bu yoldan
geri çekilmek mümkün değildi. Bu yüzden General Myshlayevski Sarıkamış-Kars
demiryolunu kullanarak orduyu hatta en azından ordunun bir kısmını kurtarmayı
düşünmüştü. Rus tarafında General Yudenich Türklerin yapmış olduğu zorlu
yürüyüşler dolayısıyla çok kayıp verdiklerini ve yorgun düştüklerini düşünerek,
geri çekilmek yerine Türklere karşı savunma yaparak başarı elde edebileceğini
düşünen tek üst rütbeli kumandandı.
10. Kolordu
22 Aralık’ta 10. Kolordu’nun 30. ve 32. Tümenleri
Kaleboğazı’na, 31. Tümeni İd’e (Narman) taarruz etti. 30. ve 32. Tümenler
Rusların tedbirli davranarak, artçı muharebesi yaptıktan sonra geri çekilmeleri
dolayısıyla Rusları kuşatıp imha etme amacına ulaşamadı 30. ve 32. Tümenler
düşmanı Oltu’ya kadar kovaladıktan sonra havanın kararması ve engebeli arazide
yapılan cebri yürüyüşler dolayısıyla askerlerin yorgun düşmesi sebebiyle bugün
Oltu’yu alamadı. 31. Tümen de karşısından çekilen Rusları takip ederek Rus
Narmanı’nı ele geçirdi. Geceyi Rus Narman’ında geçirdikten sonra Narman-Oltu
arasındaki Rus kuvvetine taarruz ederek Albay Kutetadze’yi 750 asker (30. ve
32. Tümenlerle birlikle Ruslardan alınan esir miktarı 1000’dir), 4 top ve 12
makineli tüfek ile birlikte ele geçirdi. 23 Aralık’ta 31. Tümen Oltu’ya doğru
ilerlerken sol taraftan şiddetli topçu ateşine tutuldu. Kendisine ateş eden
birliklerin 32. ve 30. Tümenlerin Kaleboğazı’ndan sürdüğü Rus birlikleri
olduğunu zanneden 31. Tümen, karşıdan gelen topçu, piyade, makineli tüfek
ateşlerine önem vermeyerek ileriye atıldı. Düşmanla arasında mesafe azalınca,
düşman birliğinin arkasının Kaleboğazı olduğu ve cephesinin Oltu’ya yöneldiği
anlaşıldı. 31. Tümen kendisine saldıran birliğin Ruslara ait olup olmadığı
hakkında şüphelenmeye başladı. İki taraf birbirine işaret verdi. En sonunda 31.
Tümenin Ruslarla değil Türklerin 32. Tümeniyle savaştığı anlaşıldı. Bu muharebe
4 saat sürmüştür. Köprülülü Şerif İlden, bir kumandan arkadaşının söylediğine
göre bu muharebede 2.000 zayiat verildiğini beyan etmektedir.[31] Fakat Fahri
Belen bu muharebede savaşmış subaylardan zayiat miktarını sormuş; Binbaşı Rıfat
ölü ve yaralı sayısını 70, 92. Alay yaveri Emin 40, Kaymakam (yarbay) Ali Rıza
27 ve Binbaşı Rasim 253 kişi olarak zayiat sayısını vermişlerdir.[32] Bu
muharebede uğranılan kayıpların miktarı kesin olarak bilinmese de 2.000 kadar
yüksek bir kayıp verildiğini zannetmiyoruz. Fakat Rusların çok zayiat vermeden
çekilmelerine sebep olduğu için bu muharebe Türkler için çok zararlı olmuştur.
Türk birliklerinin kazara birbiriyle muharebeye tutuşmasından dolayı ortaya
çıkan fırsattan yararlanan General Istomin, Oltu’yu tahliye ederek birliklerini
Oltu’nun doğusundaki Tuzlalar mevziine çekmiştir. Hafız Hakkı Bey askerin
moralini yükseltmek için askerlerin Oltu kasabasını yağmalamasına izin
vermiştir. Bu yağma düzensiz bir şekilde yapıldığı için orduyu günlerce
besleyebilecek yemek ve erzak depoları israf edilmiştir.[33] 23 Aralık’ta 10
Kolordu Oltu’da geceledikten sonra, Hafız Hakkı Bey Enver Paşa’nın emrine
uyarak Vartanut (Aktaş)-Beyköy hattına ilerlemek yerine, sadece 32. Tümeni bu
tarafa yollamış ve diğer 30. ve 31. Tümenlerle Oltu’nun doğusuna çekilmiş
mevcudunun yarısını kaybetmiş Oltu müfrezesini takibe koyulmuştur. 2 gün
boyunca takip ve muharebe sonucunda 30. ve 31. Tümenler 25 Aralık’ta Allahu
Ekber dağlarının eteklerindeki Akşar ve Ormanlı köylerine ulaşmıştır. Bu
muharebelerde 10. Kolordu bir piyade tugayından oluşan Rus birliğine bir hayli
kayıp verdirse de, ordusuna boş yere 2 gün kaybettirmiştir.
10. Kolordu 23 Aralık’ta Oltu’ya ulaştıktan sonra, Istomin
müfrezesinin peşine düşmek yerine, Bardız’a yönelmeliydi. Hafız Hakkı Bey
Sarıkamış-Kars demiryolunu kesmek için Bardız’a yönelmek yerine,
Oltu-Penyak-Başköy-Selim yolunu tercih etmiştir. Diğer bir gerekçe olarak 3
tümeni birlikte aynı yoldan yürütmenin büyük bir zaman kaybına yol açacağını
belirtmiştir. Fakat 30. ve 31. Tümenlerin Allahu Ekber Dağlarında uğradığı
felaket Hafız Hakkı Bey’in sunduğu gerekçeleri önemsiz kılmaktadır. Yarbay Hakkı
Akoğuz, sahra toplarının ancak Oltu-Ersinek (Ormanlı Köyü)- Allahuekber dağları
üzerinden taşınabilmesi, 32. Tümenin de hemen hemen aynı zamanda 30. ve 31.
Tümenlerle aynı noktalara ulaşması (32. Tümen 26 Aralık akşamı Bardız’a
ulaştığında, 30. ve 31. Tümenler de Başköy’e ulaşmıştır) gibi delilleri göstererek Hafız Hakkı Bey’in Allahu Ekber dağları
yolunu seçerek yanlış bir karar vermediğini savunmaktadır. 30. ve 31. Tümen 26 Aralık’ta Başköy’e ulaşmış
olsalar da, Allahu Ekber dağlarında karın çokluğu ve yolsuzluk sebebiyle, 27
Aralık sabahında bile, birliklerin büyük kısmı Allahu Ekber dağlarından
çıkamamıştır. Aynı zamanda 32. Tümenin kullandığı yol İlden’in eserinde tavsiye
ettiği yol değildir. 32. Tümen de gereğinden fazla dolanarak Bardız’a ulaşmıştır.
Hafız Hakkı Bey da hatıratında Sarıkamış Felaketinin yaşanmasında kendi
sorumluluğunu kabul etmektedir. Bu sebeple Yarbay Hakkı Akoğuz’un mütalaasına
katılmıyoruz.
30. ve 31. Tümenler 26 Aralık Gece 3’te Başköy-Beyköy
hattına ulaşmak için Allahu Ekber dağlarına girmiştir. Bu 2 tümen soğuk, kar,
yolsuzluk ve çıkan kar fırtınası sonucunda çok ağır kayıp vermiş ve Allahu
Ekber Dağlarında 19 saat içerisinde çıktıktan sonra mevcudu 3200 askere
inmiştir. Halbuki bu 2 tümenin 22 Aralık Harekat başlangıcı mevcudu 26 bindi.
Hafız Hakkı Bey 26 Aralık öğle vakti gönderdiği posta eriyle, Enver Paşa’dan
kolordusunu dinlendirmek ve perakendesini (döküntü, etrafa dağılmış veya firar
etmiş askerler) toplamak için 2 gün süre istedi. Enver Paşa ise Sarıkamış’taki
durumun kritik olması sebebiyle 10. Kolordu’nun derhal Sarıkamış’a hareket
etmesini emretti. Hafız Hakkı Bey Kars’tan geldiğini haber aldığı Rus
kuvvetlerini tuzağa düşürerek, hepsini esir alma veya imha etmeyi planladığı
için, birliklerini demiryolu boyunca ileri geri hareket ettirdi. Bu yüzden
Sarıkamış’a ulaşması ancak 29 Aralık’ı buldu. Bu sırada Hafız Hakkı Bey 27
Aralık’ta kolordusundaki süvari birliğini yollayarak Selim istasyonunu işgal
etti ve Sarıkamış-Kars demiryolunu buradan tahrip etti. Aynı gün emrinde bir
piyade alayı ve Teşkilatı mahsusa çeteleri olan Stange Bey 2 bin Rus askeri
tarafından savunulan Ardahan’ı ele geçirdi.
