.
Sana çok isim verdiler
Küçük Asya, Anatolia dediler
Gelip dünyanın her diyarından
Helenler, Persler, İskender
Haçlı orduları, Frederikler
Topraklarını çiğnediler
Geldiler, gittiler
Tarihe yazıldı bir bir
Zaferler, hezimetler
Eksik olmadı üstünden toplar tüfekler
Çekildi kılıçlar
Bağrına saplandı mızraklar, hançerler
Yetim kaldı çocuklar
Ağladı gelinler
Hikâyeni yazdı dağlar, geçitler
Gün oldu gözyaşı olup aktı nehirler
Gün oldu altın gibi sarardı ovalar
Başağa döndü ekinler
Dağlarında kaval çaldı çobanlar
Yanık türküler söyledi âşıklar
Ağıtlar yaktı analar
Genç kızların dilinde maniler
Yeşil çayırlarda oğlaklar, kuzular
Analarının ardından melediler
Bütün bu sesler, melodiler
Nice şaire ilham
verdiler
Asya bozkırlarından kavimler
Olup yirmi dört kollu bir nehir
Akıp gittiler batıya doğru
Oğuzlar, Kayılar
Türkler bu topraklara geldiler
İlham alıp mukaddes analarından
Ve her şeyin anası topraktan
Yeni vatanlarına Anadolu dediler
Önlerinde sürüler, yanlarında yiğitler
Katar katar develer
Atlar, rüzgâr olmuş Ahal tekeler
Ayağında çarığıyla dedeler, nineler
Sırtında körpe yavrusuyla gelinler
On yıllar süren bir yürüyüşe çıktılar
Su olup Anadolu’ya aktılar
Ulaştıklarında Van Gölü’ne
Denize
vardıklarını sandılar
Geçip bin yetmiş birde Ahlat üstünden
Malazgirt ovasına vardılar
Ve Anadolu’da ilk
büyük destanlarını yazdılar
Gün oldu zafer taklarını süsledi defneler
Gün oldu barış için uzandı zeytinler
Zaferin ve barışın mimarı yiğitler
Akıncılar, uçbeyleri, sultanlar, hanlar
Karayağız delikanlılar, Mehmetler, Aliler
Anadolu’yu son ve ebedi vatan bildiler
Ve Anadolu için
Kimi zaman bir ağaç gibi dikildiler
Kimi zaman biçilmiş gök ekin gibi
Yere serildiler
Neler gördü Anadolu neler
Tarihin yazmadığı yiğitlikler
Görülmemiş ihanetler
İblisler uyumadı asla
Bazen onlara uydu gafiller
Saldırdı yedi başlı ejderhalar, devler
Yakıldı baştanbaşa ovalar
Taş üstünde taş koymadı caniler
Talan edildi medreseler kümbetler
Yıkıldı asırlık devletler
Çiğnedi Anadolu’yu filler
Ve her defasında yeniden
Yeşerdi genç filizler
Mümbit topraklarında Anadolu’nun
Yetişti ulu
çınarlar, kuruldu yeni devletler
Anadolu, doludizgin giden atların
Ve atlardan ilham alan ırmakların ülkesi
Her ırmağın vardır kendince bir hikayesi
Ceyhan ve Seyhan oldu yeni yurdun Maveraünnehr’i
Onlara ata yurdu hatırlatan isimler verildi
Fırat ve Dicle ulaşır bir ummana
Selam götürür bizden o eski topraklara
Akar sanki su vermek için
Hüseyin’in kuruyan dudaklarına
Kerbela’da Peygamber’in torununa
Göksu selamını getirir Karamanoğlu Mehmet Bey’in
Akdeniz’e verir rengini Türk’ün, bu kadim milletin
Sakarya, Türk’ün son kavgasının şahidi
Sularına karıştı kanı binlerce şehidin
Kızılırmak dolaşır memleketi adım adım
Der ki: bayraktan gelir benim adım
Yeşilırmak, hatırlayarak Kösedağ felaketini
Yola çıkar Sivas’tan kuzeybatıya
Karşılamak için Samsun’da Kemal Paşa’yı sanki
Meriç, Balkanlarda kalan son nehir
Sanki Tuna’nın hatırası gibidir
Senin kıyılarında ne düşler kurar kim bilir
Edirne, serhat ilinde bir şehir
Çoruh aktı derin vadilerden kuzeydoğuya
Hikâyemizi anlatmak istercesine Kafkas halklarına
Aras sanki bir sıla-i rahim ata yurduna
Anadolu’dan bir haber, bir selam Türkistan diyarına
Gediz ve Menderes akarken Ege’ye
Mustafa Kemal’in orduları gibidir
Bin dokuz yüz yirmi ikide
Giderken ilk
hedefe
Şairlerin geldi geçti tarihten
Şaheserler doğdu kelimelerden
Karac(a)oğlan güzelleme söyledi
Bütün memleketi türkü eyledi
Kimse bilmese de mezarını
Gezdi Anadolu’nun her obasını
Köroğlu dağları mekân eyledi
Haksızlığa başkaldırıp direndi
Koçaklama olup yer gök inledi
Dinledi her kuşak efsanesini
Yunus derviş oldu Anadolu’da
Bir asa, bir hırka Hakkın yolunda
