Köyde her ailenin 8-10 gibi keçisi bulunur, bu keçileri bir yıl boyunca tutulan çoban otlatırdı. Çobanlar yılsonunda bacak başı belirlenen haklarını buğday cinsinden ev ev dolaşarak buğday toplarlardı. Topladıkları buğdayları sırtlarına yüklendikleri çuvallarla evlerine taşırlardı. Çoban keçileri otlattığı sürece keşik usulü ile her gün bir evde sabah kahvaltısını yapar, o evden günlük azığını alır dağa yollanır, akşam dönüşte de aynı evden akşam yemeğini yer sonra evine giderdi.
Keşik sırası ev hanımlarının korkulu rüyası olurdu.
Bir gün boyunca çoban için sabah ve akşam öğünleri, öğle için özel hazırlanmış
azık olmalıydı. İki, üç gün önceden hangi yemekleri yapayım kaygısı içine
düşerlerdi.
8-10 keçiyi besleyebilmek aileler için oldukça
zahmetli bir durum oluşturuyordu. Kış için yazdan biriktiren ot burmaları,
çoban ücreti, çoban azığı… Sonuçta bu keçilerden hiç birini kesip yiyemezdik
bile. Ancak biri hasta olursa veya kurbanlık için ayrılan bir tanesi
kesilebilirdi ancak.
8-10 keçinin hepsi yavru yapmazdı. Yavru yapanların
sütleri her gün öğleden sonra çoban sürüyü ılıklıklara getirir, bir saat süre
içinde çobana yemeği bir aile tarafından yedirilir, diğer keçi sahipleri
keçilerini sitillerine veya buçuk denilen bakraçlarına sağar, sonra oğlaklar
ağıldan sürüye salınır emiştirilirdi.
Oğlaklar emiştikten sonra sürüden ayrıştırılır, sürü
bir tarafa oğlaklar bir tarafa sürülür çobanları başlarında uzaklaşırken
kadınlarda süt çöpleme telaşı başlardı. Sağılan bir sitil süt sütleğen otunun
kurumuş saplarından kopartılır, süt içine daldırılıp sütün seviyesi belirlenir
ve bir kertik oluşturulurdu. Sonra değiş olunan 4-5 ailenin sütü bir ailede
biriktirilir süt çöpleri de o aileye bırakılırdı. Bu işlem bir hafta sürerdi.
Bir hafta süt biriktiren aile günlük biriken sütü yoğurt yapar, bir hafta
sonunda yoğurtlar keçi derisinden çam kabuğu dövülerek un haline getirilmiş
engi ve sumak ağacı yaprağı ile özel şaplama ile elde edilen, üçayaklı yayık
ağaçlarına asılan tuluk içine doldurulurdu.
Tuluk içine doldurulan yoğurttan daha çok sadeyağ
(tereyağı) elde etmek için yağ çok çıksın diye evin küçük erkek çocuğu annenin
sırtına alınır, tuluk içine uzatılan bişek o erkek çocuğun ilk vuruşu ile yayık
yayılmaya başlanırdı. Bu inanış geçmişten gelen bir gelenek olarak uygulanırdı.
Çok mu çıktığı, az mı çıktığı ise fazla irdelenmezdi bile. Tuluk içinde bişek
vurula vurula yoğurt ayrana dönüşür, içindeki yağ da üzerine çıkardı. Sadeyağ
ayrana dönüşmüş yoğurt üzerinden tepsi içine aktarılır, birkaç defa su ile
yıkandıktan sonra evin çocuklarına birer yufka ekmek parçası üzerine henüz
tuzlanmadan sürülen bir miktar sadeyağ küçük dürümler halinde verilirdi. Yayık
yayma sonrası en sevdiğim zamandı.
Yayık yayılmış, sadeyağ ayrıştırılmış tuluk içindeki
ayran bir kazana boşaltılır üzeri bir sofra bezi sarılarak kapatılırdı. Tuluk
bol su ile yıkanır, kurutulur bir sonraki yayık zamanına kadar bir yere
asılırdı.
Sıra değişik olmuş ailelere ayran dağıtımına
gelirdi. Ailelere biz çocuklar yayık yayıldı ayranınızı alabilirsiniz diye
haber ulaştırırdık. Kaç kişi ile değişik olundu ise teker teker gelir bir hafta
vermiş olduğu sütün karşılığında çöpler teker teker çıkarılır, her çöp
kertiğine kadar ayran ölçülür ayranlarını büyük bir helkeye doldurup evlerine
götürürlerdi.
