Yalancı peygamber Müseylemetü’l Kezzab bir gün kendisine
inananlarla otururken daha önce Müslümanlıktan dönen Talhatü'n Nemri 'ye sorar:
-Doğru söyle Muhammed’in durumu ve benim durumum nedir?
Talhatü'n Nemri :
-Allah’a yemin ederim ki Muhammed Allah’ın resulüdür, Allah
ona vahiy göndermektedir. Yine Allah’a yemin ederim ki sen yalancısın. Fakat
olsun, değil mi ki sen bizim kabiledensin, bizim kabilenin yalancı peygamberi
benim için Mudaroğullarının sahih peygamberinden daha sevgilidir, der.
Biz insanlar, dünyanın değişik coğrafyalarında farklı
cins, renk, etnik köken ve sosyo - ekonomik gerçekliklerin belirlediği şartlar
içinde yaşamaktayızdır. Her dünyevi gerçeklikte kendi içindeki farklılıklarla
anlamlı bir bütünlük oluşturmakta: Aile için kadın - erkek, toplum için sosyo-ekonomik
katmanlar (köylüler, işçiler ), insanlık için farklı etnik kökenlerden gelen toplumlar,
ırk olarak siyah ve beyaz ırk gibi.
Bu gerçekliklerden herhangi birinin esas alınması ve buna
uygun öğrenme yaşantılarıyla birlikte ötekileştirici / ayrıştırıcı bir zihin
inşa ediliyor.
1. Böylece bu farklılıkları bir arada tutan anlamsal bütünlük
kayboluyor ve zulme kapı aralanıyor. Tıpkı intihar gibi, katliam ve etnik
temizlikte, anlamın kaybolduğu zaman dilimlerinde ortaya çıkıyor.
Bütün gerçekliklerle ilgili ayrı ayrı örneklendirmeler yapmak
bu yazının amaç ve sınırlarını aşar. Ancak ötekileştirici bir zihniyetin nasıl zulüm
ürettiğini bir örnekle anlatmakta yarar var.
Sosyolojide biyometrik okulun temsilcilerinden İngiliz
doğa bilimcisi Francis Galton (1822-1911) 'a göre aşağı değerdeki kimseler ari
ırkın kurduğu modern medeniyetin gelişmesini tehdit ediyordu.
Avustralya sömürge parlamentosundan Vincent Lesina ise 'Beyaz adamın ilerlemesi için bütün bu siyahlar
kesinlikle yok edilmelidir.' diyordu.
2. Ünlü soykırım araştırmacısı ve tarihçi Ben Kiernan 'a
göre kıtanın İngilizler tarafından sömürgeleştirilmesinin başlangıç tarihi olan
1788 yılında 750.000 siyah derili yerli (aboriginal ) yaşamaktaydı. 1911'e gelindiğinde
bu sayı 31.000 ' e düşmüştü.
3. Bugünde Avrupa’nın üzerinde dolaşan ırkçılık hayaleti
yabancı düşmanlığı üretmekte değil midir?
Hâlbuki okyanus diplerindeki bir canlıdan uzayın
derinliklerindeki bir cisme, bireyden aileye,
aileden topluma, toplumdan bütün insanlığa kadar hiç bir varlık /
olgu / eylem hakikat karşısında anlamsız
değildir.
Hakikat, bütün dünyevi gerçekliklerin üzerinde, tek ve
değişmez olandır. İyiliği emredici, kötülükten sakındırıcıdır. Ötekileştirici değil
davet edici, ayrıştırıcı değil birleştiricidir.
Dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir insan hakikate
inandığında adil bir konumda yer almış olur. Ne var ki bu konuma uygun davranabilmesi
hakikati ne derecede içselleştirdiğiyle alakalıdır.
Peki, Talhatü'n Nemri günümüzde yaşasaydı adil biri
olabilir miydi?
Dipnotlar:
1) Karl Pribram ve Nico Spinelli'nin yaptıkları
deneylere göre beynin motor-çıktı sistemi girdi üzerinde bir etkiye sahiptir.
Yani beyin kendi girdisini seçer.(Robert E.Ornstein, Yeni Bir Psikoloji
2)Sefa
M.Yüksel, Soykırımlar Tarihi
3)a.g.e
Mustafa KENARLI
Hiç yorum yok:
Yorum Kuralları
Yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret, küfür, aşağılayıcı, küçük düşürücü, pornografik,
ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici,
yorumların her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluğu yorumcuya aittir.
İsimsiz yazılan yorumlar bir saat içinde sistem tarafından otomatik olarak silinir.