Şehre Gidiyoruz!
1991
yılı eğitim öğretim yılının sonlarında görev yaptığım köyün muhtarı İlçe Milli
Eğitim Müdürlüğüne çağrılır ve “Gelecek eğitim öğretim yılında okulunuz
taşımalı olarak ilçeye gelip gidecek. Çocukları biz taşıtacağız, sizden ücret
falan almayacağız.” derler ve bir belge imzalatılır.
Muhtar
yanıma geldi, durumu bana anlattı.
“Muhtar
sana köy kanunu falan sorup seni teftiş etmiyorum. Ancak köyde kaç öğrenci
olunca okul açılabileceğini, kaç öğrenciye düşünce okulun kapanabileceğini
sorsam ne dersin?” deyince hık sumak demeye başladı.
“Muhtar
bu köy şehre 40 km. şu karayolu üzerinde ne kadar kaza olduğunu benden daha iyi
bilirsin, sen nasıl imzaladın, başına silah mı dayadılar? Yolda kaza olsa Allah
korusun öğrencilerden ölen olsa, sen bu vebalden nasıl kurtulursun?” deyince
“Tüh!” dedi.
Gelecek
yıl Konya yöresinde artık taşımalı sistemin ilk öğretmenleri olacağımız
kesinleşmişti. İlçeye gittiğimde örnek taşımalı sisteme geçileceği, gideceğimiz
okul da belirtilerek tarafıma her şey söylendi.
Okulların
ilk açılış gününde okulumun önüne kamyondan bozma eski bir magurus otobüs çıktı geldi. 32 öğrencimle, müdür yetkili öğretmen olarak yanına vardım.
Şoförle konuştum, kendinin bu hat üzerinde görevlendirildiği taşıma işini
kendinin yapacağını belirtti. Köydeki okulum köy dışında olduğundan eşim ve 6
altı yaşındaki oğlumu ve engelli olan 2. Sınıf kızımla birlikte içeriye girdik.
Koltuklara oturduk ancak otobüsün içindeki gürültü dışarıdan çok fazla “eyvah”
dedim.
Köy
ile ilçe arası 40 km. toplam 5 yerleşim yerine uğrayarak 80 öğrenciyi kamyondan
bozma bu otobüse tıka basa doldurup 40 km’lik ilk yolculuğumuza çıktık.
Şoförün
yanında yüksekçe bir motor bloğu, motor bloğunun ardındaki koltukta eşimle
oturuyorum. Bir uçak gürültüsü edası içinde Krapınar'a doğru gidiyoruz. 32
kendi öğrencilerim, sonra öbür mezra ve köyler dolaşılarak tam 80 öğrenci
toplandı. Benden sonraki köyden bir öğretmen arkadaşım da otobüse bindi.
Arkadaşla tanıştık ama gürültü içinde bağırıcasına konuşuyoruz.
Otobüsün içi ana baba günü. Hadi kendi
öğrencilerim beni tanıyor, bakışımla sessizlik sağlanıyor, ya diğerleri? Daha
ilk gidişte bir günlük harcadığımız enerjiyi harcadık. İlçe merkezindeki eğitim
öğretim uygulayacağımız yeni okulumuza vardık. Otobüsten indik, öğrencilerle okul bahçesine ilerledik. Okulun öğretmenleri sınıflarının başında sıra olmuş,
öğrenciler ve öğretmenler bize bakıyorlar.
Komşu
köydeki okuldan gelen öğretmen arkadaşla birlikte bizde öğrencilerimizi sıraya
geçirdik. Derken bir otobüs daha geldi. Ondan da başlarındaki öğretmen ve
öğrendiler okul önünde sıraya geçerek toplandılar.
Konuşmalar
ve okulun açılış töreni icra edildikten sonra, önce şehir öğrencileri
sınıflarına alındı. Bizlere sıra geldiğinde ise önce 5. Sınıfları, sıra ile
4,3,2,1 ayrıştırdık. Ayrıştırılan her sınıf şehir öğrencilerinin sınıflarına
teker teker alındı.
Sıra
bana gelince 2.sınıflar verildiği belirtilerek köyden gelen tüm ikinci sınıflar
sınıfıma dolduruldu. Şehirden sınıfıma katılan bir öğrenci yoktu. Sınıfımdaki toplam 72 öğrencinin hepsi taşımalı sistemle köy ve mezralardan toplanmış öğrencilerdi.