Keşik eğer dört aile ile oluşturuldu ise bir daha ki
sıra dört – beş hafta sonra ancak bize gelirdi. Kazanda son kalan ayran ise artık
bizimdi. Kazanın içine bir kefki bırakırdı annem. Kazanın içindeki ayrandan bu
kefkiye doldurur doya doya bir ayran içerdik o gün.
Evlerde buzdolabı yoktu. Birinci gün taze ayran
içer, ikinci gün ise yaz gününün sıcaklık etkisi ile ekşimeye başlar ancak bir
bardak kadar içebilirdik. İçtiğimiz de içimizi yakardı. Üçüncü gün ise ayran
artık ekşilikten içilemez duruma geldiğinden bu ayranı değerlendirme yoluna
gidilirdi. Ayran bir haranıya doldurulur altına ateş yakılır ve kaynatılırdı.
Belli bir süre kaynatılan ayran ham keşe dönüşür ve beyaz bir keseye boşaltılır.
Kese kedilerin ulaşamayacağı yüksekçe bir yere asılır ve suyunun akması
sağlanırdı. Kaynatılmış ayranın suyu tamamen aktıktan sonra kesedeki ham keş
bir sini üzerine boşaltılıp, dağıtılırdı. Sini üzerindeki ham keşten bir lokma
alsak boğazımızdan indirmekte zorlanır, boğazımıza durmasından korkardık.
“Geli geliver kız sekerek
Boğazına dursun ham çökelek
Geli geliver kız sekerek
Ümüğüne dursun ham çökelek”
“Ham
Çökelek” türküsünde yutma zorluğu oluşturan ham keşten çıktığı hemen aklınıza
gelebilir. Gayet doğru söylenmiş bir sözdür. Ham keşi azgının içinde uzun süre
tutup bol tükürükle yutabilirsin ancak.
Sini üzerine dökülen ham keş kurumaya yaklaşınca
avuç içinde öveleyerek toz haline getirilirdi. Tam kuruduktan sonra bir çömlek
içine veya özel dikilmiş bir bez torba içine doldurulurdu.
Kuru keş, köyümüzün vazgeçilmez kışlık türü yiyecek
erzakıydı. Bunun yanında iş için tarla tapana gidilince azıkların katığı idi.
Kuru keş sahanda
ıslatılarak yufka ekmek içine serilir, kesilmiş soğan dilimleri eklenir dürüm
yapılarak tüketilirdi.
Şimdilerde kuru
keşimizi kendimiz yapamıyoruz lakin alışkanlığımız tükenmemiştir. Her güz
mevsiminde Ermenek pazarına kuru keş getiren köylü pazarcı hanımlardan mutlaka kuru
keşimizi alır ve bir kış boyunca ara ara bir sahanda ıslatır, kabartır ve yine
sofralarımızdan eksik etmeyiz.
Büyüklerimizden hep
duyardım; “Ermenekli eğer azığında bir baş soğan ve keş yoksa yola çıkmaz.”
deyimi eskilerin bildiği ve günlük hayatta uyguladığı bir gerçekti. Bizlerde
aynı geleneğe takılmış gitmeye devam ediyoruz. Ermenek’ten kuru keşimizi
almadan gurbete çıkmıyoruz.
KURU KEŞ
Köylüsü şehirlisi,
biz bize eş,
Taşeli’nin damak
tadı kuru keş.
Yolculukta elimdeki
yolluğum,
Sofra bereketi,
azığım kuru keş.
Kuru yavan
yediğimiz aş bizim,
Soframıza buyurun
gardaş bizim,
Ne ayrımız, ne
gayrımız yok bizim,
Soğan, ekmek
sardığımız keş bizim.
13.06.2017 – Yukarı Çağlar
Durmuş Ali Özbek
Hiç yorum yok:
Yorum Kuralları
Yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret, küfür, aşağılayıcı, küçük düşürücü, pornografik,
ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici,
yorumların her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluğu yorumcuya aittir.
İsimsiz yazılan yorumlar bir saat içinde sistem tarafından otomatik olarak silinir.