M|E Medya Ermenek İNSAN HAKLARI KAVRAMI VE TÜRKİYE - Medya Ermenek Medya Ermenek
Facebookta Paylaş

İNSAN HAKLARI KAVRAMI VE TÜRKİYE

 


1.      İNSAN HAKLARININ TANIMI, KAPSAMI VE NİTELİKLERİ

İnsan Hakları, bireylerin salt insan olmaları nedeniyle, doğuştan itibaren sahip oldukları, dokunulamaz, devredilemez ve vazgeçilemez haklar olarak tanımlanır. Bu temel hak ve özgürlükler, günümüzde, ülkelerin iç hukuk sorunu olmaktan çıkmış, özünde genel ve evrensel bir anlam kazanmıştır.

Çağdaş medeniyetlerde, hukukcuların, felsefecilerin ve sosyal bilimcilerin büyük bir çoğunluğu, hangi bölge ve kültür çevresinden gelirse gelsin, her insanın doğuştan kazanılmış temel hak ve özgürlükleri bulunduğu konusunda birleşmektedirler.

Bireyler maddi ve manevi varlıklarını sınırsız olarak geliştirme kabiliyetine sahiptirler. Bu nedenle istekleri, ihtiyaçları ve hakları olacaktır. Bu haklar “insan ve hak “ ilişkisi ile anlam kazanır.Her hak bir ihtiyacın karşılığıdır. Hakları kullanabilmek için mutlaka özgürlüklere de sahip olmak gerekir. Hak ve özgürlüklere sahip olmak, bireye bir takım sorumluluklar da yükler. İnsan hakları kavramı, şiddeti, zarar vermeyi ve tahrip etmeyi dışlar.

Hak ve özgürlüklerin teminatı “ hukuk devleti “  tarafları ise “ vatandaş- devlet “ ikilisidir. İnsan hakları kavramı, özgürlükcü demokrasilerde siyasal tercihleri belirleyici bir rol oynar. Çağdaş devletler bu haklar karşısında kendilerini sorumlu ve bağlı sayarlar. İnsan haklarının listesi, zaman içinde kapsam olarak genişlemekte ve  yenileri eklenmektedir.

 

2.      İNSAN HAKLARI KAVRAMININ TARİHİ GELİŞİMİ

İnsan hakları kavramı, günümüzdeki anlamı ile, 2 nci Dünya Savaşı sonrası, Birleşmiş Milletler teşkilatının 1945 yılında kurulmasından sonra kullanılmıştır. Kökenleri ise, “ doğal hukuk ” görüşlerinin yaygın olduğu eski Yunan ve Roma düşüncesine kadar uzanır. Bu dönemlerde doğal hukuka ( ius naturale) uygun olmak koşulu ile, yurttaşlık haklarını aşan ve bütün kavimler için geçerli olan bazı evrensel haklar tanınmıştır. Bu haklar, devletin verdiği haklar değil, doğanın bütün insanlar için geçerli kıldığı kanunlar sayılmıştır. Bu dönemin sonunda, önceleri temel olan “ ödev “ yaklaşımından ” hak “ yaklaşımına doğru bir geçiş yaşanmıştır.

17 ve 18 nci yüzyıllarda hızlanan bilimsel ve düşünsel gelişmeler ve bilim adamlarının buluşları sonunda ulaşılan “ aydınlanma “ döneminde doğal hukuka ve evrensel bir düzene ihtiyaç duyulduğu savunulmuştur

Bu düşüncenin karşısında olanlar, doğal hukuk ve temel hakların, mutlak,değişmez ve sürekli olan niteliklerinin çelişkiler taşıdığını, gerçek dışı, metafizik olgular olduğunu ve toplumsal karışıklığa yol açabileceğini belirterek saldırıya geçmişlerdir.

Ankara Barosu Başkanlığı tarafından , 12-16 OCAK 2000 tarihlerinde düzenlenmiş olan “ Hukuk Kurultayı- 2000 “ oturumlarında, İnsan Hakları kavramının ilk defa İngiltere’de 1215 tarihli Magna Carta ile ortaya çıktığı vurgulanmıştır. Eski Yunan’da, Perikles demokrasinin unsurları olarak, yargıda eşitlik, kamu hizmetine girmede ve kürsüye çıkmada eşitlik gibi  haklarından söz etmiş olmasına rağmen, bunlar insan hakları niteliğinde haklar sayılmamaktadır. Magna Carta ile kralın vergi koyma yetkisi sınırlandırılmış ve bazı kararları meclisin onayını almadan yürürlüğe koyamıyacağı ilan edilmiştir.İngiliz vatandaşları için 1628 yılında yayınlanan  Haklar Talepnamesi ile de  “kanunsuz vergi olamaz ve insanlar kanunsuz olarak hapse atılamaz“ kuralları getirilmiştir. Bu gelişmeler olurken, 19 ncu Yüzyılda Alman idealizmi ve Avrupa ulusculuk akımının etkisiyle, bazı çevreler ve özellikle Marksistler tüm  hakların topluma ait olduğunu ileri sürmüşlerdir.

 

3.      İNSAN HAKLARI  KAVRAMININ İÇERİK OLARAK DEĞİŞİMİ

İnsan Hakları kavramı kapsamında yer alan haklar, geçmişten günümüze kadar başlıca 3 aşamada gelişerek benimsenmiştir.Bu aşamalar “ kuşak “ terimi ile şöyle açıklanmaktadır;

 

a)             Birinci Kuşak İnsan Hakları

Bu haklar, 17 ve18 nci yüzyıllarda İngiliz, Amerikan ve Fransız devrimlerinin getirdiği klasik hak ve özgürlükler olup,daha çok bireysel niteliktedirler. Başlıcaları, yasal eşitlik, kişi güvenliği,bireysel özgürlük, düşünce ve inanç özgürlüğü ile mülkiyet hakkıdır. Bu dönemde,kapitalizmin yükselişi yaşanmış,liberalizm ve bireysellik anlayışı devletin rolünü en düşük düzeye indirmek istemiştir.İnsan haklarının korunması için devletin pasif bir tutum takınarak bekcilik yapmasının yeterli olacağı görüşü savunulmuştur.