Daha
ilk gün sınıfın içi ahır gibi kokuyor. Havalar soğuyuncaya kadar sınıf
pencerelerimizi hiç kapatmadık desem yalan olmaz.
Soğuk
günler başlayınca pencereleri yine sık sık açıyorduk. Öğrencilerim pis mi,
hayır. Yaşadıkları köy ve mezra ortamında hayvancılık yapıldığı için ahır ve
ağıldaki koku ister istemez giysilerine siniyor, sınıfa girdikleri zaman bu
koku etrafa yayılıyordu. Öğrencilerimin hepsi mi böyleydi; hayır, böyle değildi
tabi. Sınıfımızın ısınması soba ile.
72
öğrenciden çok az sayıda öğrenci okuma yazmayı biliyor.
Müdürle
oturup konuyu çözmek için fikir üretme yoluna gittik. Derken okul müdürü “Tüm sorumluluk
benim, bu öğrencilere birinci sınıf programını uygulayacaksın. Planını programını ona göre hazırla.” dedi.
“Müdür
Bey malum bu tür gerekçeler yazılı bir tutanak haline gerektirilir, bir tutanak tutup
imzalasanız.” dedim.
“Böyle
bir şey yapmayacağız. Sorumluluk bende.” dedi.
Birinci
dönem ikinci sınıf olan bu öğrencilere resmen birinci sınıf programını sıfırdan uygulamaya başladım. Kasım
ayında sınıfıma 2 müfettiş geldi, 72 kişilik sınıfa gördüler ve “Bu koku ne? Resmen keçi, koyun, inek kokuyor.” deyince açık pencereyi gösterdim.
Uyguladığım
yöntemi sorunca; öğrencilerin sadece kendi sınıfımdan getirdiğim beş öğrencinin
okuma yazma bildikleri (diğer öğrencilerim 1, 3,4,5.sınıflara dağılmıştı.)
diğerlerinin içinde okumaya geçmiş doğru dürüst öğrenci olmadığını, birinci
sınıf eğitim ve öğretimine devam ettiğimi söyledim.
İki müfettişten biri;
“Birinci sınıf programını uygulayamazsınız.” diye kızmaya başladılar. Kararı
okul müdürü ile birlikte aldığımızı, ikinci dönem, ikinci sınıf programına
geçeceğimizi belirttim.
“İkinci
dönem geldiğimizde bu şartlarda görürsek kesinlikle hakkında soruşturma
başlatacağız.” dedikten sonra çıkıp gittiler.
O
gün de aksi olacak ya okul müdürü okulda yoktu. Öğretmenler odasında yaptıkları
toplantıda da savunabildiğim kadarıyla kendimi savundum.
Müdür
gelince durumu anlattım. “Sen kendinden emin misin?” dedi. Elbet emin olduğumu
belirttim. “Yoluna devam et, sonrasına karışma sen. Onlar gelince benim
hakkımda soruşturma açmalarını isterim.” dedi.
Derken
2.sınıfları ikinci döneme okuryazar hale getirdim.
Müfettişler ikinci dönem okula geldiklerinde ilk benim sınıfıma grup halinde girdiler. Sınıfı incelediler ve şaşırdılar.
Aynı ilçenin merkez okullarında okuyanlardan da etkin bir sınıfla
karşılaştıklarını yüzüme söylediler.
Öğretmen
odasında müfettişlerin yaptığı toplantıda söz aldım. Birinci dönemde beni
azarladığını söyleyince, olgun bir tavırla; “Böyle bir sınıfla
karşılaşacağımızı sanmıyorduk. Şimdi sınıfı görünce yanıldığımızı anladık. Size
teşekkür ediyorum.” dedi.
O
dönemlerde bizlere verilen teftiş raporlarında rakamla sonuçlar yazılıyordu.
Rakamı yazmak istemiyorum ancak hak ettiğim şekildeydi.
Devam Edecek
Durmuş Ali ÖZBEK
Hiç yorum yok:
Yorum Kuralları
Yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret, küfür, aşağılayıcı, küçük düşürücü, pornografik,
ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici,
yorumların her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluğu yorumcuya aittir.
İsimsiz yazılan yorumlar bir saat içinde sistem tarafından otomatik olarak silinir.