Bu haberler General Myshlayevski’yi derinden sarstı ve 28
Aralık sabahı kendisinin de esir düşeceğini düşünerek Mecingirt’ten atlara
binerek ayrıldı ve önce Kağızman’a, ondan sonra Gümrü’den Tiflis’e doğru
hareket etti. Kendi yerine ise bir başkumandan tayin etmedi. Kuvvetlerin
yarısını General Yudenich yarısını da Bergmann yönetiyordu. Bu yüzden General
Bergmann ile Yudenich arasında birçok sürtüşme çıktı. Bu sebeple zafer
kazanıldıktan hemen sonra (6 Ocak 1915) General Bergmann görevinden alındı ve
yerine tüm kuvvetlerin kumandanı olarak General Yudenich tayin edildi.
Hafız Hakkı Bey’in Vartanut’a gönderdiği 32. Tümen Vartanut
yolunun çok karlı olmasından dolayı Bardız yolunu tercih etmiş ve 26 Aralık’ta
saat 15’e doğru Bardız’a ulaşmıştır. Burada 9. Kolordu tarafından Yeniköy
yolunu örtmesi için bırakılmış olan 28. Tümen’in 82. Alayının Albay Dovgirt
müfrezesi tarafından bozguna uğratılarak geri atıldığını görerek, hemen bu
kuvvete takviye göndermiş ve karşıdaki Rus birliğiyle muharebe etmeye karar
vermiştir.[34] Enver Paşa 32. Tümene Bardız’da durmayarak Sarıkamış’a
yürümesini emretmesine rağmen, 32. Tümen kumandanı Abdülkerim Bey Bardız’daki
olayları önemli görerek Bardız’dan ayrılmamıştır. İlden’in beyanına göre 32.
Tümen Bardız’a ulaştığında başlangıçtaki 13 bin mevcudunun 7 binini
koruyabilmişti. İlden eğer 32. Tümen Bardız’da durmayıp Sarıkamış’a yürüseydi
Sarıkamış’ın ele geçirilme ihtimalinin yüzde 80 olduğunu iddia etmektedir.
11. Kolordu
Cephede beklemek ve gösteri taarruzları yaparak, 9. ve 10.
kolorduların yaptığı kuşatma harekatından Rusların elinden geldiğince geç
haberdar olmalarını sağlaması emredilmiş olan Galip Paşa kumandasındaki 11.
Kolordu harekatından başlangıcından sonuna kadar Rus ordusunun karşısında
hareketsiz olarak beklemiştir Galip Paşa’dan daha aktif bir karaktere sahip
olan Yusuf İzzet Bey karşısındaki Rus kuvveti kendi kuvvetinin iki misli olduğu
için yaptığı taarruzlarda başarı elde edememiştir. 23 Aralık’ta General
Bergmann 10. Kolordu’nun Oltu Müfrezesi (kaynaklarda Narman müfrezesi olarak da
geçer) üzerindeki baskısının azaltmak için 11. Kolordu’ya taarruz etmiştir.
Ruslar 11. Kolordu’yu geri püskürterek, bir hayli miktarda da esir
almışlardır.[31] Ruslar bu taarruzlarına 25 Aralık’ta tamamıyla son vermişler
ve cephelerinden 70 kilometre gerisindeki Sarıkamış’a Türklerin taarruzunu
durdurmak için 11. Kolordu karşısından birliklerini ağır bir şekilde geri
çekmeye başlamışlar ve birliklerinin büyük kısmını parça parça Sarıkamış’a
göndermişlerdir. 10. Kolordu 24 Aralık’ta Oltu Şose’sine saptıktan sonra 9. ve
10. Kolordu ile iletişimi kopmuştu. 25 Aralık’ta Enver Paşa’nın Galip Paşa’ya
verdiği taarruz emrini, Galip Paşa Ruslara çok hafif surette baskı yaparak
uygulamıştı. 26 Aralık’ta 9. Kolordu Sarıkamış’a ulaştıktan sonra 9. ve 11.
Kolordular arası iletişim de kopmuştur. Bu yüzden kendi inisiyatifiyle hareket
eden Galip Paşa Ruslar karşısında hareketsiz kalma kararını sürdürmüştür.
26 Aralık gününde de 11. Kolordu taarruz etmek yerine keşif
ve tahkimat faaliyetleriyle meşgul olmuştur.
Rus Ordusu Başkumandanının Cepheye Yeni Kumandanlar
Göndermesi (23 Aralık 1914)[değiştir | kaynağı değiştir]
Rus Kafkas Ordusu Başkumandanı General Vorontsov Dashkov,
Enver Paşa’nın Erzurum’a geldiği ve 22-23 Aralık’ta Rusların General Istomin
kumandasındaki Oltu müfrezesinin Türkler tarafından şiddetli taarruzuyla
bozguna uğratıldığı haberini aldıktan sonra, Sarıkamış Grubunun geleceğini
tehlikeli görerek, yardımcısı General Myshlayeski ve kurmay başkanı General
Yudenich’i maiyetleriyle beraber 23 Aralık’ta sürat treniyle Rus ordusuna
göndermiş ve bu kurmaylar 24 Aralık’ta Mecingirt’te General Bergmann ile görüşmüşlerdir.
General Bergmann, General Istomin’e yapılan taarruzu önemsiz gördüğünü ve
kendisinin asıl Türk taarruzunun Rusların sol kanadına yönelik olacağını
düşündüğünü beyan etmiştir. General Yudenich ise doğru bir şekilde, Türklerin
Rusların sağ kanadını kuşatmaya başladıklarını ve 23 Aralık’ta 11. Kolordu’ya
karşı başlanan taarruzun durdurularak, Pasin ovasında evvelce yapılmış
tahkimata dayanılarak savunmaya geçilmesi ve hemen savunmasız bırakılmış
Sarıkamış’a ön cepheden takviye kuvvetleri yetiştirilmesinin gerektiğini
söylemiştir. General Myshlayevski, Başkumandan General Dashkov’un emrine
dayanarak General Bergmann’ı grup kumandanlığı görevinden almış ve onun yerine
kendisi Sarıkamış grup kumandanı olmuştur. General Bergmann’ı gene de 1.
Kafkasya Kolordusu kumandanı olarak bırakmıştır. General Yudenich’i de 2.
Türkistan Kolordu’sunun kumandanlığına getirmiştir. General Myshlayevski 24
Aralık 16.30’da[35] verdiği ilk verdiği emirde Yudenich’in Türkistan
Kolordusuna ve Bergmann’ın 1. Kafkasya Kolordusuna Köprüköy istikametinde
taarruz etme, General Istomin’e Kars’tan Merdenek’e (Göle) gelecek 3. Kafkasya
Avcı Tugayı ile karşısındaki Türk kuvvetlerine taarruz ederek Oltu’yu geri alma
ve 3 taburluk 18. Türkistan Avcı Alayı ile de Bardız’ı işgal ederek Sarıkamış’a
giden yolları kontrol etme emrini vermiştir. Bu emri vermesinden birkaç saat
sonra General Myshlayevski, 18. Türkistan Avcı Alayının Bardız’a ulaşamadan
güçlü Türk kuvvetlerinin Bardız’a savunan Rusların sınır bölüklerini geri
atarak Bardız’ı ele geçirdiği haberini almıştır Bu yüzden Myshlayevski Köprüköy
istikametindeki genel taarruz emrini hemen geri almıştır (Muratoff’un eserinde
emri geri alış tarihi 11.30 olarak verilmiştir. Yavuz Özdemir’in eserinde emrin
veriliş tarihi 24 Aralık 16:30 olarak söyleniyor) ve Yudenich’in görüşünü haklı
bularak, ön cepheden Mecingirt’e geri çekilmenin hazırlıklarına başlanması için
emir vermiştir. General Yudenich 24 Aralık saat 11’de Sarıkamış’tan 2.
Türkistan Kolordu’su kumanda etmek için ayrıldıktan sonra, yolda Karaurgan’daki
18. Türkistan Avcı Alayın bir taburunu ve 80. Kabardinski alayını (4 tabur)
Sarıkamış’a ve 18. Türkistan Avcı Alayına, 17. Türkistan Avcı Alayını da
ekleyerek Bardız’a gönderdi. Yudenich’in emriyle gönderilen bu kuvvetler
Sarıkamış’ı Türklere karşı başarıyla savunmuştur.