b)            İkinci Kuşak İnsan Hakları

19 uncu Yüzyılın ikinci yarısından itibaren “ sosyal eşitlik “ yaklaşımına yönelindi.İnsan hakları listesi genişleyerek “ sosyal haklar “ ve “ sosyal devlet kavramları doğdu. Bu dönemde listeye giren haklar genellikle ekenomik, sosyal ve kültürel nitelikli haklardır. 20 nci Yüzyılda yasalara, anayasalara ve uluslararası belgelere giren bu haklar, çalışma, adil ücret, sosyal güvenlik, sendika, grev, sağlık ve eğitim haklarıdır. Devletin niteliği de “sosyal devlet “ olarak değişiyordu.

c)             Üçüncü Kuşak İnsan Hakları

20 nci Yüzyılın ikinci yarısından itibaren benimsen yeni insan hakları, genellikle Üçüncü Dünya ülkelerinin taleplerini yansıtan haklardır. Bu haklar, ekonomik gelişme, kalkınma, doğal kaynaklardan faydalanma, barış, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama  gibi kollektif nitelikli haklardır.Dayanışma Hakları olarak da isimlendirilen bu haklar ulusal hukuk belgelerinden daha çok, uluslararası hukuk belgelerine konu olmuştur.

4.                        İNSAN HAKLARININ HUKUK DÜZENLERİNCE TANINMASI

a)             Ulusal Düzeyde Tanınma

İnsan Hakları ulusal hukuk düzenlerinde, hak bildirileri, anayasa metinleri ve başlangıç bölümleri biçiminde tanındı. İngiliz ve ABD Hak Bildirileri,1789 Fransız Yurtaş Hakları Bildirisi,1787 ABD Anayasası,klasik hakları tanıyan ilk önemli belgelerdir. Sosyal haklar ise,  1946 Fransız ve 1948 İtalyan anayasalarında yeraldı.

b)            Uluslararası Düzeyde Tanınma

İnsan haklarının uluslararası düzeyde tanınması ve güvencelere bağlanması, 20 nci Yüzyılda, özellikle 2 nci Dünya Savaşı sonrasında hızlanmıştır. Başlıca düzenlemeler şunlardır ;

1919  yılında kurulan Milletler Cemiyeti bu konuda etkili bir rol üstlenemedi.İnsancıl bir savaş hukukunun temellerini atmaya yöneldi.Sömürgeler,çalışma koşulları, kadın ve çocukların korunması alanlarında bazı ilkeler belirlendi.Uluslararası Çalışma Örgütü ( İLO ) bu konularda görevler üstlendi.

2 nci Dünya Savaşı sonrası faşizmin yenilmesi ve demokrasi cephesinin zaferi, insan hakları konusunda yeni yaklaşım ve açılımları da birlikte getirdi.Nurenberg Mahkemeleri , Nazi savaş suçlularını barışa karşı işlenen suçlar yanında, insanlığa karşı işlenen suçlardan da yargılamıştır.

Savaş sonrası, insan hakları alanında en kapsamlı ve evrensel boyutlu çalışma, 1945 yılında Birleşmiş Milletler’in  ( BM ) kurulması ile başlamıştır. Kuruluş anlaşması Temel Hak ve Özgürlükler ile Eşitlik ilkelerine özel bir önem vermiştir.

Birleşmiş Milletler teşkilatı içinde bu görevleri üstlenen organ İnsan Hakları Komisyonu’dur. Komisyon ülkelere temsilci ve araştırmacılar göndererek şikayetleri inceler, raporlar hazırlar ve kamuoyuna yayınlar.

BM Genel Kurulu’nda 10 Aralık 1948 tarihinde, temel sayılan bir belge olan ünlü İnsan Hakları Evrensel Bildirisi kabul edildi.Bildirinin hukuksal bir bağlayıcılığı olmamasına rağmen, ulusal ve uluslararası hukuk metinlerine hukuksal, psikolojik ve felsefi yönden etkileri oldu. Bu bildiride klasik haklar yanında sosyal ve kültürel haklar da ayrıntılı şekilde sayılmıştır.

BM İnsan Hakları Komisyonu tarafında hazırlanarak, 16 Aralık 1966 tarihinde kabul edilen Medeni ve Siyasal Haklar Uluslararası Anlaşması ile klasik ve siyasal haklar genişletilmiştir.Raporları inceleyecek olan İnsan Hakları Komitesi kurulmuş ve tartışmalı konularda “ dostca çözüm “ metodunun seçilmesi benimsenmiştir

BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen  Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Anlaşması genellikle sosyal hakları kapsıyordu. Bu metinde sendikal örgütlenme, ırk, renk, cinsiyet, dil, din ve inançlara dayalı ayırımlar yapılmaması konuları önemle vurgulanıyordu.

 

5.      İNSAN HAKLARI KONUSUNDA BÖLGESEL DÜZENLEMELER

 

a)             Avrupa’da Düzenlemeler

Avrupa Konseyi insan hakları alanında geniş kapsamlı çalışmalar yapan en önemli bölgesel organdır.Konsey tarafından hazırlanan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, 4 Kasım 1950 tarihinde kabul edilmiş ve ek protokollerle birlikte 3 Eylül 1953 tarihinde yürürlüğe girmiştir.1966 yılında ise daha çok sosyal haklara ağırlık veren Avrupa Sosyal Şartı ( Avrupa Sosyal Haklar Sözleşmesi ) yayınlanmıştır

Avrupa Konseyi bünyesinde insan haklarını güvence altına alma sorumluluğu Avrupa İnsan Hakları Komisyonu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (Divanı)’ne verilmiştir. Bu mahkemenin yapısı ve çalışması ayrıca incelenecektir.

b)            Amerika Kıtası’ndaki Düzenlemeler

Amerika Kıtasında da 1948 yılından itibaren uluslararası örgütler benzeri düzenlemeler oldu. Amerika Devletler Örgütü kuruldu. Amerika İnsan Hakları ve Ödevleri Bildirisi  yayınlandı. Ayrıca, Amerika Kıtası İnsan Hakları Mahkemesi kuruldu.

c)             Özel Örgütler

İnsan haklarının uluslararası alanda korunması için kurulan ve devletlerle bağlantısı olmayan gönüllü özel örgütler de önemli çalışmalar yapmaktadırlar. Uluslararası Af Örgütü (Londra), Uluslararası Hukuk Komisyonu (Cenevre), PEN ( şairler, denemeciler, romancılar – poets, essayists, novelists ) Kulüpleri, Uluslararası Kızılay ve Kızılhaç Örgütleri(Cenevre) sayılabilir.

