Martin Luther( ö.1546), 1517'de Wittenberg'deki Kilisenin kapısına astığı 95 maddelik teziyle Reformasyon
denilen büyük bir dini hareket başlatmıştı.
Bu hareketi ayrıcalıklı kılan, İncil’in
ruhuna aykırı bulunan
Katolik doktrinine karşı ilk Hristiyanlığa dönmenin hedef alınmasıydı.
Böylece "...kişisel bir gönül dindarlığını yerleştirerek Kilisenin aracılığını,
dolayısıyla varlık nedenini ortadan kaldırmaya
çalışmıştır.Reformation'un getirdiği Renaissance havasına çok uygun olan bu
dinsel yaşantının bağımsızlığı ,'akıl dini 'yada 'doğal din 'denilen görüşte tam
olarak gerçekleşecektir. Bu din anlayışının kökü de ,Antik Çağın
bir felsefesinde ,Stoa çığırındadır.Aklı
bir" doğal ışık" diye anlayan bu felsefeye göre din ,tanrısal
istencin kendini bildirmesi olan vahiy
değil ,aklın bir ürünüdür."(Macit Gökberk,1979)
18.asır rasyonalistlerinden Denis
Diderot(ö.1784),Giambattista Vico(ö.1744) ve David Hume(ö.1776) insan zihninin başlangıçta daha saf ve doğal olduğunu
,insanın Tanrı fikrine ulaşmasınında bu sürece uygun bir gelişme gösterdiğini ileri
sürdüler.(Kürşat Demirci,1997)
19.asırda "Dinin kaynağını "bulmaya yönelik araştırmalar
,büyük ölçüde bu anlayış doğrultusunda şekillenir.Sonuçta kaynağın, Naturalizm
(Max Müller ,ö.1900 ), Animizm (Edward B.Taylor,ö.1917), Atalar Kültü (Herbert
Spencer,ö.1903),Totemizm(Emile Durkheim,ö.1917) ve Monoteizm(Wilhelm
Schmidt,ö.1954) olduğu şeklinde bir dizi okul ortaya çıkar.Bunlardan Monoteist
Okul dışındakiler çok tanrılılıktan tek tanrılılığa doğru bir geçiş olduğu
sonucuna ulaşırken Monoteist Okul bir tek Allah inancından çok tanrılı inanca
geçildiğini savunur.(Tanrı Fikrinin Kaynağı,1912) ."Başlangıç monotizması" diye bilinen bu teoriye göre , inanç ve davranışlar zaman
içinde dejenerasyona uğramıştır.(Kürşat Demirci,1985)Schımıdt'e göre her politeist dinde,diğer tanrılardan önde
gelen bir tek tanrı vardır.Aslında peygamberlerin vazettiği tek tanrı inancının insanlara
ve nesnelere tanrısal özellikler yüklenmesiyle bozulduğu
açıktır.
Politeizme
en yakın örneği
Cahiliye Araplarında görmek
mümkündür. Mekkeli Müşrikler Allah kelimesini "yeri göğü
yaratan " anlamında kullandılar. “Bazı eski Arap şiirlerinde
Allah ile beraber Lat ve Uzza'ya da
yemin edildikten sonra
"Allah en büyüktür. “denilir. (Mehmet Azimli,2015)
Athanasius'un Teslis doktrini M.S 325
İznik Konsili'nde Ortadoks Hristiyanlığın imanı olarak kabul edilir. İskenderiye'deki Üniteryen (tevhidçi) Hristiyanların
lideri Arius ve
iki Libyalı Piskopos bu doktrini reddederler.Daha sonra
Ariusçu inanca sahip İmparator
2.Konstantin (ö.361), inançlarını
sözlü olarak nakletmekte olan Pavlosçu
din adamlarını toplayarak bu nakillerin tek bir kitap olarak yazılı hale
gelmesini sağlar. (Samsatlı Pavlos ,
Tevhidçi Hristiyanlığın en önemli isimlerinden biridir.)Bu kitaba "Gerçeğin
Anahtarı -The Key of Truth"adını verirler.Sonraki asırlarda
bu kitabın bütün nüshaları imha edilmeye çalışılır. Ancak Frederic Conybeare adlı İngiliz
Profesör, Ermenistan'a yaptığı bir seyehat sırasında kitabın ilk el
yazmalarından birini bulur ve
yayınlar(1898).Bu kitap sayesinde erken dönem Tevhidi Hristiyanlık hakkında çok
değerli bilgilere ulaşmak mümkün hale
gelir.(Mehmet Emin Aydınbaş,2017) Yahudiliğin kutsal kitabı Ahd-i Atik(Eski
Ahit)'in birçok bölümünde "diğer tanrıların " varlığı ve gücü
açıkça kabul edilmekle birlikte en
güçlüsü Yahovadır.(Israel Shahak,2004 ).