27 Aralık-6 Ocak Sarıkamış Muharebeleri
9. Kolordu 26 Aralık Akşamı Sarıkamış garnizonu 80.
Kabardinski Alayı (4 piyade taburu, her tabur bin piyade) ve Zaporojski Kazak
Alayı (6 süvari bölüğü) ile takviye edildiler. Bu takviye ile birlikte
Sarıkamış’a savunan Rus kuvveti zayıf topçuyla (6 top (Özdemir, s. 359))
desteklenen 10 bin askere çıkmıştı. Türk tarafında ise 26 Aralık taarruzu
durdurulduktan sonra ormanlara dağılan firari erlerin toplanmasına çalışılmış
ve sadece 26 Aralık ikindi vakti 28. Tümenin 83. ve 84. Alayları gelmişti. Bu
tümen de acele gece yürüyüşleriyle getirildiği için mevcudunun büyük bir
kısmını yolda kaybetmişti. Muharebeye girmemiş olmasına rağmen 29. ve 17.
Tümenler kadar kötü durumdaydı. Bu tümene 27 Aralık'ta 17. ve 29. Tümenlerle
Sarıkamış’a taarruz etmesi emredildi.
27 Aralık’ta taarruz eden Türk kuvvetlerinin mevcudu Türk
kaynaklarında geçmemektedir. Rus kaynakları ise Türkleri sürekli gerçek
mevcudunun çok üstünde tahmin etmiştir. Ruslar Türklerin Sarıkamıştaki toplam
kuvvetini (9. Kolordu ve 10. Kolordu’nun 30. ve 31. Tümenleri) 30-35 bin
asker[36] tahmin etmesine rağmen Türkler Sarıkamış çevresinde hiçbir zaman 10
binden fazla asker toplayamamıştı.
83. Alay kumandanı Ziya (Yergök) Bey muharebeye ulaşmadan
yolda uğranılan kayıpların büyük kısmının birlik kumandanların
tedbirsizliğinden mütevellit (doğan, ileri gelen) firar vakalarıyla
açıklamaktadır:
“Yüzbaşıların
bölüklerinin arkasında yürümeleri hem daha faydalı olmuş, hem de geri kalmaları
önlenmiştir. Yüzbaşılar bu durumu severek kabul ettiler. Talimnamelerde böyle
bir kayıt olup olmadığını hatırlamıyorum. Bu tedbirin faydasını Sarıkamış’a
vardığımızda anladım. Bardız’da kalan taburumuzun yerine 82’inci Alay’dan
katılan taburun mevcudu 500 erden 110 ere düştüğü halde bizim Alay’ın
taburlarının mevcudu 300’den fazlaydı.[37]
26 Aralık akşamı 83. Alaya Mecingirt yoluna hakim tepeleri
(çiftememeler tepesi) ele geçirmesi emredildi. Sarıkamış’taki tüm kuvvetlerini
17. ve 29. Tümenlerinin taarruzuna ayıran Ruslar Mecingirt yolunu tutmak için
bir birlik görevlendirmemişlerdi. 83. Alay bu sayede muharebe etmeden Mecingirt
yolunu ele geçirdi. Fakat 28. Tümen kumandanı Albay Ethem Bey 27 Aralık’taki
genel taarruza 83. Alayın da katılması için 27 Aralık sabahı 83. Alayı geri
çağırdı. Ziya Yergök Bey bu tepelerin önemini vurgulayarak, en azından sadece
110 eri kalmış olan 82. Alayın 2. Taburunun bu tepeleri savunmak için
bırakılmasını teklif etti. Ethem Bey bu teklifi kabul etti ve 83. Alayın 1.
Taburu taarruza geçti, 3. Taburu ormanlar içinde kaybolduğu için komutadan
çıktı ve taarruza geçemedi. Mecingirt yoluna hakim tepeleri tutmak için
bırakılan tabur da Rusların Mecingirt cihetinden getirdiği kuvvetler tarafından
27 Aralık akşamına doğru püskürtüldü. Böylece Mecingirt yolu Ruslara yeniden
açılmış oldu. Asıl 27 Aralık taarruzunda ise 17. Tümen cesurca yaptığı
hücumlarla arazi kazanamasa da, 29. Tümenin 87. Alayı Akşamüzeri Çerkezköyü’ne
girmeyi başardı. Düzensiz bir şekilde Çerkezköyü’ne dağılan erlerini kumanda
etmesi için birkaç gündür hasta olduğu için geride bulunan ve bugün iyileşerek
görevine dönen 87. Alay kumandanı Binbaşı Lütfullah Bey gönderildi. Lütfullah
Bey Çerkezköyü’ne ulaştığında Çerkezköyü’nü terk eden Rusların, Çerkezköyü’nü
karşı taarruzlarla kuşattığını ve durumun ümitsiz olduğunun gördü. Bunun
üzerine mukaddes alay sancağını kurtarmayı düşünerek, alay sancağını 29.
Tümenin karargahından Aziz Çavuş’a teslim ederek geri gönderdi. Aziz Çavuş düşman
ateşi altında köyden geri çıkarak Alay Sancağının Rusların eline düşmesinden
kurtardı. 83. Alayın bıraktığı taburun Mecingirt yolunu kaybetmesinden dolayı
9. Kolordu’nun yan ve gerileri tehlikeye düşmüş ve bu yüzden Ali İhsan Paşa 27
Aralık akşamı birliklere ileri hareketi durdurmalarını emretti. Ali İhsan Paşa
Enver Paşa’ya 10. Kolordu gelene kadar taarruzun durdurulmasını teklif ederek,
28 Aralık’ta taarruzun durdurulması iznini alabildi.
28 Aralık’ta Sarıkamış’a 155. Kubinski Alayı (4 tabur) ile
1. Plaston Tugayı (5 tabur) da geldi. Böylece Sarıkamış’taki Rus kuvveti 20
piyade taburu, bir süvari alayı, 34 top ve birçok makineli tüfeğe çıktı.
Muratoff Sarıkamış’ı savunan Rus kuvvetinin 13-14 bin askere çıktığını beyan
etmektedir. 80. ve 155. Alayların 8 bin, 1. Plaston Tugayının 3500 (?), Kazak
Süvari Alayının 700 ve bu birlikler yetişene kadar Sarıkamış’ı savunan Rus
birliklerinin 4 bin civarında olduğunu düşünürsek, 29 Aralık’ta Rus kuvvetleri
16-17 bin askerden oluştuğu sonucuna varırız. Aradaki 3 binlik fark muharebe
zayiatından kaynaklı olabilir. 26-27 taarruzlarında Sarıkamış’ta Ruslar ağır
zayiata uğramıştı. Açık siperlerde geceleyen birçok er de donmuştu. Bu yüzden
Türklerin 28 Aralık’ta taarruz etmeyi durdurmaları Rusları ferahlatmıştı. Fakat
Ruslar, Türklerin kendilerine nispetle çok daha fazla zayiata uğradıklarının
farkında değillerdi. Sarıkamış’ı ellerinde tutabilmiş olmayı büyük bir başarı
olarak görüyorlardı.
Enver Paşa 29 Aralık’taki taarruz emrinde kendi gözlemlerine
göre Rus bölüklerinin de 20 erden (bir bölük 250-300 asker olduğu düşünürse
Enver Paşa Rusların yüzde 90’dan daha fazla oranda zayiat verdiğini
düşünüyordu) fazla olmadığını ve Türklerin Ruslardan hem er hem de makineli
tüfek bakımından üstün olduğunu söyleyerek 29 Aralık’ta taarruz ederek
Sarıkamış’ın alınacağını beyan etmiştir. 9. Kolordu mevcudu 1000 er kadar
mevcuduyla ancak taarruz belirtileri gösterebildi. 10. Kolordu ise 600 askerle
Sarıkamış’a girmesine rağmen askerlerin kasabaya dağılması ve üstün Rus
kuvvetlerinin taarruzu sebebiyle Sarıkamış’tan geri çekilmek zorunda kaldı.
Sarıkamış’taki kışlaları ele geçirilen erler de kışlaları kuşatan Rus askerleri
tarafından 30 Aralık sabahı esir alındı.
29 Aralık’ta Enver Paşa’nın 9. Kolordu’nun taarruzlarını
sıklaştırması konusundaki talebine karşı Ali İhsan Paşa şu raporu sunmuştu:
“Şimdi 29. Tümen’in
yanına geldim. Son yürüyüşünden evvel bu tümenin genel mevcudu diğer tümenler
gibi 6500 civarında idi. Hâlen tümenin 300 piyade, 11 top ve sekiz ağır
makineli tüfekten ibarettir”.[38]
Ali İhsan Paşa 30 Aralık Akşamı, mevcudunun yüzde 90’ını ve
taarruz kabiliyetini tamamıyla kaybeden 9. Kolordu’ya sürekli taarruz emirleri
veren Enver Paşa’yı ikaz etmek ve 9. Kolordu’nun taarruz etmek yerine, en kısa
zamanda geri çekiliş yolunu bularak geriye kalan birliklerini imha ve esir
olmaktan kurtarmaya çalışmasını teklif eden şu raporu sunmuştur:
“9. Kolordu’nun ileri
hareketten iki gün mukaddemki (önceki) kuva-yı muharebesi (muharebe kuvveti)
21.000 [piyade] ve erzak ve cephane kolları vesaire hariç olarak esas kuvve-i
umumiyesi [genel kuvveti] 28.000 nefer idi. Cenahlara canipdar (yancı) olarak
ifraz ettiğimiz (vazifeye tayin ettiğimiz) 12 bölük Bardız’da 32. Fırka
tarafından tevkif edildi (durduruldu)… Bu sebeple Bardız’a muvasalatımızda
(varışımızda) kuvve-i umumiyemiz 18.000 nefere tenezzül etmişti (düşmüştü).