Bunların en ünlüsü, 1961 yılında Londra’da kurulmuş olan Uluslararası Af Örgütü ( Amnesty International )’dür. Bu örgüt, şiddet uygulamamış ve şiddeti övmemiş oldukları halde, sadece düşünceleri ve inançları yüzünden hapse girmiş insanları, dini, dili, etnik kökeni, renk ve milliyetine  bakılmaksızın, serbest bıraktırmak için çaba göstermektedir. Örgütün bugüne kadar binlerce tutuklunun serbest bırakılmasını sağladığı bilinmektedir. Ölüm cezasının kaldırılması  ve işkencenin önlenmesi için  çalışmaktadır.İnsan hakları ihlalleri konusunda raporlar yayınlayan örgüte,  bu çalışmalarından  dolayı 1977 yılında Nobel Barış Ödülü verilmiştir.

d)            İnsan Hakları Alanında Düzenlenen Sözleşmelerin Ortak Hükümleri

Evrensel (uluslarüstü) belgelerden , Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nde  7 hak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde 4 hak ve Amerika İnsan Hakları Sözleşmesi’nde 12 hak “ mutlak - dokunulmaz hak “ olarak nitelendirilmektedir. Bu sözleşmelerde ortak olan 4 mutlak hakkın özüne hiçbir koşul ve gerekce ile dokunulamaz. Bunlar, yaşama hakkı, işkence yasağı, kölelik yasağı, suç ve cezada geriye yürüme yasağıdır. Bu gelişmeler, insanlığın ulusalüstü dokunulmaz haklar kategorisini oluşturmaya başladığını, bu hakların  genişleyerek ulusal devletleri bağlayıcı bir güce ulaşacağını göstermektedir. Bu sözleşmelerin uygulanmasını sağlamak için uluslararası mahkemeler kurulmuştur. Bunlara Uluslararası La Haye Adalet Divanı, Avrupa Birliği Adalet Divanı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Amerika İnsan Hakları Mahkemesi örnektirler. 

 

6.      TÜKİYE’DE  İLK İNSAN HAKLARI  DÜZENLEMELERİ

a)             Senedi İttifak

29 Eylül 1808 tarihinde, Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa , Rumeli ve Anadolu Ayanları’nın iştiraki ile imzalanan bir belgedir. İnsan hakları yönünden önemli bir görev üstlenmemiştir.Sadece, Osmanlı Padişahı’nın yetkilerine küçük sınırlamalar getirmiştir.

 

b)            Tanzimat Fermanı

            Gülhane Hattı Hümayunu olarak da bilinen ferman, 3 Kasım 1839 tarihinde Gülhane Köşkü bahcesinde halka okunmuştur.Devletin siyasal, toplumsal ve ekonomik alanlarda köklü düzenlemeler yapacağı ilan edilmiştir. Bu fermanda, insanlar için dünyada can, ırz ve namusdan daha kıymetli bir şey olmadığı vergi, askerlik, mülkiyet, yargılama, ve miras konularının çıkarılacak yasalarla yeniden düzenleneceği ve bu yasalardan herkesin faydalanacağı yer almıştır.

c)             Islahat Fermanı

1856 yılında yayınlanan bu ferman, padişahın yetkilerini sınırlaması, kişisel hakları öne çıkarması ve yabancılara tanınacak ayrıcalıklara yer vermesi ile bilinir.

d)            1876 Kanuni Esasisi

Bu belge bir ferman anayasası olup, mutlak monarşiden, meşruti monarşiye geçişi başlatmıştır.Başlıca hükümleri şunlardır:

·         Kişilerin dokunulamıyacak özgürlükleri vardır,

·         Din ve inanca bakılmaksızın kanun önünde eşitlik vardır,

·         Kanunsuz vergi ve benzeri para alınamaz,

·         İşkence ve eziyet kesinlikle yasaktır,

·         Eğitim ve basın serbesttir.

e)             Meşrutiyet Dönemi

Bu dönemde yapılan yasal değişikliklerle yeni hak ve özgürlükler tanınmıştır. Haberleşme hürriyeti bir örnektir.

f)              Cumhuriyet Dönemi

Cumhuriyetin ilanı insan hakları konusunda temel bir güvence niteliği taşımaktadır. Halkımız bu sayede teba (kulluk)  olmaktan çıkmış ve birey (kişi) olma niteliğine kavuşmuştur. İlk anayasamız olan, 1921 Anayasası ( Teşkilatı Esasiye Kanunu) insan hakları konusunda ayrıntılı esaslar taşımıyordu. Genç Türkiye Cumhuriyeti, çağdaş medeniyetler seviyesine yükselmek için genel bir çalışma başlatmıştı.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, 01 Mart 1922 günü, TBMM  Birinci Dönem,  3 üncü Yasama Yılı açış konuşmasında şöyle diyordu ; “ her devletin içinde bulunduğu sosyal yaşantısı ve uygarlık derecesine uygun bir hukuki mevzuatı vardır. Bizim milletimizin adalet düşüncesi ve anlayışı hiç bir uygar ulusun seviyesinden aşağı değildir. Bu nedenle, hukuki mevzuatımızın tüm uygar devletlerin kanuni mevzuatından eksik olması düşünülemez.”

