1940’lı yıllarda Pınargözü
mahallesinin (Güneyyurt - Ermenek) üstünü kuşatan Yukarı Salıda bulunan Gölcük
adlı büyük düzlüğü mahallemiz çiftçileri ekerdi.
Gölcük, Burçak alanı, Şabbıların
düz, Tuzla ve Kızıl Çukur adlı düz alanlar 1980 yılına kadar ekim - dikime
devam etmiş, daha sonra orman el koymuştur.
Gölcükte mahallemizden Dekeler,
Tekavitler sülaleleriyle Kösamedi merhumun tarlaları vardı.
Efsane Tekaüt Goca, Ayı ve Tilki arasında
geçiyor.
Tekaüt Goca bir güz günü gölcükteki
tarlalarını öküzleriyle ekmeğe gider.
Tam ekmeyi bitirip öküzlerin
zevlelerini saldığında yanına kocaman bir ayı gelir ve seni yiyeceğim, der.
Tekaüt Goca da: ayı kardeş, beni
yemezsen sana yarın iyi bir ziyafet getiririm, deyince ayı tamam der ve Sırtlan
ininin altına doğru iner gider.
Bu arada tilki tekaüt Gocanın yanına
gelir. Tekaüt Goca durumu ona anlatınca tilki: ben seni ayıdan korurum, bunun
karşılığında da senden sekiz tavuk isterim der.
Tilki Gocaya: sen yarın buraya
gelince ayı seni görüp yanına sokulacaktır, işte ben o sırada Çarşak’ın başında olacağım, sizi beraber gördüğümde
kuyruğuma bir pelit dalı bağlayarak Gabardıca doğru koşacağım, gürültüyü ve
tozu duman içindeki ortamı görünce ayı, bunun ne olduğunu soracaktır. Sen de o
zaman: bizim muhtar bir hastalığa yakalanmış ayı kanından başka şifası yokmuş,
dersin diye tembihlemiş.
Akşam tekaüt Goca eve gelmiş,
kulakları az duyan Havva garıya durumu anlatmış ve sabah heybenin gözlerine
sekiz tane tavuk koymasını tembih etmiş.
Sabahleyin erkenden garı tavuğu tazı
anlayıp heybelerin iki gözüne dördercik tazı koymuş, o sırada av için tazı
tutmak meşhurmuş.
Tekaüt Goca gölcüğe varında daha eşeğin
denklerini indirmeden ayı peyda olmuş. Bunları da tilki Çarşağın başından görünce kuyruğuna bir pelit dalı bağlayıp aşağıya
doğru koşmaya başlamış.
Tozu dumana katan havayı gören ayı, “Tekaüt Gocaya bu nedir?” diye sormuş. O da; “Bizim
muhtar bir hastalığa yakalanmış, ayı kanından başka şifası yokmuş, ayı avcıları
olmalı.” demiş.
Bunu duyan ayı kuyruğunu kıstırıp
çalıların arasında kaybolmuş.
Tilki hemen gelmiş ve heybeyi
yoklamaya başlamış, Goca, “Dur ben indireyim.” demeye kalmadan heybelerden
fırlayan tazılar tilkiyi önlerine katmışlar ve Çarşağa
doğru ağmışlar. Tilkiyi Kavaklı’ya kadar kovmuşlar. Orada bir kovuğa gizlenerek
kendisini kurtarabilmiş.
Akşam ortalık sakinleşince Gölcüğe inen tilki, Tekaüt
Gocanın nesi varsa dağıtmış. Öfkesini sabandan, boyunduruktan çıkarmış. En sonunda çalının dibinde bastırılmış duran
içi su dolu testiyi görmüş. Tilki testiyi aldığı gibi deredeki Kepirli göbede
gelmiş. Söve söve testiyi boğmaya karar vermiş. Su testiye girdikçe lıkır lıkır
edermiş, tilki de “Boğul nesini ne yaptığımın malı.” der söylenirmiş. Testi tam
dolunca denge bozulmuş ve ağırlığa dayanamayan tilki göbede düşmüş ve oracıkta
boğulmuş.
Tekaüt Goca sabah Gölcüğe varınca testiyi yerinde bulmamış. Aç susuz
çiftini sürüp eve dönmüş. Garı ilk önce testi nerede diye sormuş. O vakitler testi
çok değerliymiş. Bir testiyi Kışlacık’tan buçuk kile buğday vererek alırlarmış.
Garı; “Ya
testiyi bulursun ya da şu bir kile buğdayı deredeki değirmende sırtında öğütür,
gelirsin.” demiş.
Goca, çaresiz sırtlamış bir çuval
buğdayı ve dereye kadar inmiş. “ Kepirli göbette
biraz dinleneyim diye durmuş, çimmeye başlamış. Gara batağa gidince ayağına
garip şeyler dolanmış, çok ağırmış, merak edip çekince boynunda testiyle
tilkiyi görmüş.
Testiyi aldığı gibi eve koşmuş,
garıya muştulamış ve testiyi teslim etmiş. Garı
da; “Al eşeği gayrı. Buğdayı onunla öğüt gel”
demiş.
(İlk Rivayet: Kemal Süzme ondan
nakleden: Mehmet Kızılca)
Mükremin KIZILCA
Hiç yorum yok:
Yorum Kuralları
Yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret, küfür, aşağılayıcı, küçük düşürücü, pornografik,
ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici,
yorumların her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluğu yorumcuya aittir.
İsimsiz yazılan yorumlar bir saat içinde sistem tarafından otomatik olarak silinir.