Ondan sonra gerek 17 Kanunuevvel (30 Aralık) akşamına kadar icra edilen
taarruzlar ve şiddetli mevsim, kolordunun kuvvetini (17. Fırka 110, 29. Fırka
190, 28. Fırka ve 86. Alay 700) ceman (toplam olarak) bin nefere tenzil eyledi
(indirdi). Nerede ne mikdar perakendemiz bulunduğuna dair esaslı malumat
alınamamıştır. Mamafih pek tabiî surette ümit olunabilir ki 9. Kolordu’nun
gerilerde köylere dağılmış olan perakendesini toplamak ve elyevm (bugün) 30.
Fırka [32. Fırka olması gerekiyor. Sanırım bir yazım hatası] ile birlikte
muharebe eden kıtaatından istifade etmek üzere on gün vakit bulsa 10.000
mevcuduna yükselebilmesi ağlebi ihtimaldir (yüksek ihtimaldir)… 40 cebel topundan
elyevm ancak 20 top iyi bir surette işleyebilmektedir. Ve bütün cephelerde 9.
Kolordu’nun kabiliyet-i taarruziyesi kalmadığı maruzdur… Şimdiye kadar
kendisine tevcih edilen vazaif-i harbiyeyi son derecede büyük bir fedakârlıkla
icra ederek azmi ve fedakârlığı neticesinde bu kadar büyük zayiata uğramış olan
9. Kolordu mevcut menabiinden (kaynaklarından) istifade edebilmek için 10-15
günlük bir fırsata malik olursa kendisini toplamasına pek büyük bir ümitler
mevcut olduğunu ayrıca arz ederim.”
Sarıkamış’taki Rus kumandanları, kasabadan ayrılmamayı ve
Sarıkamış’ı kuşatan Türk kuvvetlerini soğuk ve açlık ile yalnız bırakarak
kendiliğinden erimelerin beklenilmesi taraftarıydılar. Fakat General Bergmann
Türkleri Kars-Sarıkamış demiryolundan atmak ve bir daha demiryolunu kesmelerini
engellemek ve demiryolundan uzaklara atmak için Sarıkamış müfrezesine sürekli
taarruz etme emri vermiştir. General Bergmann Türkleri geri attıktan sonra tüm
orduyu Kars’a çekme düşüncesiydi. General Yudenich ise geri çekilmenin yanlış
bir karar olduğunu ve Sarıkamış’ın kuzeyindeki Turnagöl dağlarında, -25
derecede, günlerdir açık ordugahlarda geceleyerek soğukta eridiği düşünülen
Türkleri kuşatarak imha etmeye çalışılması gerektiğini düşünüyordu.
29 Aralık’ta 1. Plaston tugayıyla Sarıkamış’a ulaşan General
Przevalski, Sarıkamış garnizon kumandanlığını üzerine aldı ve General
Bergmann’ın emrine uyarak, Albay Bukretof’a emrindeki 13 taburdan (155. ve 80.
Alaylar 8 tabur ve 1. Plaston Tugayı 5 tabur) 6 taburu vererek onu Türklerin sol
kanadını kuşatmak üzere Bardız Geçidi’ne gönderdi. Ruslar Bardız Geçidi’ni bu
bölgedeki en stratejik nokta olarak görüyorlardı. Bu yüzden taarruzlarını
öncelikle bu noktaya tevcih etmişlerdir. Bardız Geçidi ele geçirildikten sonra
diğer cephelerde de taarruza geçilecekti. Albay Bukretof 29 ve 30 Aralık’ta
yaptığı taarruzlarda arazi zorluğu ve Türklerin inatçı mukavemeti karşısında
başarısız oldu ve taarruza devam etmek istemediği için 30 Aralık’ta görevinden
ayrıldı. Onun yerine geçen Albay Maslennikov da 31 Aralık’ta Bardız Geçidi’ni
ele geçirmeyi başaramadı.[39]
30 Aralık’ta Ruslar Mecingirt’ten 6 Havan topu getirerek
bunlarla Türk mevzilerini dövmeye başladılar. 27 Aralık’ta Çerkezköyü’nde
kuşatılan Türkleri 3 gündür uğraşmalarına rağmen, Türklerin şiddetli mukavemeti
ve köyün kuzeyindeki tepelerden diğer Türk birliklerinin ateşlerinden dolayı,
köydeki Türkleri esir alamamıştır. Havan toplarının ateşi köyün kuzeyindeki
tepeleri tutan Türk birliklerini geri püskürttü. Ruslar Kars’tan getirdikleri
tahrip kalıbını, (Rus askerlerinin sürünmek suretiyle ilerleyerek) en yakın
olan kulübenin damına yerleştirdiler ve bu kulübeyi havaya uçurdular. Kulübenin
içinde bulunan 300 Türk askerinin tamamı şehit olmuştur.
“Bu feci akibet diğer
Türk erlerini de etkilediğinden, 3 yüksek rütbeli subay, 7 subay, 1 doktor ile
300'den fazla er silahlarını teslim etmek zorunda kalmışlardır. Tahrip edilen
kulübede bir paşanın cesedi bulunmuş ise de, esirler bu zatın ismini
söylememişlerdir.” (Nikolski, s. 38).
Rus kaynaklarında esir alınan asker miktarı 300 olarak
söylenirken, Türk kaynaklarında bu miktar 20 askerdir. Sarıkamış Harekatında 2
Ocak’a kadar Ruslar tarafından esir alınan asker miktarının 3 bin ve tüm
harekat boyunca toplam 7 bin olduğu düşünülürse (bu esirlerin büyük kısmını
köylere dağılmış perakendeler oluşturuyordu), Rusların bu Çerkezköy olayında ve
diğer muharebelerde aldıkları esir miktarlarını abarttıkları ortaya çıkmaktadır
çünkü 11. Kolordu’dan neredeyse her gün 300-400 asker ve 9. Kolordu’dan 1
Ocak’ta 182, 2 Ocak’ta Bardız Geçidi ele geçirildiğinde 700 asker ve 10.
Kolordu’dan da bir o kadar asker esir aldıklarını iddia eden Rusların 2 Ocak’ta
bile 10 binden asker esir almış olmaları gerekirdi ama yukarıda bahsedildiği
gibi esir miktarı sadece 3 bindi.
31 Aralık günü geri çekiliş emri verilmesi beklenirken,
Enver Paşa’nın 9. ve 10. Kolordulara yeniden genel taarruz emri verilmesi
hayretle karşılandı. Bu bugünkü taarruzda 10. Kolordu düşmanın ilk hatlarına
kadar girebilmiş olsa da, arkadaki hatlardan açılan şiddetli makine tüfek
ateşlerden ve karşı taarruzlardan dolayı geri çekilmiş ve Sarıkamış’a yönelen
son taarruz da başarısızlıkla sonuçlandı.
1 Ocak’ta mevcudu büyük bir kısmı yaralı, elleri ayakları
donmuş ve yaralı olan 900 askerden oluşan 9. Kolordu, Rusların hem Bardız
Geçidi’ni savunan 28. Tümene hem de 29. ve 17. Tümenlerine yönelttikleri
taarruzlara mevcudu yarısına indi. 17. Tümen makineli tüfek bölüğü tüm erleri
ölene kadar düşmanla çarpıştı. Ancak geriden gönderilen 1 manga kadar asker
tarafından makineli tüfekler sırtlanarak geri aldırıldı. 10. Kolordu tarafından
gönderilen 200 er, 3 top ve 2 makineli tüfekten oluşan birliğin yetişmesi
sayesinde tehlikeli gidişatın önü alındı.
Enver Paşa’ya birkaç gündür, Ruslar tarafından sarılmış ve
imha edilmesi muhtemel olan 9. Kolordu’dan ayrılarak en azından Osmanlı
Devleti’nin Harbiye Nazırı’nın Ruslara esir düşmemesi gerektiği
sezdirilmekteydi. Enver Paşa askerlerle birlikte öleceğini söyleyerek bu
önerileri reddediyordu. En son Enver Paşa’nın çok itimat ettiği 9. Kolordu
kurmay başkanı Köprülülü Şerif İlden Bey Enver Paşa’ya 9. ve 10. Kolordu’lardan
artık bir başarı beklenemeyeceğini ve elde kalan son muharebe gücü olan 11.
Kolordu’yu kullanarak, 9. ve 10. Kolordu’ları kurtarabileceğini söyleyerek, 11.