1924 Anayasası bazı temel hak ve özgürlüklere yer vermiştir.Yasalar önünde eşitlik, kişi dokunulmazlığı, temel hak ve özgürlükler, din, vicdan ve düşünce özgürlüğü, işkence yasağı ve eğitimin serbest olduğu gibi haklar tanınmıştır. Bu düzenlemelerde sosyal haklar yer almadığı gibi, mevcut hak ve özgürlüklerin ihlaller karşısında güvenceler de getirilmemişti.

1961 Anayasası ile temel hak ve özgürlükler konusunda çağdaş devletler ve evrensel ölçütler seviyesinde bir düzenleme yapılmıştır. Anayasada devletin insan haklarına dayalı olduğu önemle vurgulanmıştır. Getirdiği başlıca yenilikler şunlardır:

§   Sosyal haklara geniş şekilde yer verildi,

§   Hak ve özgürlükler için güvenceler getirildi,

§   Yargı bağımsızlığı ilkesi vurgulandı,

§   İdarenin yargı denetimine tabi olduğu kabul edildi,

§   Anayasa Mahkemesi kuruldu.

 

7.      AVRUPA’DA İNSAN HAKLARININ EVRENSEL DÜZEYDE KORUNMASINA İLŞKİN DÜZENLEMELER

İnsan Hakları konusunda Avrupa’da yapılan en önemli çalışma, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı (AGİK) tarafından hazırlanan Nihai Senet belgesidir. Bu belge NATO ve Varşova Paktı üyesi devletler, bağlantısız ve tarafsız 33 Avrupa devleti, ABD ve Kanada tarafından, 01 Ağustos 1975 tarihinde Helsinki (Finlandiya)’de imzalanmıştır. Bu senet bir insan hakları metni olmayıp, asıl hedefi bloklararası yumuşama ve karşılıklı anlayışı geliştirmektir. Belgede insan hakları ve özgürlüklerinin korunması konusunda devletlere düşen görevler de yer almıştır.

1980’lerin sonunda, demokratikleşme süreci hızlanmış, SSCB’nin dağılması sonucu Doğu Bloku ülkeleri çoğulcu demokrasiye geçme ve Batı Avrupa ile bütünleşme gayretlerine girmişlerdir. Böylece, insan hakları kavramı bu bölgede ideolojik çatışma konusu olmaktan çıkmıştır.

1990 yılında yapılan AGİK zirvesinde imzalanan Paris Şartı ile Soğuk Savaş  Dönemi’nin sona erdiği resmen belgelendirilmiştir. Fakat, SSCB’nin dağılması ile ortaya çıkan bölgesel ( Çeçenistan, Ermenistan, Azarbeycan ve Gürcistan olayları )  çatışmalar, 1990 yılında  Küveyt’in Irak tarafından işgali ve Körfez Savaşı, Afganistan, Somali, Angola ve Orta Afrika olayları, 1992 sonrası Bosna-Hersek, Arnavutluk, Kosova ve  Sırbistan ‘ da yaşanan olaylar, Uzak Asya’da meydana gelen din ve mezhep çatışmaları göstermiştir ki, soğuk savaş dönemi sona erse de, dünyada ortaya çıkabilecek insan hakları ihlallerinin önlenmesi çok da kolay olmayacaktır.

 

 

8.      İNSAN HAKLARI VE TEMEL ÖZGÜRLÜKLERİ KORUMAYA DAİR AVRUPA  ( İHAS ) SÖZLEŞMESİ

    

a)             Sözleşmenin Amacı

Bu sözleşmenin amacı, BM Genel Kurulu tarafından, 10 Aralık 1948 tarihinde  ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirisi ve bu bildirinin beyan ettiği hakların her yerde tanınması ve fiilen uygulanmasını güvence altına almak şeklinde tanımlanmıştır.

b)            Şözleşmenin Hükümleri

§   İnsan haklarına saygı yükümlülüğü,

§   Yaşama hakkı,

§   İşkence yasağı,

§   Kölelik ve zorla çalıştırma yasağı,

§   Özgürlük ve güvenlik hakkı,

§   Adil yargılanma hakkı,

§   Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü,

§   Ayırımcılık yasağı,

§   İfade özgürlüğü,

§   Evlenme hakkı,

§   Hakların kötüye kullanılma yasağıdır.

c)              Sözleşmeye  Dair Önemli Protokoller,

§   Bir Nolu Protokol,

1954 yılında hazırlanmıştır. Türkiye bu protokolu imzalamıştır. Düzenlediği başlıca konular mülkiyet, eğitim ve şeçim haklarıdır.

§   Dört Nolu Protokol,

1968 yılında düzenlenmiş olup, Türkiye tarafından imzalanmıştır.Borç nedeniyle hapis, seyehat özgürlüğü ve sınırdışı etme yasağı konuları düzenlenmiştir.

§   Altı Nolu Protokol,

1985 yılında düzenlenmiş ve Türkiye tarafından imzalanmamıştır. Ölüm cezasının kaldırılması ve savaş sırasında ölüm konularını düzenler.

§   Yedi Nolu Protokol,

1985 yılında düzenlenmiştir.Türkiye protokolü imzalamıştır. Sınırdışı edilme, çifte yargılamama, eşlerarası eşitlik ve tazminat konularını düzenler.

 

 

 

 

 

9.      AVRUPA İNSAN HAKLARI ŞÖZLEŞMESİNDE YER ALAN ORGANLAR

 

a)             Bakanlar Komitesi,

Avrupa Konseyi üyesi devletlerin Dişişleri Bakanlarından oluşur.

b)            İnsan Hakları Mahkemesi,

Yargılama organıdır. Sözleşmeyi imzalayan devletlerin sayısı kadar yargıç görev    yapar. Her ülkeden bir yagıç seçilir.

c)             Genel Kurul,

Belirli süreler için kurulan dairelerden oluşur. 7 üyeli Daire’ler ve 17 üyeli Büyük Daire’den meydana gelir.

d)            Yazmanlık,

Yazı işlerini yürüten bir kısımdır.