Hacı Bektaş Veli o dergahında
Can suyu oldular bu topraklara
Şairler geldi
Ağlayan sesi oldu bu halkın
Şairler oldu
Dağlardan aldı ilhamın
Kimi şairi oldu
Hürriyetin, vatanın
Kalp gözüyle gördü Veysel
Memleketin her karesini
Dut dalından sazıyla anlattı hikâyesini
Mevlana geldi uzak diyarlardan
Yazıldı bu topraklarda Mesnevi, Divan-ı Kebir
İtibar görmedi bencillik kibir
İlim irfan önünde eğildi dağlar, babalar
Ayağa kalktı bir
kabir
Gönül köprüleri kurdu dervişler ve evliya
Kalplere yol oldu Hacı Bayram Veliler
Genç kızlar oya oldu
Nakış oldu gelinler
İlmik ilmik dokundu halılar kilimler
Kervanlar yürüdü yollarda
Eşkıya yol kesti dağlarda
Garip kalmış hanlar, kervansaraylar
Yüzyılların
hatırasını sakladılar
Neler gördü Anadolu neler
Veli sanılan deliler
Deli sanılan veliler
Karadeniz’de horon teperken uşaklar
Ege dağlarında gezdi efeler
Gün oldu düşmana baskın yaptı
Gün oldu dizini yere vurdu zeybekler
Ninnilerle uyudu bebeler
Masallarla büyüdü çocuklar
Keloğlanlar, Kırk Haramiler
Gün oldu masallarda dinlendi
Gün oldu aramıza girdiler
Anadolu’da insanlar
Kaf Dağı’nın ardında güzel şeyler düşlediler
Bozlaklar, nefesler, uzun hava dinlediler
Bir ağıt ve yanık bir türküyle ağladılar
Leyla, Şirin, Aslı’nın hikayesini dinlediler
Mecnun olup gezdiler
Ferhat olup dağları deldiler
Kerem olup cayır cayır yandılar
Düşündüler, düşündüler
Yine de en sonunda
Hoca Nasrettin olup
Gülmesini bildiler
Mete, Atilla, Bilge Kağan
Alparslan, Keykubat, Kılıçarslan
Fatih, Yavuz, Kanuni ve gazi hanlar
Ağustos ayında yazılan nice destanlar
Yeni zaferler için ilham verdiler
Ve her kara gününde milletin
Anadolu’da insanlar
Bir kurtarıcı beklediler
Bursa’da ulu çınarlar
Toroslar’da bin yıllık sedirler
Şahidi oldu Anadolu’da
Türk’ün serüveninin
Mimarın elinde yükselen duvar
Çizgisi her taşın ve mermerin
Anıt ağaçlarda her dal her damar
Yıl yıl hikâyemizi anlatır gibidir
Sinan köprüler yaptı nehirlere
Sefere çıkan ordu için
Su kemerleri kurdu bir uçtan bir uca
Çatlayan topraklara, kuruyan dudaklara
Seslenir gibi uzaktan kana kana su için
Camilerde kubbeler gök kubbeyle yarıştı
Minareler mızrak olup yıldızlara ulaştı
Pencereler sanki cennetin ışığını getirdi
Davud’un sesi gibi yankılandı kubbeler
Eski ve yeni vatan
mavi çinilerde birleşti
Konya Ovasında buğday
Ekmek oldu milletin teknesine
Koçhisar’da Tuz Gölü
Katık oldu yoksul milletin ekmeğine
Sarıkamış, Allahüekber Dağları
Anadolu’da yürekleri dağladı
Bir asır değil geçse de bin yıl
Unutulmaz o genç fidanların acıları
Yemen türküsü hatırlattı uzak diyarlarda kalanları
Bir asır sonra bile
Sızlattı yürekleri, ağlattı anaları
Erzurum’da Nene Hatun Doksan Üç Harbinden
İstiklal Savaşı’nda memleketin Kara Fatma, Şerife Bacıları
Timsali oldu Anadolu’da kadının
Çanakkale’de can veren binlerce şehit
Şahidi oldu Türk’ün iradesinin, inadının
Zaferi müjdeledi son
mermisi Seyit Onbaşı’nın
Anadolu, Anadolu
Sen Türklerin en son yurdu
Uzak yollardan geldi ataların
Uzak yollara gitti evlatların
Bitmez ki anlatmakla serüvenin
Dağların, ovaların, nehirlerin
Yiğitlerin, kızların, gelinlerin
Havada uçan turnalar
Kayada kınalı kekliklerin
Kurşun kaplı kubbelerde güvercinler
Dağlarında sümbül, nergis ve lale
Kış ortası açmış kardelenlerin
Bilmem ki nasıl
Ve hangisini anlatsın
Şairlerin
Prof.Dr. Hacı KURT
Hiç yorum yok:
Yorum Kuralları
Yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret, küfür, aşağılayıcı, küçük düşürücü, pornografik,
ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici,
yorumların her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluğu yorumcuya aittir.
İsimsiz yazılan yorumlar bir saat içinde sistem tarafından otomatik olarak silinir.