Kolordu’ya ulaşmak için 9. Kolordu’yu terk etmesi gerektiğini beyan etti. Enver
Paşa bunun üzerine fazla kalmış olan, top, tüfek ve katarların (asker sayısının
nispetsiz azalmasından dolayı birçok silahı kullanacak er kalmamıştı) geriye
gönderilmesini fakat 9. Kolordu birliklerinin mevzilerinde beklemeleri emrini
vermiştir. Ali İhsan Paşa hemen bugün geri çekilmek istiyordu fakat Türklerin
geri çekildiğini gören Ruslar taarruz ederek Kolordu’nun geriye kalan enkazını
da tamamıyla imha edebilirlerdi. Rusları şiddetli taarruza geçmekten alıkoyan,
Türk kuvvetlerini olduğundan çok daha fazla zannetmeleriydi. Enver Paşa bunun
haricinde Alay sancaklarının düşman eline geçmemesi için Erzurum’a
gönderilmesini emretti. Sancakları götürmek için görevlendirilen subaylar,
sancakları bellerine sararak karanlıkta düşmanla tutulmuş tehlikeli yollardan
refakatlerine verilen erlerle birlikte hareket ettiler ve düşmana yakalanmadan
sancakları Erzurum’a ulaştırdılar.
Enver Paşa 2 Ocak sabah alacakaranlığında 10. Kolordu’nun
bulunduğu Divik’e hareket etmiştir. 10. Kolordu’yu da denetledikten sonra, 10.
Kolordu’nun durumunun 9. Kolordu’nun farklı olmadığını görmüş ve 3 Ocak’ta,
kendi kişisel gayretleri sonucunda toplanan 100 kadar askerle Rusların Divik’e
yapılan hücumları durdurulmuştur. 2 Ocak akşamı verdiği emirle 9. ve 10.
Kolordu’ları Sol Cenah Ordusu adıyla tek bir kumanda altında birleştirmiş ve
Hafız Hakkı Bey’i Tuğgeneralliğe terfi ederek Sol Cenah Ordusu kumandanı olarak
tayin etmiştir.
2 Ocak’ta er sayısı, Rusların devam eden taarruzları
sebebiyle 344 asker, 12 top ve 12 makineli tüfeğe inmiştir. Taarruzun ağırlığı
28. Tümen üzerine yöneltildiği için 30 Aralık’ta 700 askerden oluşan 28. Tümen
bugün 150 askere düşmüştü. Soğuğun şiddetinden dolayı, elde bulunan birçok top,
tüfek ve makineli tüfek donarak kullanılamaz hale gelmişti. Başlangıçta 58 top
ve 23 makineli tüfekten, sadece topların bir kısmı muharebede kaybedilmesine
rağmen, geriye sadece 12 top ve 12 top makineli tüfek kalmasının sebebi, top ve
makineli tüfeklerin donarak kullanılamaz hale gelmesi sebebiyledir. 2 Ocak
gecesi Kolordu mevcudu 104 er ve 106 subaya düştü.
Sarıkamış garnizonunu son olarak 154. Derbentski Alayı (39.
Tümene bağlı) ile takviye edildi. Bu takviye ile birlikte 2 Ocak’ta
Sarıkamış’ta savaşmaya uygun er sayısı 7 bin askere çıktı. Albay Bukretov’un 6
taburunda savaşa uygun er sayısı 800’e inmişti. 32. Tümen’in geri çekilmesinden
dolayı muharebeye ara veren Dovgirt müfrezesinden de 3 tabur alınarak
Bukretov’un müfrezesi takviye edilmiş ve ancak 3 Türkistan taburuyla birlikte 2
Ocak’ta Bardız Geçidini ele geçirebilmişti. Bardız yolunun 3 Türkistan
taburuyla kapatılmasından sonra, 9. Kolordu kuzey yönü hariç her yerden
sarılmış bulunuyordu.
3 Ocak günü 9. Kolordu için sakin geçti.
4 Ocak günü, 9. Kolordu inatçı bir direniş gösterdikten
sonra Ruslara esir düştü. Rusların eline 80 er ve 106 subay geçti. Bunların
arasında 9. Kolordu kumandanı Ali İhsan Paşa, kurmay başkanı ve tümen
kumandanları da vardı.
10. Kolordu
26 Aralık saat 15’te Bardız’a yetişen 32. Tümen, Albay
Dovgirt müfrezesi tarafından geri püskürtülen 82. Alayla birlikle birlikte,
kendisinden üstün olmayan Albay Dovgirt’in (Dovgirt müfrezesi başlangıçta 5
Türkistan taburundan ibaretti. Sonradan takviye alarak en fazla 11 tabura kadar
çıkmıştı) müfrezesine karşı taarruza geçmiş fakat Türkistan alaylarının
şiddetli mukavemetini kıramamıştır. 27 Aralık’ta çıkan kar fırtınasında 32.
Tümenin birlikleri dağılmış, 400 eri donarak şehit olmuştur. 30 Aralıkta Albay
Dovgirt süngü hücumuyla Bardız’a hakim tepeleri de ele geçirmiştir. 31
AralıK’ta Mevcudu 500 ere inen 32. Tümen yanındaki 82. Alayla birlikte Bardız’ı
bırakarak Norşin’e çekilmiştir. Böylece Sarıkamış önündeki 9. ve 10.
Kolordu’nun geri ile bağlantıları da tamamıyla kopmuştur. 28 Aralık’ta 250 Rus
askerini esir alan ve ufak tefek Rus kuvvetlerini bozguna uğratan 30. ve 31.
Tümeni en sonunda 29 Aralık sabahı Sarıkamış’ın doğu ve kuzeydoğusuna
ulaşmıştır. Bu 2 Tümenin toplam kuvveti 1800 tüfek, 8 sahra ve 16 dağ topa
inmişti. Sabah ve öğle yaptığı taarruzlarda başarılı olamayan 10. Kolordu,
perakende erlerini toplayarak mevcudunu 600 ere çıkartan 93. Alayıyla
Sarıkamış’a gece taarruzu icra etmiştir. General Nikolski bu taarruzu şu
şekilde anlatmaktadır:
“29 Aralık gecesi saat 22.00'ye doğru, karanlıktan istifade
ederek Ruslara görünmeden, sırtlar hattından aşağı inmek suretiyle demiryolunun
geçtiği vadide toplandılar ve toplu bir düzende istasyona, köprüye ve
Kartalyuvası dağına taarruz ettiler. Bu dağ; 3 ncü Koban Plaston Taburu
tarafından işgal edilmekteydi. Tabur; kendisinden çok üstün olan Türklere karşı
mukavemet edemiyerek oldukça fazla zayiata uğramış ve Sarıkamış'a çekilmiştir.
Türkler bu taburun arkasından kasabaya girmişler, kasabanın çevresini ve 156
nci Piyade Yelizavetpolski Alayı Hizmet Bölüğü'nün eski kışlalarını ele
geçirmişlerdir. Böylece, durum oldukça tehlikeli bir hal almıştı…
General Perjevalski, bu esnada 1 nci Plaston Tugayı'na
geçici olarak komuta etmekte olan kendi Kurmay Başkanı Albay Termen'in emrine 2
plaston bölüğü vermek suretiyle, Türkler tarafından kasaba girişinde yapılan
yarmayı durdurmakla görevlendirdi. Albay Termen komutasındaki bu bölüklerin
karşı taarruzu o kadar ani ve şiddetli oldu ki, bu dar bölgede açılmaya muvaffak
olamayan Türkler süngü hücumuna mukavemet edemeyerek geriye atıldılar. Türk
hücumu (taarruzu) bu suretle geriye püskürtülmüş oldu. Ancak; kışlalar
Türklerin elinde kalmıştı. Şafak vakti getirilmiş olan havanlar, Türkler
tarafından ele geçirilen bu kışlaları ateş altına aldığından binalara girmiş ve
birliklerinden ayrılmış olan bir Türk taburu bu etkili ateşin tesiriyle teslim
olmaya mecbur kalmıştı.”.[40]
29 Aralık’ta 9. Kolordu’nun kuvveti tamamıyla tükenmiş
olduğundan 29, 30 ve 31 Aralık taarruzlarını 10. Kolordu gerçekleştirmiştir. Bu
Kolordu’nun mevcudu da 3000 ere inmiş olduğu için bu taarruzlar da Ruslar
tarafından büyük zorluğa uğranılmadan püskürtülmüştür.
30 Aralık’ta Kars’tan 3 tabur daha 10. Kolordu’ya taarruz
etmesi için gönderilmiştir. 10. Kolordu bu taarruzları şu anlık
durdurabilmişti. 2 Ocak’ta 3. Kafkas Avcı Tugayı’nın 4 taburu, General
Voronov’un Kars’tan getirdiği 3 taburu ve Baratov müfrezesi (Kazak Süvari
tümeni ve 2. Plaston Tugayının 4 taburu) Novo-Selim’de (şimdiki Selim)
toplandı. Bu kuvvetlerin toplamı 11 piyade taburu ve 14 süvari bölüğüydü. 2.