 

10.   AVRUPA  İNSAN  HAKLARI ( AİHM )  MAHKEMESİ

 

Mahkeme Strasburg (Fransa)’da konuşludur. Sözleşmeye göre mahkemeye başvurabilecek olanlar şunlardır ;

§   Sözleşmeye taraf olan  devletler , bir başka taraf devlete karşı,

§   Hakları çiğnenen kişiler, taraf devletlere kaşı,

§   Hükümet dışı kuruluşlar (kamu gücü kullanmayan),

§   İnsan toplulukları (dernek, sendika,vakıf) taraf devlete karşı başvurabilirler.

Mahkemede Değerlendirme,

Mahkemenin önüne gelen sorun veya olay sadece Sözleşme’ye aykırılık açısından değerlendirilir. Sözleşme ve protokollerde yer almayan konularla ilgili şikayetler ve haklar incelemeye alınmaz.

Divana Başvurma,

Divana başvurabilmek için , öncelikle iç hukuk yollarının tüketilmiş olması gerekir. Şikayette sözleşmeye aykırılık ileri sürülmüş olmalıdır. Başvuru olaydan itibaren 6 ay içinde yapılmalıdır.

 

 

Başvurulan Taraf,

Aleyhine mahkemeye başvurulan devletin mutlaka sözleşmeyi onaylamış devlet olması gerekir. Sözleşmeci olmayan devlet aleyhine mahkemeye şikayette bulunulamaz.

 

11.   AİHM’DE  İZLENEN YARGILAMA  YÖNTEMİ

 

·         Gelen başvuru dilekcesi ilgili dairedeki İnceleme Yargcı’na verilir. Yargıç başvuruyu incelemeye değer bulmazsa, 3 kişilik komiteye götürür Bu komitenin vereceği red kararı kesindir.

·         Başvuru incelemeye değer bulunursa , 7 üyeli ilgili daire tarafından incelenir. Daire davanın özü hakkında karar verebilir.

·         Tarafların yazılı görüşleri alınır ve duruşma yapılır. Taraflara aralarında “dostca çözüm “ metodu önerilir. Netice alınamazsa hüküm verilir. Gerekli görülürse, Dava 17 üyeli Büyük Daire’ ye götürülür.

·         Taraflar dairenin kararına karşı 3 ay içinde  davayı Büyük Daire’ye götürebilirler. Büyük Daire’nin kararı kesindir. Kesinleşen kararlar yayınlanır. Bu kararlar uluslararası hukuk yönünden bağlayıcıdır.

 

12.   AİHM  KARARLARININ  MAHİYETİ

 

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Mahkemesi, özünde çağdaş toplum ve çoğulcu demokrasi yönetimlerini hedeflemiştir. Hedeflenen demokrasi, insan haklarına saygılı, çağdaş, ulusal hukukla birlikte, uluslararası hukuk ve demokrasi ilkelerini de gözeten bir demokrasidir. Bu demokrasinin 3 önemli özelliği şunlardır ;

·         Çoğulculuk ilkesi ön planda olacak,

·         Açıklık ilkesi benimsenecek,

·         Hoşgörü ilkesi yaygınlaştırılacaktır.

AİHM karalarının etkileri iç hukuk yönünden sınırlıdır. Kararların özellikleri şöyle özetlenebilir ;

·         Bu karalar davaya konu olay veya işlemin sözleşmeye aykırı olup, olmadığını tesbit eden kararlardır,

·         Kararların ulusal bir yargı kararını bozma veya iptal etme yetkisi yoktur,

·         İç hukukta kendiliğinden hüküm ifade etmezler, sonuç doğurmazlar,

·         İlgili devletler bu kararlar doğrultusunda ve sözleşme ile olan aykırılığı giderici önlemleri alırlar. AB üyesi ülkeler ve Türkiye ile ilgili davalar hakkında AİHM’ in vermiş olduğu karalardan örnekler EK- 1’de açıklanmıştır.

 

13.   TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI’NIN İNSAN HAKLARI KONUSUNDAKİ  DÜZENLEMELERİ

 

·         1982 Anayasası olarak isimlendirilen ve halen bazı değişikliklerle yürürlükte olan Anayasamız , devlet otoritesini güçlendirmek istemiş ve özgürlüklere bazı sınırlamalar getirmiştir. Başlangıç bölümü dahil, Temel Hak ve Özgürlükler şöyle düzenlenmiştir:

§   Temel Hak ve Özgürlükler

§   Temel hak ve özgürlüklerin niteliği , sınırlandırılması,

§   Kişi dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı,

§   Özel hayat ve konut dokunulmazlığı,

§   Haberleşme, seyahat ve yerleşme özgürlüğü,

§   Din ve vicdan özgürlüğü,

§   Bilim, sanat ve basın hürriyeti,

§   Toplantı ve mülkiyet haklarıdır.

·         Sosyal, Ekonomik Haklar ve Ödevler

§   Eğitim ve öğrenim hakkı,

§   Çalışma ve sözleşme hürriyeti,

§   Sendika kurma hakkı,

§   Sağlık, konut ve çevre kakkı,

§   Sosyal güvenlik haklarıdır.

·         Siyasi Haklar ve Ödevler

§   Vatandaşlık hakkı,

§   Seçme, seçilme ve siyasi faaliyet hakkı,

§   Kamu hizmetine girme hakkı,

§   Vatan hizmeti ödevi,

§   Vergi ödevi,

§   Dilekce hakkı tanınmıştır.

·         Anayasamızın Uluslararası Sözleşmeler Konusundaki Düzenlemesi

§   Uluslararası sözleşmeler kanun hükmünü kazanır,

§   Gerektiğinde iç hukuku değiştirebilirler,

§   Anayasaya aykırılıkları ileri sürülemez,

              Bu esaslar  doğrultusunda, Türkiye kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi’nin düzenlemeleri ve organlarının ilkeleri ve mahkeme kararlarına karşı kayıtsız kalamaz. Türkiye insan hakları kavramını baştan itibaren dikkate alan bir ülkedir. Bunun istisnası ise, onaylanmamış protokol hükümlerine uymak zorunda olunmamasıdır.

