İstanbul’un kalabalık sabah trafiğinde, gri betonlar arasında ilerlerken, her şey sıradan görünüyordu. Ahmet, her zamanki gibi işine yetişmek için acele ediyordu. Radyoda eski bir türkü çalıyordu, o da türküyü mırıldanmaya başladı.
“(Ah) Sabah ile sabah ile
Kahve gelir tabak ile
Annen seni bana vermiş
Küçük yavrum nazar ile
İşte böyle
Her gün böyle
Hâlimiz böyle
Uy amman amman”
Bir yandan küçük termos bardaktaki kahvesini yudumlarken bir yandan da
arabanın göğsündeki telefonlukta takılı duran telefonuna bakmayı ihmal etmiyordu. Ama o gün, hayatında filmlerde gördüğü ama hiç yaşamadığı bir an onu bekliyordu.
Yol kenarında, eski bir otobüs durağının yanında küçük bir kalabalık toplanmıştı. Birkaç kadın, ellerini ovuşturarak birine yardım etmeye çalışıyorlardı.
Ahmet ilk başta dikkat etmedi. Şehrin telaşı içinde böyle sahneler yaygındı. Ama arabayı biraz ilerletince, göz ucuyla baktı. Ortada hamile bir kadın vardı, yüzü acıyla buruşmuş, elleri karnını tutuyordu. Sancıları o kadar şiddetliydi ki, ayakta zor duruyordu. Etrafındaki kadınlar onu teselli etmeye çalışıyorlardı, ama taksiler bir bir geçip gidiyordu, kimse durmuyordu.
Ahmet arabayı biraz daha ilerletti, ama vicdanı rahat bırakmadı. "Ne yapıyorsun sen?" diye mırıldandı kendi kendine. Dikiz aynasından geriye baktı ve kararını verdi.
Frenlere asıldı, geri vitese taktı ve kalabalığın yanına döndü. Camı indirip seslendi; "Hanımefendi, bir şey mi oldu? Hastaneye mi gitmeniz lazım?"
Kadın, adının Fatma olduğunu sonradan öğreneceği kadın, gözleri yaşlı bir şekilde başını salladı. "Doğum... Sancılarım başladı. Taksi bulamıyorum." Etrafındaki kadınlar da onayladı. "Allah rızası için yardım et abi, kadıncağız perişan." Ahmet bir an tereddüt etti. Arabasında bir yabancı, hem de hamile bir kadın... Ya bir şey olursa? Ama sonra düşündü: "Eğer ben yardım etmezsem, kim edecek?" Kapıyı açtı ve Fatma'yı arka koltuğa oturttu. "Hemen hastaneye gidelim.
Dayanın lütfen." Yola çıktılar. Trafik yoğundu, kornalar çalıyordu, ama Ahmet'in kalbi daha hızlı atıyordu. Fatma arkadan inliyordu, bağırıyordu. "Ah... Dayanamıyorum!" diyordu.
Ahmet aynadan bakıp teselli etmeye çalışıyordu. "Az kaldı hanımefendi, sakin olun. Hastane yakın." Ama sancılar şiddetleniyordu. Fatma birden haykırdı: "Geliyor... Bebek geliyor!"
Ahmet'in elleri direksiyonda buz kesti. "Ne? Burada mı?" Panikle sağa çekmeyi düşündü, ama trafik izin vermiyordu. Derin bir nefes aldı, aklına ilk yardım kursundan kalan bilgiler geldi. "Sakin ol, derin nefes al. Yardım çağıracağım." Ama vakit yoktu. Fatma'nın çığlığıyla birlikte, arabanın arka koltuğunda
bir bebek ağlaması duyuldu. Bir erkek bebek, minicik elleriyle
hayata merhaba diyordu.
Ahmet şok içinde durdu, ama Fatma
'Bir tane daha geliyor!' diye fısıldadı. İkizler...
Ahmet'in korkusu doruktaydı, 'Allah'ım, yardım et.' diye dua etti içinden. Arabayı yeniden sürdü, dörtlüler yanıyor, siren gibi korna çalarak hastaneye yöneldi.
Yol boyunca Fatma'ya su verdi, onu rahatlatmaya çalıştı.
Sonunda hastanenin acil kapısına vardılar. Birkaç hasta bakıcısı ve hemşireler koşarak geldi. Fatma'yı sedyeye aldılar.
Doğumhaneye doğru hızlı bir şekilde ilerlediler.
Dakikalar içinde ikinci bebeğin de doğduğu duyuruldu. “Sağlıklı bir erkek çocuğu
daha doğdu.”
Ahmet dışarıda bekledi, hâlâ elleri
titriyordu. Doktorlar doğumhaneden çıkınca gülümsediler. “Anne ve
bebekler gayet iyi. Senin sayende zamanında yetiştin.” dediler Ahmet’e.
Fatma'nın kocası geldi, Ahmet'e sarıldı: “Kardeşim, sen bir kahramansın. Allah senden razı olsun.” dedi. Gözleri sevinçten nemli
nemliydi.
O günden sonra Ahmet, her
sabah aynı yoldan geçerken o durağa bakıyordu. Hayatın ne kadar kırılgan olduğunu, bir anlık kararın nasıl mucizeler meydana getirebileceğini düşünüyordu. Ve bu olayı her hatırlayışında gözleri yaşararak
şükrediyordu: “Ey Rabbim, o gün
bana o gücü verdiğin için şükürler olsun.”
Belki de her birimiz, bir
yol kenarında bir mucizenin parçası olabiliriz.
Ahmet yaşanan mucizeden sonra, o sabah radyoda dinlediği Urfa türküsü dilinden düşmez oldu.
“(Ah)
Çay başında yâri gördüm
Yolun kenarına durdum
Nazlı yârim gelir diye
Bir çift
cevabını sordum
İşte böyle
Her gün
böyle
Hâlimiz
böyle
Uy amman amman”
20.12.2025
Konya
Durmuş Ali ÖZBEK
Eğitimci
Yazar
Kültür
Bakanlığı Halk Şairi






















































.gif)
Hiç yorum yok:
Yorum Kuralları
Yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret, küfür, aşağılayıcı, küçük düşürücü, pornografik,
ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici,
yorumların her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluğu yorumcuya aittir.
İsimsiz yazılan yorumlar bir saat içinde sistem tarafından otomatik olarak silinir.