‘Dedemin Karadutu’ yazı dizimin finaline
geldik. Finaller unutulmayacak bir şekilde noktalanması gerekir. Bende siz
saygı değer okurlarımın zevkle okuyacakları ve edebiyat dünyamızda adından söz
ettiren dillere destan bir aşk şiirleri sunarak noktalamak istiyorum.
Edebiyat dünyamızın ustalarından Sezai
Karakoç’un “Mono Roza”sı nasıl yüreğimizi hırpalar, içimize dokunursa, Abdürrahim
Karakoç 1960 yılında yazılmış olduğu Mihriban şiirleri de yüreğimizi
titretir.
Edebiyat dünyamızda bir
şiir daha vardır ki yasak ve aforoz edilmiş Mari’ye olan aşkı için Bedri
Rahmi Eyüboğlu’nun yazılmış olduğu dillere destan “Karadut” şiiridir.
Unutulmazlar
arasında yerini almış bir eser Karadut.
Eyüboğlu’nun,
halk edebiyatı ve şiirinin ögelerini kendine has bir üslupla harmanlayıp
edebiyat dünyamızda yer almasını sağladı. Severek
okuyacağınız ve unutulmaz şiirler kervanında yerini almış o aşk şiiri;
KARADUT
Karadutum, çatal
karam, çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem
Ağaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın a gülüm
Günahımsın, vebalimsin.
Dili mercan, dizi
mercan, dişi mercan
Yoluna bir can koyduğum
Gökte ararken yerde bulduğum
Karadutum, çatal karam, çingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın.
II
Sigara paketlerine
resmini çizdiğim
Körpe fidanlara adını yazdığım
Karam, karam
Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam
Sıla kokar, arzu tüter
Ilgıt ılgıt buram buram.
Ben beyzade, kişizade,
Her türlü dertten topyekün azade
Hani şu ekmeği elden suyu gölden.
Durup dururken
yorulan
Kibrit çöpü gibi kırılan
Yalnız sanat çıkmazlarında başını kaşıyan
Artık otlar göstermelik atlar gibi bedava yaşayan
Sen benim mihnet içinde yanmış kavrulmuşum.
N’etmiş, n’eylemiş, n’olmuşum
Cömert ırmaklar gibi gürül gürül
Bahtın karışmış bahtıma çok şükür.
Yunmuş, yıkanmış adam olmuşum.
Karam, karam
Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam
Sensiz bana canım dünya haram olsun.
Ardında kırık bir
aşk öyküsü taşıyan bu şiir, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun yasak aşkı Mari Gerekmezyan’a yazdığı satırlar. Esmer güzeli
sevgilisine ‘Karadutum, Çatal Karam, Çingenem’ diye seslenen Bedri Rahmi,
dillere düşen aşklarının geride kalan tarafıydı.
1949'da İstanbul
Güzel Sanatlar Akademisi-Heykel Bölümüne misafir öğrenci olarak gelen Mari
Gerekmezyan heykeltıraştı. O dönemde akademide asistanlık yapan ünlü ressam ve
yazar Bedri Rahmi Eyüboğlu ile tanıştı.
Birbirlerine delice tutulan iki aşık, sanatla ördükleri sevdalarını
birbirlerine lanse etmekten çekinmediler.
Mari sevdiği
adamın büstünü yaparken, sevdiği adam ise bu aşka şiirleri ve tablolarıyla
karşılık veriyordu. Tüm İstanbul bu aşktan haberdar olurken, Bedri Rahmi’nin
evli olduğu eşi Eren hanımda sessiz kalarak kocasının ona dönmesini bekliyordu.
Bedri Rahmi, Mari ile tanışmadan çok kısa bir süre önce eşi Eren Hanımdan bir
oğlu olmuştu.
Ermeni asıllı olan
Mari, ailesi ve toplumdan bu aşk uğruna dışlanıp aforoz edilirken, her zorluğa
göğüs gererek günler ve aylarca sevdiği adamın yanında olmayı sürdürüyordu.