 

·         İnsan Hakları İhlal Raporları ve Türkiye

Batılı devletler, uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından belli aralıklarla yayımlanmakta olan İnsan Hakları İhlalleri Raporları’nda Türkiye’de yer almaktadır. Son raporların Türkiye bölümünde, birçok olumlu gelişmeye rağmen, ihlallerin devam ettiği belirtilmektedir.Halbuki, Türkiye’de son yıllarda aşağıdaki olumlu gelişmeler yaşanmıştır.

§   Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda (CMUK) önemli değişiklikler yapılmıştır,

§   Avrupa Birliği’ne giriş için geniş kapsamlı bir uyum çalışması başlatılmıştır,

§   Devlet görevlilerinin yargılanmasını zorlaştıran, Memurin Muhakemat Kanunu değiştirilmiştir,

§   İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanlğı kurulmuş ve sivil toplum örgütleri ile toplantılar düzenlenmiştir,

§   TBMM’de İnsan Hakları Komisyonu kurulmuş ve bu konularda araştırma yapılması sağlanmıştır,

§   Türk vatandaşlarına  AİHM’ne bireysel başvuru hakkı tanınmıştır,

Başbakanlığa bağlı bir İnsan Hakları Bakanlığı ve altında  İnsan Hakları İhlalleri İnceleme Heyeti kurulması için kanun tasarısı hazırlanarak meclise sevk edilmiştir.Bu heyetin görevleri şunlar olacaktır ;

§  İnsan hakları ile ilgili taraflararası temas ve koordinasyon sağlanması,

§  Yürürlükdeki mevzuatın uygulanmasının izlenmesi,

§  Mevzuata aykırı davranışların tesbit edilmesi,

§  İhlaller konusunda olabilecek başvuruların incelenerek sonuçlandırılmasıdır.

14.   CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU’NDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER

 

Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda, 1982 yılında 3842 sayılı kanunla yapılan değişiklikler, bize yöneltilen insan hakları ihlalleri konusundaki eleştirileri önlemeyi amaçlar.Bu değişikliklerle getirilen başlıca  yenilikler şunlardır ;

·         18 yaşından küçüklerin ifadesi avukat huzurunda alınır,

·         Hazırlık soruşturmasında gizlilik kaldırılmıştır,

·         Avukatlar her aşamada savunma görevi üstlenebilirler,

·         Kanunsuz delil ve ifadeler geçersizdir,

·         Sanığa susma hakkı tanınmıştır,

·         Sanık veya vekili dosyayı inceleyebilir,

·         Sağır ve dilsizler için avukat bulundurulması zorunludur,

·         Hazırlık soruşturmasında sanık ile avukat gizli görüşebilir,

·         Avukat sanık lehine olan delilleri toplayabilir.

 

15.   TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN SINIRLANDIRILMASI  SORUNU

                   

a)             Sınırlandırmanın Amacı ve Sınırları,

Toplumsal ihtiyaçlar, teknik gelişmeler, yeni buluşlar ve yaşanan hayat tarzlarına paralel olarak, Temel Hak ve Özgürlükler listesine her geçen gün yeni haklar eklenmektedir.Sınırlandırmada ölçütlerimiz ;

·        Yeni haklar diğerleri veya eski haklara zarar vermeyi hedeflemezler. Her hak için ortak ve geçerli olan evrensel kriterler, insan onuru ve kamusal yaşam zorunluluğunun gözetilmesidir.

·        Özgürlükler, kullanıldığı yer, zaman ve amacına göre farklı anlam ve sonuç yüklenirler. Farklı kültür ve dinlere mensup insanların çok farklı değerlendirmeleri ortaya çıkacaktır.

·        Bu haklar genellikle yönetim (idare) tarafından sınırlandırılmaktadır.Sınırlandırma  yasalarla yapılmalı ve hakkın özü gözetilmelidir,

·        Temel hak ve özgürlüklerin varlığı ile serbestliği genel kural olup, sınırlandırma kavramı istisnai sayılmalıdır.

 

b)             Sınırlandırmanın Evrensel Kriterleri ;

Sınırlandırma konusunda ölçütler bulmak ve uygulamak kolay değildir. Yinede aşağıdaki kriterler sayılabilir ;

·        Devletin gücü sınırsız değildir ve keyfi kullanılamaz,

·        Özgürlükler için en büyük tehlike iktidarın bir kişide toplanmasıdır,

·        Devlet hukukun üstünlüğünü benimsemelidir,

·        Özgürlükler sınırsız değildir. Kamu güvenliği nedeniyle sınırlandırılabilir,

·        Sınırlandırma zorunlu olduğunda ;

·        Demokratik toplum düzeninin gerekleri gözetilerek,

·        Açık ve mevcut bir tehlikenin varlığı halinde,

·        Tehlike ile orantılı bir şekilde ve amacı aşmayacak ölçüler içinde ancak kanunla sınırlandırılabilir.

c)             Ülkemizde Sınırlandırma Sorunu

Anayasamız devleti güçlendirmek düşüncesi ile hareket ederek, özgürlüklerin sınırlandırma alanlarını genişletmiştir. Bu özelliği ile çağdaş anayasalar ve sözleşmelerde yer alan ölçütlerin seviyesinden uzaklaştığı şeklinde eleştirilmektedir. 1982 Anayasası (mad. 13) özgürlüklerin ;

·        Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü,

·        Cumhuriyet ve egemenliğin korunması,

·        Kamu düzeni ve yararının korunması,

·        Genel asayişin korunması,

·        Genel ahlak ve sağlığın korunması gibi nedenlerle sınırlandırılabileceğini belirtir.

d)            Hakların Sınırlandırılması Konusunda Sonuç İlkeleri,

·        Hiçbir hak sınırsız değildir,

·        Haklara bazı sınırlamalar getirilmesi kaçınılmazdır,

·        Sınırlandırmalar esas değil, geçici durumlardır,

·        Sınırlandırmalarda evrensel ölçütler gözetilmelidir,

·        Amaçlar dışına çıkılmamalıdır,

·        Soyutd kavramlardan uzaklaşıp, gerçeklere dayanılmalıdır.