Tek tanrı inancı tarih öncesi (M.Ö 4000'den
önce ) toplumlarında bulanıkta olsa görülebilmektedir. Berraklığın ilk olarak ortaya
çıktığı yer
Mısır'dır.""M.Ö 2000'lerde Mısır'da
en yüce tanrı olarak Amon-Re'ye
ibadet ediliyordu."(Demirci,1985)
Bir Mısır ilahisinde "Kendisini diğer tanrılardan saklayan Amon
tektir.Hiç kimse onu görebilmiş değildir ."ifadesi yer alır.Hz.Yusuf ile
Hz.Musa arasında bir döneme tekabül eden
(M.Ö 1369-1352) Aton adlı tevhidçi dine
ait bilgiler Tel-el Amarna''da bulunmuştur.Buradaki kaya mezarlarında tek tanrı
olan Aton için pek çok ilahi ve dualar kazınmıştır.(a.g.e)
İran'ın eski dini olan Zerdüştlük tek tanrılı
bir dindir.Tanrısı "bilge
Önder"anlamına gelen Ahura Mazda"dır.Kutsal kitaplarından
biri olan Desatir'de "Hiç kimse ona benzemez","O herşeye hayat
ve varlık verir","O yaratılmamıştır,sonlu değildir." gibi tevhid
ifadeleri vardır.Sahabe
İran'da bulunduğu süreçte,
Zerdüşti halka ehl-i kitaba davrandığı gibi
davranır.(A.H.Vıdyarthı-U.Ali,1994) Ayrıca
Zerdüştlüğün kutsal kitapları Zend
Avesta ve Desatir'de ,
aralarındaki farklılıklara rağmen, son peygamberin geleceğiyle ilgili Hz.Muhammed(s.a.v)'in hayatıyla
birebir ilişkilendirilebilecek haberler konusunda benzerlikler bulunur.
(a.g.e)
Kutsal
kitaplarda daha sonra gelecek
peygamberlerle ilgili haberlerin
olması kadim toplumlar için alışılageldik bir durumdu. Özellikle son peygamberle ilgili ayrıntılı haberlerin, hayatı bütün
tafsilatıyla bilinen Hz.Muhammed (s.a.v)
dışındaki bir peygamberle karşılaştırma
imkanı yoktur.
Tevhid
inancı asıl daha ötelerde, Hindistan ve Çin'de
çok daha açık olarak kendini
gösterir.(Demirci,1985) Hindistan'ın en eski
kutsal metni olan Rig -vedalarda (M.Ö1500) "Bilgeler tek varlığı başka başka adlandırırlar: Agni derler , Mithra derler , Veda
derler O'na " "O ki hayat vermektedir, kuvvet
vermektedir, gölgesi hem ölümdür hem hayattır. Kimdir bu tanrı? Kurbanlar
keselim şerefine..."Vedalarda
son peygamberle ilgili haberlerde de daha
bir açıklık vardır:
*O “narashansah “ ya da övülendir.
*O , barış prensi
ve muhacirdir , düşmanlarının
arasında bile emniyettedir.(Mantra , 1)
*O , dünyaların efendisi ,bütün beşerin en iyisi ve rehberidir. (Mantra 6 )
Rig-vedalarda “Pracapati
“ kelimesi , “baba
tanrı “ anlamında olmakla
birlikte , “baba “ Aramice’de büyük
,saygın demektir. “
Çin’de , Taoizmde , Tao ,” herşeyin başlangıcı ve yaratıcısıdır.” , “O ezelidir.
“ ,”her yerde vardır , bilinmez.”
Buda Gotama (M.Ö 563-483 )’nın:”Ulu Buda benim.
Fakat benden sonra
Metteya geliyor.” Sözündeki ‘
Metteya’ kelimesinin tam karşılığı
‘rahmet ‘ tir.Geleceği bildirilen
bir tek kişiyle ilgili bu kelimenin bir
çok doğu dilinde karşılığı vardır : Palicede ‘Metteyya ‘,Sanksritçede ‘Maitreya ‘, Burmacada ‘Aremideia ‘, Çincede
‘Maitaliye ‘, ‘Tibetçede ‘Maitreja ‘ ,
Japoncada ‘Miroku ‘. (a.g.e)
Batılı zihin,
maddi gerçekliğe dayalı bir hakikat
algısına sahiptir. Bu zihin için hakikat , mesela cisimlerin niçin yere düştüğünün
bilimsel açıklamasından
öteye geçmez..Bu yüzden
“Tevhid öğretisini anlamakta çok zorluk çekiyor
gibidirler. “(Rene Guenon, 1989)
Hakikat
ırmağı, çağlar boyunca farklı coğrafyalarda hep akıp durmuş. Hemde varacağı adresle
birlikte!
Kaynakça :
1) Felsefenin Evrimi, Prof.Dr. Macit Gökberk
2)Dinler
Tarihinin Meseleleri , Dr. Kürşat Demirci
3)Dinlerin Dejenerasyonu ,Dr. Kürşat Demirci
4)Cahiliyeyi Farklı Okumak ,Prof.Dr. Mehmet Azimli
5)Hristiyanlıkta Tevhitten Teslise, Mehmet Emin Aydınbaş
6)Yahudi Tarihi Yahudi Dini , Israel Shahak
7)Doğu Kutsal Metinlerinde Hz. Muhammed , A.H. Vırdyartyhı
-U.Ali
8)İslam Maneviyatı ve Taoculuğa Toplu Bakış ,Rene Guenon
Güzel yazı olmuş
YanıtlaSil