Kaşı kara, gözü
kara Mari’nin ne yazık ki bahtı da karaydı. Depdebeli aşklarını hiç hesapta
olmayan bir felaket sonlandıracak, ayrılmalarına sebep olacaktı.
Mari tüberkülozdu,
iyileşmesini sağlayacak olan antibiyotik dönemin şartları yüzünden temin
edilemiyordu. Yıl 1947'ydı dünya savaşı sonrası ilaç fiyatları çok yüksekti.
Bedri Rahmi tablolarını yüksek fiyatlara satarak sevdiği kadını Mari’yi
yaşatmak için uğraşıyor, ölüme direnmesini istiyordu. Ne yazık ki çabaları boşa
giden ressamın karadutu, Mari Gerekmezyan aynı yıl içinde İstanbul Alman
Hastanesinde gözlerini hayata yumdu.
Acı kaybını
kaldıramayan Bedri Rahmi sanattan uzaklaşırken kendisini alkole ve kadehlere
verdi. Onu bu sarsılmaz acıdan kurtaran ise eşi Eren Hanım oldu. Dağıttıklarını
toparlayan, yeniden yaşama tutunması için uğraşan Eren Hanım sonunda Bedri
Rahmi’ye sirayet eden yastan kurtarabilmişti.
Yıllar sonra
1949'da İstanbul Büyük Kulüpte toplanan insanlar tarafından şiir okuması
istenen Bedri Rahmi, yanında eşi olmasına rağmen Karadut’u okudu. Gözlerinden
yaşlar akarken, sesi titrerken okuduğu bu şiiri dinleyenlerin hepsi şiirin kime
yazıldığını biliyordu.
Eren Eyüboğlu’da biliyordu. Ve sessizce kocasının o kadın için akan gözyaşlarına, safi
aşk dolu sözlerine katlanıyordu. O gecenin devamında bir süreliğine Paris’e
yaşamaya giden Eren Hanım, eşine mektup yazarken şu satırları kaleme almıştı.
‘Canuşkam,
Kulüpte bir gece, şiir okumuştun, hani! Hatırladın mı? Gözlerinden, birden
yaşlar döküldüğünü görünce içimin karardığını hissetmiştim. Sesin, nasıl
titremişti. Hey! Bütün bunları hatırlıyor musun? Sanki böğrüme, kızgın bir ütü
yapışmış gibi olmuştum. O gece… Senin seneler sonra bile olsa yanıp tutuştuğunu
anlamıştım! Bedri’nin ruhuna, insanüstü bir gücün acıyıp, ona güç vermesi için
dua etmiştim. Ruhunun çektiği acıları Allah dindirsin. Allah sana resim yapma
sevinci versin ve bizim yanımızda yaşamaktan, mutluluk duyabilmeni sağlasın.
Eren.’
Dualarını nihayet
kabul bulan Eren Hanım, sabırla beklediği eşi ona geri dönene kadar bekledi.
Oğlu ve karısının yanına dönen Bedri Rahmi Eyüpoğlu 1974'de vefat edene kadar
ailesi ile mutlu bir ömür yaşadı…”[1]
Durmuş Ali ÖZBEK
SON
--------------------
[1] https://medium.com/t%C3%BCrkiye/karadut-%C5%9Fiirinin-ac%C4%B1kl%C4%B1-hik%C3%A2yesi-bedri-rahmi-ey%C3%BCpo%C4%9Flu-4bfaadff6950
//http://www.onedirki.com/karadut-siirinin-acikli-hikayesi-bedri-rahmi-eyupoglu/
Hiç yorum yok:
Yorum Kuralları
Yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret, küfür, aşağılayıcı, küçük düşürücü, pornografik,
ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici,
yorumların her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluğu yorumcuya aittir.
İsimsiz yazılan yorumlar bir saat içinde sistem tarafından otomatik olarak silinir.