16.   İNSAN   HAKLARI    KONUSUNDA  GENEL  DEĞERLENDİRME                 

a)             Uluslararası Kuruluşların Değerlendirilmesi

    Bugün dünyamızda evrensel ve bölgesel bütünleşme hızla yaygınlaşmaktadır. Bölgesel bütünleşme Batı Avrupa’da gelişti. Birinci aşamada ekenomik ve teknolojik bütünleşme gerçekleşti. İkinci aşamada ise, siyasi bütünleşme hızlandırıldı. Kendisini Avrupa’nın bir parçası kabul eden Türkiye, AB’ne tam üyelik sürecinde önemli bir konuma geldi.

·        İnsan Hakları alanındaki uluslararası sözleşmeler, kuruluşların faaliyetleri ve yargılamalar konusunda, özellikle 3 ncü Dünya ülkelerinden kaynaklanan birtakım kuşkular ve eleştiriler vardır. Bu eleştiriler ;

§  Uluslararası kuruluşlar tarafsız davranamazlar,

§  Güçlü devletler diğer devletlerin iç işlerine karışabilirler,

§  AİHM yargıçları ülkelerinin politikalarından kopamazlar,

§  Yargılama ve değerlendirmelerde çifte standartlar görülebilir.

            Nitekim;Türkiye ile ilgili olayların değerlendirilmesi, ihlal raporları ve davaların karara bağlanması aşamalarında, devlet karşıtı yayın ve açıklamalardan çok etkilendikleri, davalarda hukuki olmayan gerekcelere dayanan kararlar alındğı, teröristler ve bölücüleri mağdur gösteme , ihlal söylemlerini her platformda bir tehdit aracı gibi kullanma eğiliminde oldukları şeklinde eleştiriler yapılmaktadır.

b)            Türkiye’deki Düzenlemelerin  Değerlendirilmesi,

Evrensel hukukun çok önemli bir parçası olan İnsan Hakları konusu ülkeler için geniş anlamlamlar ifade etmektedir. Hollanda başta olmak üzere, batılı ülkeler evrensel düzenlemeleri iç hukuk haline dönüştürmektedirler. İnsan Hakları konusu, Türkiye için de iç hukuk konusu olmaktan çıkmış ve bu konudaki eleştiriler giderilmeden Avrupa ile bütünleşmenin mümkün olmıyacağı anlaşılmıştır. Hukukun üstünlüğüne dayalı, insan haklarının evrensel ölçütlerini gözeten  “ANAYASAL DEVLET” olma çabalarımızın sonuçlandırılabilmesi için dikkate almamız gereken kriterler şunlardır ;

·        İnsan Hakları kapsamında yer alan Temel Hak ve Özgürlükler, dengeli bir kamu düzeni içinde var olabilir. Bu nedenle, devletimiz vatandaşlarımızın haklarını kullanabilecekleri ortamı hazırlamalıdır.

·        Temel Hak ve Özgürlükler, batılı ülkeler istediği için değil, kendi insanımız bu haklara layık olduğu için geliştirilmelidir.

·        İnsan hakları ihlalleri konusunda sıkı bir denetleme yapılmalı, suçlular yargı önüne çıkarılmalıdır. Ülkemizde insan haklarının en çok “ hazırlık soruşturması “ safhasında işkence olgusu ile ihlal edildiği dile getirilmektedir. Bu durum önlenmelidir.

·        Yöneticiler, hukukcular, güvenlik kuvvetleri, yargı mensupları ve aydınlar başta olmak üzere, tüm vatandaşlarımız geniş düşünmeli, yeni bir anlayış ve davranış değişikliğine hazırlanmalıdır.

·        Toplumda yaşanan çelişkiler iyi tahlil edilmeli ve bireylerin sürekli olarak diğerlerinin haklarını ihlal etmeleri önlenmelidir.

·        Hukukun kültürel bir olgu, bizi ilkellikten uygarlığa taşıyan bir bilim dalı olduğu unutulmamalıdır.

·        Devlet ve Millet olarak hedefimiz, çağdaş , demokratik ve hukuk devletinin tüm özelliklerini yaşamak olmalıdır.

·        Bağımsız yargı, kanun önünde eşitlik ve savunma haklarına herkesin ihtiyaç duyabileceği unutulmamalıdır.

·        Ülkemizdeki her kurum, kişi ve eylem yargı denetimine tabi olmalı, kimsenin suç işleme ayrıcalığı olmıyacağı bilinmelidir.

·        Kanun güvencesi ve yargı bağımsızlığı tam olmalıdır.

·        İdarenin yargı kararlarına uyması sağlanmalıdır.

·        Tüm taraflar için, “HAKLAR – YETKİLER“ ikilisi ile, “ÖDEVLER –SORUMLULUKLAR “ ikilisi arasında iyi bir denge kurulmalıdır.

c)             Türkiye’de Faaliyet Gösteren Sivil Toplum Örgütleri,

Türkiye’de faaliyet gösteren örgütlerin başında İnsan Hakları Derneği (İHD) gelmektedir. Ülkemizde İHD haricinde faaliyet gösteren birçok kültür ve yardımlaşma derneği, cemiyet ve vakıf mevcuttur. Bu sivil toplum örgütlerinin insan hakları konusundaki talep ve eleştirilerinin muhatabı genellikle devlettir. Talep ve eleştirilerin devletin politikasına katkıda bulunması ve yöneticilere yön vermesi gerekir. Fakat, bugüne kadar sivil örgütler devletin uygulamalarından şikayet eden, istemlerinin yasalara ve yaşama geçmesi konusunda devlet kuruluşları ile işbirliğine girmeyen bir çizgi izlemektedirler.Bu örgütlere yöneltilen elştiriler şunlardır ;

·        Sivil toplum örgütleri devletden kopuk, devletin üniter yapısı ve  milletin bölünmez bütünlüğüne yönelik faaliyetlere karşı kayıtsızdırlar.

