Ermenek
Efsaneleri adlı kitabımın baskı işlemleri devam ediyor. Bu kitapta Ermenek,
Başyayla ve Sarıveliler’den efsaneler yer aldı. Kitaba Emekli Öğretmen Rahmi
Yıldırım’ın tarafıma yazılı olarak ulaştırdığı bir efsane de yer alsın istiyordum.
Ancak kitabın tasarımı bitmiş olduğundan yayıncımız yeniden dizgi yapılmasını
uygun görmedi.
Diğer yandan
kitabın ilk belirlenen saha dışına çıkılması yani Gazipaşa’yı da kapsaması
uygun olmayacağı ifade edildi.
Gazipaşa ile
Ermenek-Sarıveliler’in sınır oluşturduğu Yund Dağı ile ilgili yer verdiğimiz adından
söz ettirecek yürekleri cızlatacak bir efsane okuyucular tarafından beğeni
toplayacağını umut etmekteyim.
Yund Dağının
güneyi Gazipaşa, kuzeyi Ermenek topraklarıdır. Güneyindeki efsanelerden de bizler
uzak değiliz. Aynı Toros Dağlarının veya Taşeli yöresinin çocuklarıyız.
Kültürel ilişkilerimiz sürüp gele gelmiştir.
Gazipaşa, Macar
köyünden Rahmi Hocamıza sosyal medya üzerinden aynı yörelere ait bir efsanenin
varlığını duyunca tekrar yazma ricasında bulundum. Sağ olsun yazdı da. Bana düşen
ise bu efsaneyi daha çok okuyucuyla buluşturmak kısmet olursa.
Bu efsanenin Antalya
ili, Gazipaşa ilçesi, Çığlık Köyü Yaylası, Yarıcakmuğar Yaylasında yaşandığı söylenmektedir.
Efsane ise şöyledir:
KANLI KARLIK EFSANESİ
“Yıllar yıllar önce
Çığlık Köyü, Yarıcakmuğar yaylasında bir yörük oğlu ile bir yörük kızı
birebirlerine sevdalanırlar. Sevda bu öbür yarısını bulmak ister. Zamanla bu
kız ve oğlan kuytu yerlerde buluşmaya başlarlar. Buluşmalarında birini yaylanın
kenarındaki kar deliğinde gerçekleştirirler.
Böyle kar deliklerine Ermenek
yöresinin dağlarında da görülür. Yörede ise kar deliği olarak değil de “Karlık,
obruk, kar obruğu” şeklinde söylerler.
Toros Dağları güzeldir ancak acımasızdır
da... Yarıcakmuğar yaylasında kar deliğinde buluşma sırasında kızın ayağı
kayadan kayar ve kar deliğine düşer.
Yörük oğlu ne kadar uğraştı ise de sevdiği
kızı kurtaramaz. Kız ölür, oğlan ise korkusundan bu olayı kimseye söyleyemez.
Kız eve dönmeyince kızın ailesi ve
köylüler elbirliği ile kızı ararlar ama nafile. Günlerce süren aramalardan hiçbir
netice çıkmaz.
Çevre köylere, yaylalardaki obalara,
çobanlara haberler salınır ama kızdan ne bir iz ne bir haber bulunmaz, alınmaz.
Güz gelmiştir. Yaylalardan güzlelere
göçler başlar.
Kızın ailesinin gözü arkada kalır,
lakin havalar soğuduğundan göçülmesi gerekir. Kızın ailesi yanar tutuşur ve
göçlerini yükletirler güzleleri olan Boğazsekisi’ne göçerler.
Güz biter, kış geçer, bahar gelir. Toros
Dağlarının zirvelerine doğru aşağıdan yukarıya doğru karı erimeye başlar. Eriyen
karların arasından önce kardelenler, çiğdemler ve laleler güzelliklerini
sergilerler. Ne var ki kızın evi kendi acılarından bu güzellikleri görmezler
bile.
Zirvelerde karların erimesi sürerken
sehildeki çeşmelerin suları çoğalır. Dereler coşar. İşte derelerin kar sularını
Akdeniz’e taşıdığı günlerden bir gün bakarlar ki kızın örgülü saçları sularla beraber
akıp gelmektedir.
Haber kısa zamanda köye yayılır.
O zaman anlarlar ki; Çığlık köyünün o
güzel kızı kar deliğine düşüp ölmüş. Dere kenarından çığlıklar yükselir. Kızın
iki saç örgüsü oradan alınır. Bir mezar kazılır. Kızın cenaze namazı kılınır ve
köyün mezarlığına dualar eşliğinde gömülür
O günden sonra Çığlık Köyünün Yarıcakmuğar
yaylasındaki o karlığa “KANLI KARLIK” derler. Çığlık köylüleri de o karlığa bir
daha gitmezler.”[1]
Olayın ikinci kahramanı yörük oğlu
ise “yaşadıkları olayı söyleyemediğinden ruhsal yıkıntı içinde vicdan azabından
canına kıydığı söylenir.”[2]
Durmuş Ali ÖZBEK
Düzenleyip Yayına Hazırlayan
Rahmi hocama teşekkürler. Yaylamizin bir güzel ama acıklı hikâyesini daha öğrenmiş olduk sayesinde.
YanıtlaSil