Plaston Tugayı hala yürüyüş halinde olduğu için General Baratov genel taarruzu
3 Ocak’a ertelemiştir.
3 Ocak’ta 10. Kolordu’nun mevcudu 1000-1200 ere inmişti.
General Baratov kumandasında 11 piyade taburu ve 14 süvari bölüğünden oluşan
birlik, 3 Ocak’ta 10. Kolordu’ya doğru taarruzu başlamış fakat 10. Kolordu’nun
şiddetli mukavemeti yüzünden başarılı olamamıştı. Bu taarruza Sarıkamış
müfrezesi birlikleri de katılmıştı. Bu olaylar haricinde Ruslar 3 Ocak’ta
Sarıkamış’ta bulunan esirlerini, hasta ve yaralılarını askerlerinin gözetiminde
tahliye etmişlerdi. 12 bin kişiye ulaşan bu kalabalığı gören Hafız Hakkı Bey,
Rusların Sarıkamış’ı boşaltarak Kars’a çekildiklerini zannetmiştir. Bu yüzden
orduya 1 gün daha mevzilerinde kalmasını emretmiştir. 3 Ocak günü firari
erlerini toplayarak mevcudunu 2 bin askere çıkarmıştır. Hafız Hakkı Paşa birkaç
gün zaman bulunsa, hem 9. hem de 10. Kolordu’nun firari askerlerini toplayarak
10 bin askere çıkabileceğine inanıyordu. Fakat Ruslar bu zamanı 9. ve 10.
Kolordu’lara bırakmıyorlardı.
Enver Paşa 4 Ocak sabahı 10. Kolordu’yu terk ederek, öğleye
doğru 32. Tümenin elinde olan Bardız’a ulaştı. Ordu karargahı yol üzerinde 8-10
Kazak süvarisinin ateşine uğramış, Ordu karargahının karşı ateşiyle Kazak
süvarileri dağıtılmıştır. Bu ateş sonucunda Enver Paşa’nın kurmay başkanı
Bronsart Paşa kolundan, bir telgraf muhabere memuru ayağından yaralanmıştır.
Enver Paşa, esarete düştüğünden haberdar olmadığı 9. Kolordu’yu ve geri
çekilmekte olan 10. Kolordu’yu kurtarmak için 32. Tümene, 11. Kolordu ile birleşerek
Ruslara taarruz etmesini etmiştir. 32. Tümen 4 Ocak günü sis yüzünden taarruz
edememiştir, 32. Tümen kumandanı Albay Abdülkerim Bey yazdığı raporda
mevcudunun 4300 er olduğunu beyan etmiştir.[41] 31 Aralık’ta Abdülkerim Bey
Tümeninin mevcudunu, Enver Paşa’ya yazdığı raporda 500 er olarak beyan etmişti.
4 gün içerisinde firari erleri toplayarak, mevcudunu 8 katına çıkarması
Sarıkamış Harekatı’nda en çok zayiatı firarlardan dolayı verdiğini
göstermektedir. 5 Ocak’ta taarruzuna başlamıştı.
Hafız Hakkı Paşa 4 Ocak günü dünkü yanılgısının farkına
vararak, 9. ve 10. Kolordu’lara geri çekilme emri verdi. Hafız Hakkı Paşa’nın
keşfettirdiği tek yoldan, önce 10. Kolordu, ondan sonra 9. Kolordu çekilecekti.
Hafız Hakkı Paşa Ali İhsan Paşa ile görüşmek için 9. Kolordu’ya hareket
ettiğinde, Türk hatlarını yararak, 9. Kolordu karargahına ulaşan Rus birlikleri
(Yüzbaşı Vaşakidze kumandasındaki 154. Derbenski alayının 14. Bölüğüydü) 9.
Kolordu karargahını kurşun yağmuruna tuttular. Hafız Hakkı Paşa atına atlayarak,
Rusların elinden büyük bir maharet ve cesaretle kurtularak, 10. Kolordu’ya
ulaştı. Karargahta kalan 80 er ve 106 subay beyaz bayrak çekerek Ruslara teslim
oldu.
General Baratov’un müfrezesi haricinde, Sarıkamış’taki
kuvvetlerin taarruzuna da uğrayan 10. Kolordu sağ kanadı bozulsa da Ruslara
direnmeye başarmış ve 9. Kolordu’nun yaşadığı felakete uğramamıştı. Hafız Hakkı
Paşa 4-5 Ocak gecesi 10. Kolordu’yu geri çekmiş ve Rusların sürekli takibine
uğramasına rağmen ordunun tüm malzemesini de kurtararak 6 Ocak’ta Bardız’a
ulaşmıştı. 6 Ocak’ta 30. ve 31. Tümenler 2500 tüfek ve 16 toptan oluşuyordu.
32. Tümen de 1000-1200 (1500 asker) tüfeğe sahipti. 10. Kolordu’nun 26
Aralık’ta Allahu Ekber Dağlarına girmeden önce General Istomin karşısında
bıraktığı piyade alayı da 2000 askere inmişti.[42] Başlangıçta mevcudu 68 bin
olan 9. ve 10. Kolordu’lardan geriye sadece 10 bin askere bile ulaşmayan bu
kuvvet kalmıştı. 4 Ocak’ta firarilerini toplayarak mevcudunu 500 askerden
4300’e çıkartan 32. Tümenin taarruza geçtikten sonra sadece 2 günde mevcudu
1500 askere inmişti.
Stange Bey Müfrezesinin Hareketi
Aralığın başlangıcında Artvin’den karaya çıkartılan Stange
Bey müfrezesi bir piyade alayı (3 tabur: 3000 piyade) ve 3 obüsten
ibaretti.[43] Bu müfrezeye Sarıkamış Harekat başladığında Artvin-Oltu
arasındaki engebeli dağ yollarını aşarak, 10. Kolordu’ya katılması emri
verilmiştir. Stange Bey bu zorlu yolları aşamayarak, sadece Ardahan’a kadar
ulaşabilmiş ve 3 Plaston taburu (yaklaşık 2000 asker) tarafından savunulan şehri
27 Aralık’ta ele geçirmişti (Muratoff bu tarihi 25 Aralık olarak vermektedir).
Binbaşı Stange Bey, düzensiz bir şekilde çekilen Plaston taburlarını takip
etmeyerek büyük bir hata yaptı. Bu sırada General Istomin’in tugayı da 10.
Kolordu tarafından Merdenek’e sürülmüştü. Stange Bey ilerlemeye devam etseydi,
General Istomin (Oltu) müfrezesini, 10. Kolordu ile birlikte kuşatarak, 10.
Kolordu tarafından iyice hırpalanmış bu tugayın çöküşünü tamamlayabilirdi. 1
Ocak’ta General Kalitin kumadasındaki Sibirya Kazak tugayı, bozguna uğrayan
Plaston taburlarını topladıktan sonra, 18 süvari bölüğü, 3 piyade taburu, 8
sahra topu ve 6 atlı toptan oluşan bir kuvvete ulaştı. Buna ilave olarak, 3.
Kafkas Avcı Tugayı’nın 4 taburu (diğer 4 tabur 10. Kolordu’yu imha etmek üzere
Selim’e gönderilmişti) ile takviye edilen Istomin müfrezesi de 3 Ocak’ta
Ardahan’a karşı taarruza geçti. Stange bey bu üstün Rus kuvvetlerinin (15
piyade taburu ve 18 süvari bölüğü) taarruzu karşısında, fazla mukavemet
göstermeden geri Artvin’e doğru geri çekildi.
11. Kolordu
27 Aralık Galip Paşa daha önceki verdiği emirlerden çok
farklı olmayan özetle şu emri vermiştir:
“Düşman
Azap-Ardos-Zanzak-Sanamer-Gerek hattındadır. Kuvveti heniz anlaşılamamıştır.