·        Devlet organlarının uygulamalarını tamamen haksız, hukuk dışı ve kanunsuz olarak gösterme gayretindedirler.

·        Bölücü terör örgütlerinin eylemlerini ve teröristleri kınamaktan, eylemleri terör eylemi olarak nitelemekten kaçınmaktadırlar.

·        Terörden zarar gören, hayatını kaybeden veya sakat kalan devlet görevlileri ve sivil vatandaşlarımız konusunda duyarsız davranmaktadırlar.

·        Türkiye hakkında asılsız haberler yayınlamakta, yabancı devletlere ve kuruluşlara ülkemizi jurnal etmektedirler.

·        Bu olumsuz söylemlerin etkisinde kalan yabancılar, Türkiye aleyhinde tutum sergilemekte ve olumsuz raporlar hazırlamaktadırlar.

Bu örgütler ve destekcileri yayınlar, birçok faili meçhul cinayetin devlet tarafından işlendiği şeklinde propoganda yapmışlar, fakat son operasyonlar sonucu bu cinayetleri bilinen terör örgütünün işlediği görülmüştür.

d)            İnsan Hakları Derneği’nin Kuruluşu ve Faaliyetleri,

İnsan Hakları Derneği (İHD) 17 Temmuz 1986 tarihinde, 98 üye tarafından kurulmuştur. Dernek, bağımsız, hükümetdışı ve gönüllü bir insan hakları kuruluşu olarak tanımlanmıştır. Tüzüğüne göre, İHD’nin tek amacı, insan hakları ve özğürlükler konusunda çalışmalar yapmaktır.

Dernek çeşitli konularda panel, sempozyum ve kültürel haftalar düzenlemekte, broşür, bildiri, raporlar ve kitaplar yayınlamakta, değişik alanlarda ödüller dağıtmakta ve uluslararası muhtelif faaliyetlere iştirak etmektedir.

Türkiye çapında 56 şubesi ve 16000 üyesi vardır. Olağan toplantıları her yılın Ekim ayında yapılır. Genel Kurul tarafından iki yıl için Genel Merkez Yönetimi seçilir. Bu yönetim 24 kişiden oluşur. Bu kurul 11 kişilik Yürütme Kurulu belirler. Yürütme Kurulu kendi içinden Başkan, Başkan Yardımcısı, Genel Sekreter ve diğer görevlileri seçer. Ayrıca, coğrafi bölge temsilcileri de belirlenir.

İHD’nin faaliyetlerinde devlet kuruluşları ile yaşanmakta olan kopukluğun giderilmesi, insan hakları alanındaki eleştirilerin değerlendirilmesi konularında katkılar yapması ve terör eylemleri için kesin tavır almasının gerekliliği dile getirilmektedir. Yukarıda ayrıntıları verilen eleştirilerin çoğu İHD için yapılmaktadır. Derneğin faaliyetlerinde gözettiği ilan edilen prensipleri şunlardır ;

·        İnsan haklarının evrenselliği ve bölünmezliğini savunur,

·        Siyasal eğilim veya parti aygıtı değildir, bağımsızdır,

·        Dünyanın her yerinde ölüm cezası ve işkenceye karşıdır,

·        Adil yargılanma ve savunma hakkını savunur,

·        İfade özgürlüğünü koşulsuz ve sınırsız olarak savunur,

·        İnanç özgürlüğünü koşulsuz ve sınırsız olarak savunur.

 

17.   GÖRÜŞ  VE  ÖNERİLER

İnsan Hakları ihlali deyince, sadece bireylerin vücut bütünlüğüne zarar veren veya ölümlerine neden olan olayların anlaşılması terk edilmelidir. Eğitim, sağlık ve haberleşme engelleri, çevre kirliliği, mala ve cana karşı her türlü saldırı, günlük yaşantımızda karşılaşmakta olduğumuz hak kayıpları birer insan hakları ihlali sayılmalıdır.

Bireylerin insan hakları konusunda bilinçlendirilmesi, başkalarının haklarını ihlal,  aile içi kavga, okullarda dayak, işyeri, eğlence ve yaşam ortamlarında  şiddet uygulama alışkanlığından arındırılması gerekir.

Uluslararası ve ulusal sözleşmeler, kanunlar, örgütler, mahkemeler ve müeyyidelere rağmen, insan hakları ihlallerinin gelecekte de  devam edeceği  yaşanan son dünya olaylarından sonra kesinlik kazanmıştır.

Ülkemiz için ihtiyaç duyulan yasal düzenlemeler süratle tamamlanmalı ve yasalar herkes için  etkin olarak uygulanmalıdır. Bir yasanın en önemli özelliği, herkesin bu yasaya tabi olması, objektif olarak uygulanması ve uygulamanın denetlenmekte olmasıdır.

Çağdaş batı dünyasının evrensel değerlerine sahip bir toplum olma yolunda başlatılmış olan “ uyum - entegre “ çabalarına ülkemizdeki  tüm kurum , kuruluş ve fertlerin  elinden gelen katkıları yapması, düşünce, davranış ve yaşantısını bu değerler doğrultusunda düzenlemesi, çağdaş bir hukuk devleti olma hedefimizin gerçekleşmesini kolaylaştıracaktır.

Avukat Naci SÖZEN

 

YAZARLAR SAYFASINA ==>>>
Medya Ermenek Taşeli Edebiyat Güncesi yayınlanan makalelerin içeriği hakkında mali, hukuki, cezai, idari sorumluluğu makalesi yayınlanan yazara aittir.Yayınlanan makale karşılığında yazarlara telif ücreti ödenmez. Yazarlar bunu peşinen kabul etmiş sayılırlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Kuralları
Yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret, küfür, aşağılayıcı, küçük düşürücü, pornografik,
ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici,
yorumların her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluğu yorumcuya aittir.
İsimsiz yazılan yorumlar bir saat içinde sistem tarafından otomatik olarak silinir.

sanalbasin.com üyesidir
Düzenleme | Copyright © 2013-2023 | MedER |Medya Ermenek
BİZE ULAŞIN
ghs.google.com
ghs.google.com