Tümenler kuvvetli keşif kolları çıkarmak ve topçu ateşleri açmak suretiyle
düşmanın durumunu ve kuvvetini öğrenecektir. Bugün kıt’alar bulundukları hatta
kalarak mevzilerini berkiteceklerdir…” [44]
28 Aralık’ta Galip Paşa kolordusuna ihtiyatlı bir taarruz
emri vermiş ve 18. Tümen Rusları Zars’ın doğusunda mevzilerine geri çekilmek
zorunda bıraktırmıştır. 18. Tümen bu taarruzunda 117 er ve 12 subay şehit ve
497 er yaralı vermiştir. “34. Tümen de Ardos dağlarının sırtlarını ele geçirmiş
ancak, Zanzak mevziinde Rus direnişi ile karşılamış, kendisine destek vermesi
gereken 33. Tümen’den destek alamadığı gibi ağır kayıplar da vermiştir”.[45]
Rus ordusu bugün Horasan-Ardos doğusu- Zanzak-Gerek Yaylası hattına
çekilmiştir.[46]
29 Aralık’ta da Galip Paşa düşmanla teması kaybetmeyerek ele
geçirilen hatta beklenmesi emrini vermiştir.[47]
30 Aralık’ta 18. ve 34. Tümenlerin bulundukları hatta
beklemeleri ve sadece 33. Tümenin taarruza geçmesi emredilmiştir. 33. Tümen
bugünkü taarruzunda Sanamer’i ve İkinci Nizamiye Tümeni de (süvari) Tayhoca’yı
ele geçirmiştir. 11. Kolordu bugünkü taarruzda da kısaca, General Bergmann’ın
Kars’a geri çekilme kararında saplandığı için verdiği ricat emrinden sonra
Rusların Türklere bıraktığı mevzileri ele geçirmekten başka bir teşebbüse
geçmemiştir. Ruslar bugün Kabaktepe Dağ-Horumdağ-Kırdağ Toti köyü hattına
çekilmiştir.[48]
31 Aralık’ta General Yudenich, tüm orduyu geri çekmekle hala
ısrar eden General Bergmann’a Sarıkamış’taki kuvvetlerin başına geçmesini ve
çaresiz bir vaziyete düşmüş olan Türkleri imha etmesini tavsiye etmiştir.
General Yudenich ise karşısındaki 11. Kolordu’yu, elinde bulunan zayıf
kuvvetlerle durduracak ve bu sayede Türklerin Sarıkamış’ta sıkışmış olan
kuvvetlerine takviye göndererek kurtarmalarını engellemiş olacaktı. Bu yüzden
General Yudenich barış zamanında Ruslar tarafında Mecingirt-Karaurgan hattında
hazırlanmış mevzilere ordusunu çekmiş ve burada savunma yaparak 11. Kolordu’yu
daha ileri geçirmemeyi planlamıştı. General Yudenich’in müfrezesi, bu birlikten
taburlar alınarak Sarıkamış’a gönderildiği için 19 tabura düşmüştü (39. Tümenin
8 taburu, 79. Alayın iki taburu ve Türkistan Kolordu’sunun 9 taburu).
1 Ocak’ta Galip Paşa, Enver Paşa’nın 10. Kolordu’ya
göndermiş olduğu ve içerisinde 9. ve 10. Kolordu’ların Sarıkamış’ta, Kars’a
doğru çıkış yapmaya çalışan Rus kuvvetleriyle muharebeye tutuştuğu bilgisini
içeren emrine ulaşmıştır. 9. ve 10. Kolordu’ların Sarıkamış’ta muharebede
olduğu haberini alması, kendisini 1 Ocak’ta taarruzunu sıklaştırma kararını
almasına sebep olmuştur. Buna rağmen kısmi bir taarruz gerçekleştirme emri
vermiştir ve Ruslardan Aşağı Mecingirt- Altınbulak- Kötek hattı ele
geçirildikten sonra taarruzun durdurulmasını emretmiştir. Bu kısmi taarruzdan
bile endişeye kapılan General Yudenich General Çaplıgin’in (Paul Allen’in
bahsettiği Albay Dovgirt müfrezesi ile aynı birlik olsa gerek) müfrezesinden 2
taburu kendisine almıştır. General Bergmann da Sarıkamış’tan 2 taburu General
Yudenich’e göndermiştir. Sarıkamış garnizon kumandanı General Przevalski de bu
müfrezeden 3 taburu Bukretof’un müfrezesini takviye etmek için almıştı. Bu
yüzden General Çaplıgin’in müfrezesi 6 tabur ve 6 topa düşmüş ve kuvveti
zayıfladığı için Bardız’ı elinde tutamayacağını düşünerek köyü tahliye
etmiştir. 32. Tümen de bunu görerek boşaltılmış olan köyü geri ele geçirmiştir.
1 Ocak taarruzunda 11. Kolordu’nun 18. Tümeni 20-30 şehit ve
60-100 yaralı vermiştir. Diğer 2 tümenin kayıpları elimizdeki kaynaklarda
geçmemektedir fakat 11. Kolordu ciddi bir harekete geçmediği için verdiği
muharebe kayıpları çok az olmuştu.
1 Ocak’ta Altınbulak’ı kaybeden General Yudenich,
Altınbulak’taki mevzileri geri kalmak için karşı taarruza geçmiştir.
Altınbulak’ı geri alarak 2 topu da Türklerden ele geçirmiştir. General Yudenich
11. Kolordu’yu, 9. ve 10. Kolordu’larla birleşmesini engellemek için 2, 3, 4
Ocak’ta da 11. Kolordu’ya taarruzuna devam etmiştir. Galip Paşa’nın 9. ve 10.
Kolordu’nun Ruslar tarafından kuşatılarak imha edilmek üzere olduğu bir anda
Galip Paşa’nın harekatın başından sonuna kadar hareketsiz kalması büyük bir hata
olmuştur. 11. Kolordu olumsuz hava koşullarından, diğer Türk birlikleri gibi
etkileniyordu. Düşman karşısında sabit kalarak, Kolordu’sunun muharebeye
girişmeden erimesine sebep olmuş ve bunun sonucunda 4 Ocak’ta, Erzurum’dan 5
bin er takviye almasına rağmen mevcudu bir tümenin altına düşmüştü.
4 Ocak öğle vakti Bardız’a ulaştıktan sonra, Bardız’da çok
beklemeyerek Norşin’e hareket eden Enver Paşa, buradan 32. Tümen ve 11.
Kolordu’ya birlikte taarruz emri verse de Galip Paşa bu taarruz emrini
uygulamamıştır. 5 Ocak’ta Enver Paşa’ya gönderdiği raporda, Kolordu’sunun
uğradığı kayıpları gerekçe göstererek 2 gün daha süre istemiştir. 6 Ocak’ta
Enver Paşa’nın ısrarları sonucu taarruz başlamış ve Rus kuvvetleri biraz geri
atılmak haricinde bir başarı elde edilememiştir. Bugün Enver Paşa, Hafız Hakkı
Paşa’dan aldığı rapor ile 9. Kolordu’nun imha olduğunu ve 10. Kolordu’nun
artakalanlarının Bardız’da toplandığı haberini almıştır.
Rusların karşı taarruzuyla cephenin çökeceğinden korkan
Enver Paşa, 5 Ocak’ta Üsküdar’da bulunan 1. Ordu’ya bağlı 5. Kolordu’ya, 3.
Ordu’yu takviye etmesi için hızla Kafkasya’ya hareket etmesini emretmiştir. O
sırada 1. Ordu kumandanı olan Liman Von Sanders İstanbul’a yönelmesi muhtemel
bir İngiliz bir saldırısına karşı bu Kolordu’yu elde bulundurmak istemiş ve
Alman Elçiliğinin de yardımıyla 5. Kolordu’nun gönderilmesine mani olmayı
başarmıştı.[49]
“Son başarı ümidi de
bu şekilde sona erdiğinden ve Enver Paşa’nın da devamlı olarak İstanbul’dan
uzak kalmasına izin verilmediğinden beraberindeki kişilerle birlikte 9 Ocak'ta
orduyu terk etti ve İsmail Hakkı Bey’i [Hafız Hakkı Paşa] de, paşalığa terfi
ettirerek ordu komutanlığına tayin etti.[50] Süvari Tümeni kumandanı Yusuf
İzzet Bey de 10. Kolordu’nun başına getirildi.
10. Kolordu Ruslardan kurtulmuş olsa da, mevcudu 12 bin
askeri geçmeyen 3. Ordu tüm cephede Rusların taarruz ve takibine maruz
kalmıştır. Mevcudun azlığı ve askerlerin yorgunluğu sebebiyle, cephenin birçok
yerinde bozgunlar yaşanmış ve birçok miktarda esir bırakılmıştır. Oltu-Merdenek
yolunda bırakılan müfreze, 263. Alaya bağlı 2 tabur ve 1. Kafkas Süvari
Tümeniyle takviye edilen General Kalitin müfrezesi’nin (18 süvari bölüğü ve 3.
Plaston Tugayının 3 taburu) taarruzuna maruz kalmış, birkaç gün şiddetli
mukavemet gösterdikten sonra direnci kırılmış ve 23 Aralık’ta ele geçirilen
Oltu 3 hafta sonra 13 Ocak’ta gene Rusların eline geçmiştir. Merkezde de
Rusların şiddetli taarruzuna uğrayan 10. Kolordu Bardız’dan Narman’a, 11.
Kolordu da Azap’ın doğusuna çekilmiştir. 18 Ocak’tan Rus taarruzu durmuş ve
Nisan’a kadar cephede sükunet başlamıştır.
Kayıp ve Sonuçlar[değiştir | kaynağı değiştir]
Ruslar Sarıkamış yollarında donarak hayatını kaybeden
askerleri toplarken.
“Commandant
Larcher’in [Türkiye’de son olarak Büyük Harpte Türk Harbi adıyla Ötüken
Neşriyat tarafından yayımlanmıştır] yazdığı ve Türk kayıpları konusunda en çok
kullanılan Batı kaynağına göre kayıpların düzeyi 90.000 ölü ve 40.000 ila
50.000 esirdi”.[51] Öbür yandan bu konuda kapsamlı araştırmalar yapmış olan General
Fahri Belen kayıp miktarını 23.000 ölü, 10.000 hastanede ölen, 7000 esir ve
10.000 yaralından oluşmak üzere 50.000 olarak tahmin etmiştir. Savaşa 3.
Ordu’nun kurmay başkanı yardımcısı olarak katılan Yarbay Guze 30.000 ölü,
27.000 esir ve 11.000 ölü ve 3.500 esir olmak üzere 2 rakam vermektedir. Bunun
ikincisi olan 11.000 ölü ve 3.500 esir sayısını gerçeğe daha uygun olarak
bulmaktadır. Harekata 10. Kolordu kumandanı olarak katılan Hafız Hakkı Paşa ise
harekatta 30.000 şehit verildiğinin ve bu şehitlerin 10.000-15.000 kadarının
donma, hastalık ve yaralanmalarından oluştuğunu beyan etmektedir.[52] Bunun
haricinde önemli kısmı soğuğun şiddetinden dolayı bozulmuş olmak üzere 12 sahra
ve 50 dağ topu kaybedilmişti.[51] Ruslar ise kayıplarını 16 bin ölü ve yaralı,
12 bin hasta olarak beyan etmektedir.[53] Türklerin kaybı kağıt üzerinde toplam
90 bin mevcutlarına (depo taburları ve Erzurum garnizonundan gönderilen
takviyelerle bu sayı 100 binin üzerine çıkmıştı) oranla düşük olsa da firari ve
hasta oranlarının çok fazla olması sebebiyle, Ocak ayı boyunca Türk ordusunun
mevcudu 20 binin bile üstüne çıkamamıştı. Rusların şiddetli bir taarruzla 3.
Ordu’yu da mağlup ettikten sonra, kaynaklarının büyük kısmını taarruzu
desteklemek için kullanmış Erzurum Kalesi’ni de düşürerek Doğu Anadolu’da
ilerleyebilirlerdi. Rusların da ciddi zayiata uğraması ve Türklerin şiddetli
mukavemeti böyle bir harekata geçmelerine engel olmuştu. Ruslar muharebelerin
durmasından dolayı, ellerindeki 108 taburdan (8 taburdan oluşan Kafkas Avcı Tugayı’nın
teşkil edilmesinden sonra Rus Kafkas Ordusu mevcudu 100 taburdan 108 tabura
çıkmıştı) 34 taburu (1. ve 2. Plaston tugayları (12 tabur), 3. Kafkas Avcı
Tugayı (8) ve 20. Piyade Tümeni (14 tabur). Muratoff 43 tabur yazmış, sanırım
bir yazım hatası) Avrupa cephesini desteklemek için Kırım’a gönderdiler. Bundan
sonra kısa bir sürede yedek kuvvetlerinden 100.000 kadar insanı alarak, Kış
Seferinde mevcutları azalmış birliklerin mevcutlarını tamamladıkları gibi ek
olarak 17 tabur daha oluşturdular. Yaz ile Rus ordusunun mevcudu 130 bin
piyade, 35 bin süvari ve 340 topa ulaştı.[54] Türklerin elinde o sırada piyade
ve süvari toplam 52.351 asker ve 131 top vardı. Fakat yazın yapılan
muharebelerde Türkler Rusları mağlup etmişlerdi.[55]
Rusların çizdiği propaganda amaçlı bir resim.
Sarıkamış Harekatı’nın Türkiye’nin geleceği açısından bir
önemli sonucu da Yarbay Mustafa Kemal Bey’in (sonradan Mustafa Kemal Atatürk)
Çanakkale’nin savunulması için görevlendirilmiş 19. Tümen’e kumandan olarak
atanması olmuştur. 2. Balkan Savaşı’nda Şarköy Çıkartması ve Bolayır
Muharebesinde uğranılan başarısızlık, bu birliklerde çeşitli derecelerde
kumandanlık yapan Ali Fethi (Okyar) ve binbaşı Mustafa Kemal Bey ile Yarbay
Enver (Paşa) ve Ali İhsan Bey’i (Sabis) karşı karşıya getirmişti. Ali Fethi Bey
bu muharebeden 7 ay sonra kendi isteğiyle askerlik hizmetinden ayrıldı ve
ekimde Sofya Elçiliği’ne ve Mustafa Kemal Bey de Fethi Bey’in maiyetinde Sofya
Ataşeliğine tayin edildi. Böylece İttihat ve Terakki yönetimine muhalif grup
merkezden uzaklaştırılmış oluyordu. Mustafa Kemal Bey 1. Dünya Savaşı
başladıktan sonra birkaç defa aktif birlik kumandanlığı görevlerine getirilmek
istese de bu istekleri reddedilmişti. Sarıkamış mağlubiyetinden sonra 9 Ocak’ta
Kafkas cephesini tek eden Enver Paşa 10 Ocak’ta İstanbul’a çektiği telgrafla
Mustafa Kemal Bey’in 19. Tümen kumandanlığına tayin edilmesini emretmiştir.
Mustafa Kemal Bey Çanakkale Savaşı’nda gösterdiği üstün başarıları sayesindedir
ki İngiliz ve Fransızlar mağlup edilebilmiş ve Atatürk “Anafartalar Kahramanı”
olarak yurtiçinde ve yurtdışında şöhret bulmuştu. Bu şöhret sayesinde Atatürk
Kurtuluş Savaşı’nda halk ve devlet erkanı tarafından lider olarak
benimsenmiştir (Yusuf Hikmet Bayur’un beyanına göre Sarıkamış mağlubiyetinden dolayı
otoritesinin zayıflayacağını düşünen Enver Paşa, Mustafa Kemal Bey’in gönlünü
alarak, kendisine karşı bir darbe girişiminde Mustafa Kemal Bey’i kendisine
taraftar yapmayı amaçlamıştı[56]).
Savaştan sonra İstanbul'a dönen Enver Paşa uzun bir süre
Sarıkamış hakkında herhangi bir haber, bildiri, veya yayın yapılmasını
engelleyerek sansür uygulamış ve Osmanlı halkı savaşta olup bitenleri uzun
yıllar sonra öğrenebilmiştir.[kaynak belirtilmeli]
Yenilginin Sorumlusu
Yenilginin sorumlusu hâlen tartışılmaktadır. Enver Paşa'nın
Torunu Osman Mayatepek, Harekâtı şu şekilde değerlenmektedir:
"Şayet komutanlar Enver Paşa'nın emirlerini yerine
getirseydi Sarıkamış zaferle biterdi. 10. Kolordu Hafız Hakkı Bey komutasında
Bardız'a gitmesi gerekirken, Rus birliklerinin peşine takılıp Koşur
istikametine yöneldi (30. ve 31. Tümenler). Yalnız 32. Tümen Bardız'a ilerledi.
Bu hata Hafız Hakkı'nın, "zafer kazanma" ihtirası ile yolu 75
kilometre uzattığı yetmezmiş gibi, Allahuekber Dağlarını geçmeye mecbur kalmış;
fırtına ve tipiye yakalanıp çok büyük zayiat vermiştir ve zamanında Sarıkamış'a
intikal etmemiştir. 9. Kolordu ise 3. Ordu ile 24 Aralık'ta Bardız'da birleşir.
Cephe arasındaki Rus birliklerine taarruz etmek için Kötek yönüne gidip ve Rus
ihtiyat kuvvetleriyle taarruz edip Sarıkamış'a iltihak etmesi gerekiyordu.
Maalesef yine evdeki hesap çarşıya uymamıştır. Bu sapmanın başlıca sebebi Hafız
Hakkı Paşa'nın (10. Kolordu) 25 Aralık tarihinde Sarıkamış'ta olacağı varsayımı
tamamen ile Enver Paşa'nın 10. Kolordu yalnız kalmasın diye yönünü Kötek'ten,
Sarıkamış'a çevirmesi olmuştur. Netice olarak 10. Kolordu büyük zayiatla bitkin
bir şekilde ancak 29 Aralık'ta Sarıkamış'a gelebilmiştir."[57][58]
(ALINTIDIR- Emeği
geçenleri saygı ile ..)
Hiç yorum yok:
Yorum Kuralları
Yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret, küfür, aşağılayıcı, küçük düşürücü, pornografik,
ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici,
yorumların her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluğu yorumcuya aittir.
İsimsiz yazılan yorumlar bir saat içinde sistem tarafından otomatik olarak silinir.